Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ittifak arayışlarında son düzlüğe girdik. Dolayısıyla da heyecan dorukta. Ancak bu erken seçim havasının bir boyutu,bunun bir de milletvekilliği adaylığı tarafı var. Ve orada da Türkiye’nin çeşitli kentlerinden Ankara’ya akan, binlerce “milletvekili aday adayı” arasında kıyasıya bir “adaylık” yarışı söz konusu. Çünkü yeni oluşacak parlamentodaki 600 vekilin arasına girebilmenin tek yolu öncelikle aday olabilmek ve bu da liderlerin iki dudağının arasından geçiyor. Daha önce de öyleydi ama bazı partiler için en azından ön seçim ya da temayül yoklaması gibi farklı yöntemler de vardı. Bu kez zaman darlığı nedeniyle bunlar da yok. O nedenle de aday adayları açısından hangi partiden olursan ol aday olabilmek ve de listelerde seçilebilecek yerlere konulmak için daha bir özel çaba ve efor sarfetmek gerekiyor. Tabi bunlar liderlerin yakın çevresindekiler ve vitrin adayları için herzamanki gibi asla geçerli değil..
Yani dememiz o ki; milletvekili olabilmek için yasalarda öngörülen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,18 yaşını doldurmak, en az ilkokul mezunu olmak, kısıtlı-kamu hizmetlerinden yasaklı olmamak, askerliğini yapmak gibi şartlara haiz olmak ve her partiye göre değişen başvuru ücretini bankaya yatırmak, sonrasında da doldurduğun formları genel merkezlere teslim etmek yetmiyor. Çünkü bunlar teorik kısmı, bunun bir de pratik tarafı var. Parti genel merkezleri önünden 24 saat ayrılmamak, hatırlı dostları araya sokmak, aday adayı olduğun partinin ağır toplarına yakın markaj uygulamak gibi...
Dün siyasetin önde gelen isimleriyle bu süreçte yaşanabile-cekleri konuştum. Anlattıkları hayli ilginçti:
Listeler liderler tarafından yapılacağı için ona ve aile bireylerine akrabalık, hemşerilik, komşuluk bağıyla ulaşılmaya çalışılır. Partilerin teşkilat ve seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılarının da itibarı şimdi son derece artmış durumdadır. Onların da misafirleri, arayanları, hatırında olmayan akrabaları çoğalmıştır. Ben senin çocukluğunu bilirim diye başlarlar.Sen o zamandan akıllıydın, ülkeyi yöneteceğin belliydi diye verirler gazı.
Bu süreçte devreye üç grup girer.Sermaye sınıfı, dini gruplar-tarikatlar ve eski siyasiler. Yani benim oğlumu da listeye koyuverin diyenlerin sayısı artar. Oğlum, kızım şöyle iyidir size fevkalede yararı olur, ben de kampanyasında onunla beraber dolaşırım gibisinden girişimler olur. Eskiden bunlara bir ilave askerler de girerdi ama şimdi hiçbir şey gelmez o cenahtan.
Adaylık için yapılan ödemeler dışında elini cebine atıp ilave para verenler de olur. Teberru miktarları yasalarla belli olduğu için de bunu aşan tutarlar farklı isimlere paylaştırılır. Örneğin; diyelimki miktar 15 bin lira,fazlası 15 bin liranın katları olarak aday adayının kardeşi, amcası,teyzesi,eşi,18 yaşını doldurmuş çocuğuna dağıtılır.
Bu arada seçimin dolandırıcıları da türer. Aday adayını mutlaka listeye koyduracaklarını söyleyenler olur. Bazı aday adayları bunlara kanar ve büyük para kaptırırlar. Yine adaylık süreci içerisinde yemekler, eğlenceler için masalar kurulur, hesaplar ödenir...