PKK eşittir PYD ya da YPG veya olası diğer türevleri. Aslında bunu en iyi bilen de ABD ama o sadece PKK’ya terör örgütü diyor, diğerlerini ise farklıymış gibi yutturmaya çalışarak silahlandırdı, silahlandırıyor. Ve PYD/PKK’dan devletçik kurma hedefindeki kirli oyunlarına tam gaz devam ediyor. Dolayısıyla, terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarda teröristlerin inlerinde ele geçirilen değişik çap ve markalardaki silahların, zırh delici özelliğe sahip yeni nesil tanksavar füzeleri ve geri tepmesiz topların nereden geldikleri belli. Her ne kadar farklı ülkelerin üretimi olmuş olsalar da... Çünkü illaki ABD menşeli silah yakalanacak diye bir şey yok. ABD’nin YPG’ye verdiği on binlerce TIR silah ve mühimmatın büyük bir kısmı zaten Rus menşeliydi. ABD, bunları karaborsadan ya da benzer sistemler üreten Doğu Avrupa ülkelerinden alıp PYD/YPG’ye verdi. Bu silahlar da YPG yoluyla PKK’nın eline geçti. Yani o silahları verenin adresi açık ve net. Biden döneminde bu örtülü faaliyetlerin artacağı, arttığı da... MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş anlatıyor:
“Şunu kabul etmemiz lazım: Biden döneminde PKK konusunu somut olarak ele alıyorsak, PYD’ye yönelik politikalarının değişmeyeceği açıklandı. Bu politika içerisinde PKK’nın uzantısı görünümündeki PYD’nin ve Suriye yerel güçleri, Kürt unsurlarının korunması sürekliliğini koruyor. Stratejik olarak böyle bir yaklaşım yapıldığında da onlara yönelik askeri, lojistik yardımların devam edeceği belli. Bunu da zaten saklamıyorlar, açık açık ifade ediyorlar. O bakımdan, bizim PKK konusunda ABD ile olan sorunumuz da devam ediyor demektir.”
PKK’da bulunan füzeler, PYD’ye verilen silahların oraya gittiği anlamına mı geliyor?
“Karşılıklı kendi içlerinde değişim yapmaları zaten görülebilen ya da bilinen bir durum. PYD PKK’nın uzantısı dediğimiz zaman PKK-PYD arasındaki iş birliğini de kabul etmemiz lazım. Bu da örtülü çalışmaların doğal sonuçlarından biri. Bunu herkes biliyor. İstedikleri zaman namluyu Türkiye’ye çevirebiliyorlar.”
Aleni PKK’ya silah yardımı yani?
“Saklamıyorlar zaten bunu. Açık açık PKK ziyaretleri, yaptıkları 60-70 bin civarında SDG silahlı gücü oluşturulması var. Bunun büyük çoğunluğunu zaten PKK unsurları teşkil ediyor. Bu yardımlar gidiyor ve açıkça hem siyasi beyanlarında hem de CENTCOM yöneticilerinin beyanlarında, SDG ile PYD’yle ilişkilerinde görüyoruz. Bunu gizlemiyorlar da...”
Bir taraftan da PKK’yı bitirme görüntüsü veren ABD var?
“Esasında SDG yani PYD’nin etkin olduğu bu güçlere bir statü kazandırma arayışı var. Karşılıklı Türkiye ile bu güç arasında görüşme sağlama gayretleri var ABD’nin. Bunu bir çözümleme aracı olarak görüyor. Bu bakımdan zaten PKK’yı terörist örgüt olarak kabul ettiği için PKK ile PYD arasında bir farklılık ortaya koymaya çalışıyor. Siyasi açıdan yapıyor bunu ama meselede temelde iki güç arasındaki birliktelik, bütünlük biliniyor zaten.”
PYD’ye silah verirken terör örgütü dediği PKK’ya gideceğini biliyor o halde?
“Tabii ki biliyor. Yani PYD ile PKK arasında bir fark olmadığını biliyor. Ama siyasetinde PKK’yı terör örgütü olarak kabul ettiği için o bakımdan PKK ile PYD/SDG ayrımına dikkat çekiyor. Bunu o şekilde göstermeye çalışıyor çünkü bugün silahlandırdığı, vekâlet savaşlarını yürüttüğü SDG’nin Suriye politikasındaki yerini korumasını istiyor ve stratejik yaklaşıyor bu konuya. Bu demektir ki Suriye’deki sorunun siyasi çözümünde de bu unsurları korumaya devam edecek. Yani Suriye’de bir siyasi statü ortaya çıktığı zaman belki de buranın bir otonom yapısı korunmak istenecek ve bunlara bir hukuki yapı kazandırılmaya çalışılacak. Bu da Türkiye’nin politikasıyla yüzde yüz zıt bir olay.”
1. Körfez Savaşı’ndan itibaren PKK’nın Kuzey Irak’ta yerleşmesine, güçlenmesine, etkin hale gelmesine de ABD politikalarının sebep olduğunu anımsatan Öneş, devam ediyor:
“Bugün bizim Irak’ta PKK’ya yönelik operasyonlarımıza müsaade eden de ABD esasında. Özellikle hava güçlerinin kullanılmasında hava sahasının kontrolü bakımından ABD’nin izniyle oraya girildiğini de biliyoruz. O zaman işte bu PYD ile PKK arasındaki farkı korumak istiyor. Ancak Kuzey Irak’taki çalışmalarda da Türkiye’nin kesin yanında değil, sınırlı ölçülü izin veriyor veya verdirtiyor.”
Bir taraftan da NATO ortaklığı, müttefiklik durumu var?
“Küresel güç ABD’nin stratejik politikaları, hedefleri içinde Ortadoğu’daki gelişmelerdeki rolü değerlendirildiğinde hep ABD’nin bu konunun şekillendirici gücü olduğunu görüyoruz. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunların arkasında da ABD’nin stratejik yaklaşımının olduğunu da biliyoruz. NATO gücü içinde olmamız bir şeyi değiştirmiyor. Burada bizim görülmesi gereken olay nedir? Demek ki Türkiye’nin hem iç hem dış politikasında yetersizlikler var. Hâlâ ifade ediyorum: Eğer mevcut Suriye rejimiyle, Esad olsun, kim olursa olsun, ilişki kurmayan bir Türkiye ABD’nin Suriye, Ortadoğu politikalarına hizmet ediyor demektir. Ve bugün de ABD’nin tahkir edici tutumlarına rağmen hâlâ hazirandaki NATO toplantısında Biden ile yapılacak görüşmede yeni bir sayfa açılabileceği ifade ediliyor.”
Suriye ile temasa geçilse oradaki PKK’yı temizleme olası mı?
“Çok geç bir zaman ama ne kadar geç olursa olsun Suriye rejimi ile Türkiye’nin temasta olması tabii ki Suriye’nin PKK’ya karşı inisiyatifini destekler ve onlara karşı Esad rejimine güç verir. Yeni anayasa yapımında özellikle ABD’nin istediği Fırat’ın doğusundaki o bölgeyi veya sınır bölgelerindeki PKK yapılanmasında bir koridor açma çalışmalarını engeller. Bu başında olsaydı çok daha kolaydı, şimdi tabii ki daha zor şartlar içerisindeyiz...”