Sandığa üç gün kalmasına rağmen sonuca dönük beklentiler hâlâ büyük bir muamma. Evet, buna ilişkin çok sayıda kamuoyu araştırması yayımlandı; dahası, sosyal medyada hemen her gün yeni öngörüler dolaştı, dolaşıyor ama hepsi birbirinden çok farklı, dolayısıyla da daha fazla gizem artırıcı nitelikte. Şu an itibarıyla somut görünenler ise adayların son kozlarını ortaya koyduğu mitinglerindeki lokal coşku ve heyecan dışında ülke genelinde hakim olan sessizlik ya da durgunluk. Kimse ne yapacağını söylemiyor ama bu kararsız değil, kararını açıklamayan seçmen anlamına geliyor. Yani artık tercihler yapılmış ve sandık günü gelsin de oyumuzu verelim, bitsin bu iş gibisinden bir hava söz konusu. Örneğin, dün konuştuğum bazı kamuoyu araştırmacıları ve deneyimli politikacıların buluştukları ortak nokta şuydu:
Bugün halkın kime, hangi partiye oy vereceği açısından çok iyi, doğru bir tespit yapılabilse, 24 Haziran’daki seçimin sonucunu bire bir verir... Ya da çok küçük bir sapma olur. Onlar da iki ittifak arasında değil, ittifak içerisinde hangi partiye oy vereyim şeklinde olabilir. Bir başka deyişle, artık bugünden sonra seçmen tercihi değişmez...
Aslında bunlar sadece bu seçime özgü değil, aksine, her sandık öncesinde yaşanan bir durum... Özellikle de ülkenin son yıllarda inanılmaz şekilde kamplaştığı, kutuplaştığı ve herkesin kendini bir yere ait hissettiği dikkate alındığında... Çünkü kamuoyu araştırmacılarına göre, seçimlerde tercihler lider ve parti aidiyeti odaklı olduğu için seçmenin büyük bölümü çok önceden kararını veriyor. Dolayısıyla da kampanyalar ve harcamalar seçmenin çoğunluğundan ziyade kararsızlar diye nitelendirilen yüzde 10-12’lik bir kitleyi etkilemek üzerine kurgulu. Onları kim ne kadar ikna ederse, o kadar avantajlı duruma geçiyor ve kazanıyor ki bu kez de böyle oldu. Bunun sadece Türkiye için geçerli olmadığını savunan araştırmacılar şöyle diyor:
“Dünyanın hiçbir yerinde seçime sayılı günler kala yüzde 10 blok halinde yer değiştirmez. Türkiye’de böyle bir örnek 1999 seçimlerinden önce Abdullah Öcalan’ın yakalanıp teslim edilmesinde yaşandı. Ancak böyle olağanüstü durumlarda seçmen kararını değiştirir. Yoksa sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde tüm kampanyalar bir elin parmaklarını etkilemek için yapılır.”
Peki, ya son dakikada Kandil’e bayrak dikmek ya da döviz kurunun daha da yükselmesi gibi gelişmeler yaşanırsa?
“Kandil’e bayrak dikilse de değişmez çünkü zaten şu an Kandil’e bayrak dikilmiş muamelesi görüyor. Yine döviz kurunun daha yükselmesi de oy dengesini bir santim etkilemez. Çünkü seçime odaklı dış güçlerin manipülasyonu olduğu algısı var.”
Özetle, daha önce de vurguladığımız gibi, adaylar son ana kadar meydanları turluyor; bu mitinglere de hatırı sayılır kalabalıklar katılıyor ya da taşınıyor. Dahası, canlı yayınlarla ekrana yansıyan görüntüler, yani meydanları dolduran kalabalıklar ve heyecan katsayıları üzerinden adaylar arası güç polemiği yaşanıyor. Ve de sandığa dönük öngörüler havada uçuşuyor ama sadece o kadar çünkü kararlar artık verilmiş durumda... Sandıktan ne çıkacağını ise göreceğiz...