Dünyada her gün genelde hükümetleri, askeri tesisler ve firmaları hedef alan siber saldırılar yaşanıyor. Bunların ardında kimlerin olduğu ise ya bulunamıyor ya da bu izinin sürülmesi, aylar veya yıllar alabiliyor. Genelde saldırılar zayıf noktaları keşfetmek ve bu noktaları kullanıp ne kadar zarar verebileceğini denemekten keyif alan bilgisayar korsanları kaynaklı deniliyor ancak devletlerin hedefli siber saldırılar yaptıkları da biliniyor. Örneğin bunlar arasında en çok yankı bulanlardan biri,10 yıl önceki İran’ın nükleer tesislerini hedef alan “Stuxnet” virüsüydü. Bilgisayar ortamındaki bu saldırı İran’ın nükleer tesislerindeki uranyum zenginleştirme sürecinde santrifüjlerin frekanslarını manipüle ederek sistemi devre dışı bırakmıştı. Ve bu virüsün ABD gizli servisi Ulusal Güvenlik Kurumu(NSA) ile İsrail ajanları tarafından geliştirildiği anlaşılmıştı. Yani planlı bir “siber operasyon” söz konusuydu. Dolayısıyla da o günden bu yana Ortadoğu’da İran ve İsrail arasında süren, son dönemde de tırmanan bir “siber savaş” durumu ve gerginliği var. Gelişmeleri ve olası tehditleri Genelkurmay İstihbarat eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin, anlatıyor:
“Şu anda Ortadoğu’da İsrail ile İran arasında siber savaş açık ve net olarak yürütülüyor. İran’ın arkasında Rusya var ve onlar kendilerini gizliyorlar. ABD’de İsrail’in arkasında… Bunlardan ilki İran’daki uranyum zenginleştiren santrifüjlerin hızını yavaşlatmaktı. Mesela İsrail geçtiğimiz ay içerisinde de İran’daki Çin ve Hindistan’ın da petrol aldığı en kritik dolum, dağıtım yerinin merkezine siber saldırı yaptı. Çıkan karışıklık nedeniyle de orada 15-20 gün civarında dolumlar falan gecikti. Arkasından. İran, İsrail’in su dağıtım şebekesine yaptı aynı şeyi. İsrail bir şey olmadı falan dedi ama onlarda ciddi anlamda etkilendiler.”
Görünen ve görünmeyen iki cephe var o halde?
“ABD’de bu işi önce NSA yapıyordu, sonra siber savaşla ilgili bir komutanlık kuruldu. Başında da bir orgeneral ya da oramiral var. Mesela 2019’da İran’daki banka sistemleri gönderilen virüslerle ya da komutlarla çalışamaz hale getirildi ve insanların banka hesapları da etkilendi. Bu savaşların sadece cephede değil sivilde de etkili olduğunu gösteriyor. Yani gelip ülkeye bomba atmıyorlar ama ülkenin içindeki bilgisayar sistemlerine ya da programlarına girmek suretiyle halkın hayati ihtiyaçlarını karşılamasında sorunlar ortaya çıkartıyorlar. Bu iş propaganda amacıyla da kullanılıyor, farklı propagandalar yapıyorlar. Doları ya da başka yabancı paraları veya altını algı yaratarak istedikleri gibi ayarlayabiliyorlar...”
Peki ya askeri açıdan etkileri, Örneğin füzeler hava savunma sistemleri ya da İHA, SİHA’lara müdahale olasılığı gibi? Pekin devam ediyor:
“Bu uydulara varıncaya kadar yani yarın bir gün büyük ihtimalle insansız hava araçları konusunda da olabilir. Onların merkezleri de hacklenebilir ya da programları ele geçirildiği zaman bir şeyler yapılabilir. Hava savunma sistemleri, füzeler aynı şekilde kullanamayabilirsiniz. Yani bir takım şifreler ya da programlar girilmek suretiyle paranızla aldığınız füzeleri kullanma imkânınız olmayabilir. Onun için birçok şeyin özellikle de yazılımların milli olması gerekiyor. Yoksa riskli.”
Nasıl yani?
“Dünyaya baktığımız zaman ırkçılık yapmak istemiyorum ama sonuçta Yahudilerin bu sistemlere sahip oldukları, yani bilgi yazılım programlarıyla ilgili şirketlere sahip oldukları görülüyor, Türkiye’de dâhil olmak üzere. Dolayısıyla Türkiye mutlaka her ülke gibi mili yazılım programını geliştirmek durumunda. Ne kadar kapalı devre internet falan yaparsanız yapın sonuçta bir yerden girmek mümkün sisteme. Girip oradan bilgi aldıktan sonra da hem istihbarat elde etme anlamında kullanılıyor hem de aldığı istihbaratla onların sistemlerini mesela bir ülkede elektrik üretimini kesme bazı yerlerdeki elektrik sistemlerini çalıştırmama, uyduların düşürülmesi, uydularla irtibatın kesilmesi dâhil olmak üzere çok geniş boyutlarda etki alanı var siber savaşın. Bu saldırılara karşı bizde de bütün devlet kurumlarının aldığı tedbirler var, siber savaşla ilgili de istihbarat teşkilatı sorumlu ama bu konuda yeni bir örgütlenme gerekiyor. Gerçekten özel ve daha güçlü bir sisteme ihtiyacımız var...”