Seçim döneminde siyasi heyecanın, çekişmenin önüne geçen iki Türkiye gerçeği yaşadık. Biri çocuk istismar ve cinayetleri, diğeri hayvanlara yönelik eziyet ve işkenceler. Dolayısıyla da ülkece kahrolduk ve öfkelendik. An itibarıyla geldiğimiz noktada da öfke yatışmış değil çünkü bu alçaklığı yapanların hak ettikleri cezaları almaları konusunda sıkıntı var. Yani cezalar yetersiz ya da caydırıcı değil. Dahası, milletin vekilleri de bunun farkında ve dillendirdi ama bunlar bugüne dek çözümden ziyade hep konuşma aşamasında kaldı, kalıyor. Örneğin, daha bu yılın başlarında AKP hükümetinin TBMM’ye sunduğu yasa tasarısıyla çocuklara cinsel istismar suçunun nitelikli halleri için öngörülen hapis cezaları artırılarak, caydırıcılığın sağlanması ve bu suçla etkin mücadele edilebilmesi amaçlanıyordu. Bu bağlamda da suçun niteliğine göre 40 yıldan ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar cezaların yanı sıra kimyasal hadım da vardı. Ki bu konu günlerce medyada ve çeşitli platformlarda da tartışıldı.
Yine aynı dönemde gündeme gelen Hayvan Hakları Yasası’ndaki değişiklikler ise “hayvana şiddetin, eziyetin” artık “kabahat” yerine “suç” sayılmasına odaklıydı. Yani yeni düzenlemeyle hayvanlar artık mal değil can sayılacaktı. Buna göre de suçlular için 10.5 yıla kadar hapis cezası öngörülüyordu...
Ancak ne hikmetse söze geldi mi parlamentodaki her görüşten partinin ittifak halinde göründüğü ve milletvekillerinin partilerüstü durum diyerek damardan konuşmalar yaptığı her iki konu hakkında da mutabakat sağlanamadı ve söylenenler havada kaldı. Üstelik de o günlerde yine çocuk istismarları ve hayvana yönelik şiddete karşı toplumdaki tepkiler had safhadaydı. Dahası, seçim meçim de henüz söz konusu değildi. Açıkçası, gerçekten istenseydi bu yasaları 26. dönemde Meclis’ten geçirmek 10-15 dakikalık bir işti. Ama çıkmadı, çıkaramadılar. Tıpkı daha önceki dönemlerde olduğu gibi...
Şimdilerde ise önce yavru bir köpeğin bacaklarının kesilmesi sonrasında da kaçırılan Eylül ve Leyla’nın katledilmesinin ardından yine aynı şeyleri konuşmaya başladık ve milletvekillerinin bugünkü yemin töreniyle birlikte 27. dönem için bir kez daha umuda odaklandık. Çünkü hem seçim meydanlarındaki söylemler hem de medyaya yansıyan açıklamalarda toplumu isyan etme noktasına getiren bu alçaklıkları cezalandırma ve olayları önlemeye yönelik sözler verilerek, “Cinsel istismar yasaları ile hayvan haklarına dönük değişiklikler önceliğimiz olacak. Yasal düzenlemeler gerçekleştirilecek” denildi. Gerçi yeni dönem milletvekillerinden şu ana dek baklava, çörek, börek, dondurma, meyve ikramı ve gerektiğinde liderlerine göğüslerini siper etme söylemleri dışında toplumda infial yaratan bu gibi sorunlara dönük pek fazla bir söz duymadık ama bu olmaz, olmayacak anlamına gelmiyor. O nedenle de yeni dönem milletvekillerine naçizane önerimiz şu:
Terör, ekonomi, dış politikanın yanı sıra kamu vicdanında derin yaralar açan bu gibi konularla da ilgili öncelikle bugüne kadar yapılanlar hakkında bilgi sahibi olsunlar ve bu sorunu artık çözsünler. Tabii gerçekten milletin vekili olmak kararlılığındaysalar...