Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ukrayna’nın ABD-Rusya geriliminde yeni oyun alanı olduğu herkesçe malum. Çünkü dağılan Varşova Paktı’ndaki eski yoldaşları artık NATO üyesi olan ve batıdan kuşatılan Rusya, NATO’ya üyelik sürecindeki Ukrayna’ya gözdağı veriyor. ABD ise kuşatma zincirini tamamlamak ve Karadeniz’de askeri varlığını hissettirmek için her yolu deniyor. Dolayısıyla, Donbas’taki krizle bağlantılı olarak iki küresel güç arasında karşılıklı tehditler havada uçuşuyor. Tabii Ukrayna-Rusya arasında bir savaş durumuna yönelik farklı sorular da. Örneğin, Rusya Ukrayna’ya direkt müdahale ederse ne olur? Ukrayna’ya destek veren ABD ve NATO müdahil olur mu? Ya da Rusya’nın NATO’ya dönük “Bizi ekstra tedbir almaya zorlarsınız” şeklindeki uyarısı ne anlama geliyor gibi... Ancak bir de sütre gerisinde kalan daha başka kritik sorular da var. Özellikle de ABD’nin kafasındaki planlar ve bunları uygulama noktasında neler yapabileceği dikkate alındığında. Hele de ABD’nin Karadeniz’e çıkma ve 2008’deki Gürcistan-Rusya krizinde, Boğazları kullanma denemesi bilinirken. Yani bakıldığında, sanki ABD-NATO ve Rusya arasında Ukrayna odaklı görünen ama aslında ABD’nin her zamanki gibi bir taşla çok sayıda kuş vurma hesaplarını içeren derin bir durum söz konusu. İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:

Haberin Devamı

“ABD, Ukrayna’da gerginliği tırmandırarak, kışkırtarak başta Rusya ile ticari bağlantıları olan Almanya olmak üzere AB ülkelerini kendi yanında konumlandırmak istiyor.

ABD, Türkiye’yi de Rusya’dan uzaklaştırma hedefinde. Nasıl? Türkiye’nin Ukrayna yönetimiyle arası zaten iyi, bazı ekonomik anlaşmaları da var. 10 Nisan’da da Ukrayna Devlet Başkanı Türkiye’yi ziyaret edecek. Kırım’ın ilhakını Türkiye hiçbir zaman tanımadı ve Ukrayna’nın NATO üyeliğini destekliyor. Şimdi ABD gerginliği tırmandırınca Türkiye ile Rusya arasındaki uçurum da açılacak.

ABD’nin bir başka amacı da Ukrayna krizini bahane ederek Karadeniz’de donanma gücünü, askeri varlığını artırarak hem Rusya’nın burada gücünü sınırlandırmak hem de Karadeniz’i bir çatışma alanına dönüştürmek. Böylece de Rusya’yı orada sürekli krizlerle uğraşan bir ülke durumuna getirmek. Ama ABD’nin bunu yapabilmesi için Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nı kullanması lazım.”

Haberin Devamı

Yani?

“Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni delmesi gerekiyor. Çünkü 2008’de Gürcistan krizinde ABD Karadeniz’e müdahil olmak istediğinde Türkiye savaş gemilerinin boğazdan geçmesine izin vermedi. Dolayısıyla, ABD şimdi Ukrayna üzerinden Türkiye ile Rusya arasındaki gerginlik tırmanınca Türkiye Montrö’yü yumuşatır, bana Karadeniz’e çıkma izni verir düşüncesinde. Yani Türkiye’nin izniyle Rusya’ya karşı güç mücadelesinde üstünlük sağlarım, kıyıdaş ülkeler Romanya, Bulgaristan, Gürcistan’ı da yanıma alırım ve bir cephe oluştururum hesabı yapıyor. Bu nedenle de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni lehine çevirmek istiyor. Bu da Türkiye’ye kurulan bir tuzak, Montrö için de bir tuzak. Dolayısıyla, Türkiye ABD’nin bu tuzağını görmeli ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin anahtarını hiçbir ülkeyle paylaşmamalıdır.”

Haberin Devamı

Peki ya NATO’nun müdahale olasılığı, böyle bir gelişme söz konusu olabilir mi?

“NATO’nun 5. maddesi der ki bir ülkeye yapılan saldırı tüm ülkelere karşı yapılmış sayılır. Tabii bunlar NATO üyesi olanlar için geçerli. Şimdi Ukrayna NATO üyesi mi? Hayır. Şu anda NATO ortağı, barış için ortaklık statüsünde, yani NATO müttefiki ya da üyesi değil. Hazırlık aşamasında, sürecinde. Dolayısıyla, 2014’te Rusya Kırım’ı ilhak ettiğinde NATO nasıl müdahale edemediyse, şimdi de edemez. Sadece diplomatik, siyasi bazı mekanizmalar kullanır. Ama isterse ABD müdahale edebilir, yanına birkaç tane ülkeyi, mesela İngiltere’yi alarak elbette ki müdahale edebilir, Ukrayna’ya yardımcı olabilir. Ama NATO şemsiyesi altında yapamaz.”

Özetle, ABD’nin bildik yardımsever! görüntüsünün arkasında Ukrayna krizinden yararlanarak Almanya dahil AB’yi Rusya’nın karşısında cephe oluşturmaya zorlama ve Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırarak, Karadeniz’i çatışma alanına dönüştürme gibisinden derin hesapları olduğu çok açık ve net.