TSK, bölücü terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki terör yuvalarını yok etme kararlılığını “Pençe” harekâtlarıyla bir kez daha gösterdi, gösteriyor. Tabii bu arada istihbari başarı, askeri güç ile teknoloji konusundaki imkân ve kabiliyetini de... Şöyle ki önce son dönemin en büyük hava operasyonu Pençe-Kartal kapsamında MİT-TSK senkronizasyonuyla tek tek belirlenen 81 hedef nokta atışlarıyla imha edildi. Dün de Pençe-Kaplan operasyonuyla bölgede belirlenen 150 hedef havadan ve karadan vuruldu, ardından da uçar birlik harekâtıyla terör yuvası Haftanin’e Türk komandosu yağdı, diğer unsurlar da karadan sızdı. Hem de bölgede cirit atan ve alenen PKK’yı koruyup, kollayan CIA, MOSSAD’a rağmen. Yani MİT ve TSK öyle gizli, öyle seri hareket etti, ediyor ki ABD ve İsrail ajanlarının dahi haberi olmadı, olmuyor. Dolayısıyla da TSK’nın operasyonları sadece bölücü terör örgütüne, teröristlere değil, onları koruyan, kollayan ülkelere ve onların gizli servislerine de çok net mesajlar içeriyor. Hem nokta hedef tespitleri hem de harekâtın şekli ve sonuçları açısından... Çünkü Türkiye son 35 yılda Kuzey Irak’a 20’ye yakın küçük, orta veya büyük çaplı sınır ötesi operasyon yaptı. Ama belirli bir süre sonra arama tarama, temizlik faaliyeti bitirilip geri dönülüyor, sonrasında da teröristler o bölgeyi tekrar işgal ediyordu. Şimdilerde ise terörist temizliğiyle birlikte kontrol altına alınan yerlerde üs bölgeleri oluşturuluyor ve Silahlı Kuvvetler unsurları konuşlandırılıyor. Yani kalıcı olunuyor. Dolayısıyla da PKK’nın alan hâkimiyeti daraltılıyor, engelleniyor... Son operasyonlar açısından yine bir başka mesaj da Suriye’deki PYD/PKK’yı meşrulaştırma ve Kuzey Irak’taki PKK ile birleştirme, bütünleştirme çabasındaki ABD ve Fransa’ya çünkü Pençe-Kartal Harekâtı’nın Sincar ayağıyla da onların bu sevdaları ciddi anlamda darbe yedi. Nasılını İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:
“Operasyonların birinci özelliği, PKK bölücü terör örgütünün orada gittikçe zayıflayan gücünü daha da etkisizleştirmek. İkincisi, terör örgütü Kandil’i Sincar’a taşıyor. Sığınak, silah, mühimmat depoları yaptı. Sincar ayrıca PKK açısından PYD/PKK terör örgütüyle bağlantıyı sağlayan stratejik bir arazi kesimi. Sincar PKK’nın elinde kaldığı sürece Fırat’ın doğusundaki PYD/PKK terör örgütünün Irak’a akışını engelleye-mezsiniz. Yani oranın Kandil olmasını engelliyor TSK... Üçüncü konu da PYD/PKK terör örgütüyle Suriye Ulusal Kürt Konseyi grupları arasında bir siyasi anlaşma yaptı ABD ile Fransa... Yani PYD/PKK’yı meşrulaştırma yönünde onları masaya oturttu. Dolayısıyla, bu ona da verilen bir cevaptı.”
- ABD ve Fransa’ya da açık mesaj yani?
“Evet, mesaj açık; PYD/PKK terör örgütüyle ve oradaki Kürt grupları bir masaya oturtarak bütünleşme yönünde bir anlaşma sağlıyorsunuz, Türkiye PKK terör örgütünü ve kendi bekasını olumsuz etkileyen terör örgütlerini yok etme azim ve iradesine, yeteneğine sahiptir diyor. Yani Fırat’ın doğusunda Kuzey Suriye ile Kuzey Irak’ın ve oradaki Kürt grupların ileride PKK’yı içine alan bir bütünleşmeyi engellemek için yapılan bir operasyondu bu...”
Peki, bu bağlamda Haftanin’den sonraki hedef Sincar mı? Yani Türk komandoları Sincar’a da postal basacak mı? Babüroğlu devam ediyor:
“Sincar’a ne zaman kara operasyonu yapılır, onu şu anda kestirmek pek mümkün değil. Ama Sincar stratejik önemde bir yerdir ve Kuzey Irak’taki PKK bölücü terör örgütünün yuvaları TSK tarafından nasıl kontrol ediliyorsa, Sincar’ın da kontrol edilmesi büyük önem taşımaktadır. Ancak Sincar Türkiye’ye 80-90 kilometre mesafede; bir de oradaki PKK terör örgütünü IŞİD’le mücadele bahanesiyle ABD yerleştirdi. Dolayısıyla, büyük bir ihtimalle Sincar’daki PKK bölücü terör örgütünün boşaltılması için ABD ve Irak ile diplomatik temas yapılacaktır. Sonuç alınmayacaktır, kesinlikle alınmayacaktır. Türkiye kendi göbeğini kendisi kesecektir.”
- Sincar’a da üs bölgesi anlamında mı?
“Kesinlikle. Kuzey Irak’taki bölücü terör örgütüne operasyon kapsamında bundan sonra TSK’nın ağırlık merkezinin ve esas sonuç alıcı hedefin Sincar olduğunu düşünüyorum. Öyle de olmalıdır. TSK oraya el atmalı ve orayı kontrol altında bulundurmalıdır. Oradaki PKK’yı etkisiz duruma getirmelidir ki Fırat’ın doğusunda devletçik durumuna gelen PYD/PKK terör örgütüyle kuzey Irak’taki PKK’nın birbirlerine olan akışkanlıklarını, irtibatlarını engellesin. Çünkü siz orayı kontrol etmezseniz, üs bölgesi haline getirmezseniz, kara unsurlarınızla kontrol altına almazsanız, oraya terör örgütü elemanı iki gün sonra gelir, aynı yerde yerleşir...”