Sınırının hemen ötesinde bir terör gücü oluşturulmasına seyirci kalmayacağını Barış Pınarı Harekâtı’yla çok net ortaya koyan ve bu konudaki duyarsızlığı nedeniyle üyesi bulunduğu NATO’ya tepki gösteren Türkiye’ye verilen yanıt bundan önce yaşanan her gerilimde olduğu gibi bildik yuvarlak sözler:
Türkiye, NATO için önemli bir ülke. Ya da Türkiye önemli katkılarda bulunan değerli bir NATO müttefikidir...
Yani NATO üyesi ABD’nin desteğiyle palazlanan terör örgütü PYD/YPG/PKK’nın bir başka NATO üyesi Türkiye’nin bekasına yönelik bir tehdit oluşturması umurlarında bile değil. O nedenle de hem NATO hem de üyeler ABD’nin aleni gönderdiği binlerce TIR dolusu silah ve terör örgütünü devletleştirme çabalarına karşı tam anlamıyla üç maymunu oynadılar, oynuyorlar... Bu da genellikle “NATO’nun patronuna üyeler ne diyecek” diye yorumlanıyor. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un son “Türkiye hem Suriye operasyonunu oldubittiye getirip hem de NATO müttefiklerinden dayanışma bekleyemez” şeklindeki küstah çıkışıyla anlaşıldı ki ABD’den çekinmenin ötesinde Türkiye’ye karşı yekten hasmane bir durum da söz konusu. Yani NATO’nun söze geldi mi “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” felsefesi falan hikâye… Dolayısıyla da NATO’nun 70. kuruluş yıldönümüne denk düşen yarınki Londra toplantısı öncesi gerilim had safhada. Tabii bunda Macron’un bir başka saçmalığı “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözlerinin de etkisi var. Gerçekten olabilir mi? Soruya 1998-2001 yıllarında Belçika’daki NATO karargâhında görev yapan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim üyesi emekli tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu, yanıt veriyor:
“NATO’nun kuruluşundan itibaren Fransa ittifakta ABD’nin eşit olduğu ağırlığı hep ister. Yani Fransa NATO’da ABD’nin güçlü olmasını içine sindirememiştir. Bu nedenle NATO’da önemli söz sahibi olmak için de arada bir bu tür şeyler işte ‘beyin ölümü gerçekleşti’, şöyle oldu böyle oldu der. Bunun pek NATO gerçeğiyle ilgisi yok. NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmesi falan mümkün değil. Bu tamamen dönemsel bir açıklama diyebiliriz. Yani Macron’a özgü o andaki iç ve dış politikaya bağlı bir açıklama diye değerlendire-biliriz.”
Ya Macron’un Türkiye NATO’dan destek beklemesin sözleri?
“Der çünkü Fransa, Macron Suriye’de yapılan Barış Pınarı Harekatı’na karşı. Neden? PKK/PYD’nin hamisi Fransa. Paris’te Elize Sarayı’nda terör örgütü PYD/PKK’nın sözde liderlerini eskiden beri protokolle karşılıyorlar. Kürt kartını oynadığını söyleyerek PKK bölücü terör örgütüyle işbirliği yapıyorlar. Onun için Macron bunu der ama bunun fazla bir hükmü yok, gelip geçicidir.”
Macron’un tehditleri hikâye o zaman?
“Hikâye, Macron’un dönemsel o anda söylediği sözler. Beyin ölümü sözleri de hikâye. O tamamen NATO’daki bazı üye ülkeleri kışkırtıp Türkiye’nin aleyhinde tutum sergilemeleri için yapılan hamledir. Fransa hep böyledir. NATO’da Türkiye’ye mesafelidir. Ben NATO’da görevliyken de öyleydi. Fransa’nın özelliği bu çünkü Fransa bu terör örgütünün hamisi durumunda.”
Peki, Fransa’nın NATO’daki bu kompleksini ABD kestiremiyor mu? Kestiriyorsa da neden tepki vermiyor? Babüroğlu devam ediyor:
“Kestiriyor da ciddiye almıyor çünkü Fransa’nın gücü yok. Charles de Gaulle Fransa’da çok güçlü bir liderdi, 1960’larda NATO benim bağımsızlığımı olumsuz etkiliyor dedi ve NATO’nun askeri kanadından ayrıldı. Fakat Fransa bu ayrılığa 1990’lara kadar dayandı. Ve 1999’da Sarkozy zamanında tekrar ittifakın askeri kanadına döndü.”
ABD Macron’u ciddiye almıyor yani?
“Almaz, ciddiye almıyor. Kimse de almaz. Almanya’da, İngiltere’de almaz. Türkiye’de almaz. Macron çok güçlü bir lider değil ülkesinde kendisine destek açısından bir kaygı var. O nedenle arada bir bu tür şeyleri söyleyecek. Türkiye’nin bunun ciddiye almasının bir anlamı yok sadece bir cevap verir diplomatik olarak nitekim de verildi. Onun için dikkate alınacak bir durum değil. Bu Fransa’nın süregelen politikasıdır.”