Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

MHP’deki kaosun ilk raundunda muhalifler tüzük kurultayı ve gitti, gidiyor açıklamalarıyla Devlet Bahçeli’yi hayli sendeletti ama yargı kararıyla seçimli kurultay yapılamayınca düşüremedi. Yani Bahçeli’nin dediği çıktı ve tekrar başa dönüldü. Ancak bu MHP’de kaos bitti anlamına gelmiyor. Çünkü muhalifler aynı yöntemi bu kez daha fazla imza(geçen sefer 543 idi)toplayarak izleme ve düşürme, buna karşın Bahçeli de yine disiplin soruşturmalarıyla ihraç kartını açma konusunda kararlı. O nedenle de muhalif başkan adaylarının bugünkü toplantısıyla yeni bir mücadele dönemi ya da MHP’deki kaosun ikinci raundu başlıyor. Muhalefetin hedefi bir hafta içinde imzaları toplamak. Dolayısıyla da MHP’yle ilgilenen herkesin kafasında şu sorular var:
Olağanüstü kurultay için delegelerden 700’ün üzerinde imza toplanır mı? Bahçeli başkan adaylarını disiplin soruşturmalarıyla devre dışı bırakır mı? Böyle bir durum delegelerden toplanacak imza sayısını etkiler mi?
Sorulara yanıt geçmişte Bahçeli’nin en yakınındaki bir isimden:
“Devlet Bahçeli ihraç kapısını açarsa başlangıçta adaylardan sadece Meral Akşener’i ihraç ederek diğerlerini tutar. Çünkü buna hem kamuoyunda ve partide cevap veremez hem de birini atıp diğerlerini tutarak muhalefeti bölebileceğini kendi içinde de tartıştıracağını hesap eder. Ama bu tepki ‘yanlış yapıldı’ demekten öteye geçmez, hatta diğer adaylar içten içe sevinir. Eğer imza kampanyası yüksek çıkar ve bir kongre kaçınılmaz olursa da kongre arifesinde Bahçeli diğer adayları da tedbirli olarak disipline verir.
İmza fazlasıyla toplanır çünkü MHP delegesi mahkemenin durdurduğu tüzük kurultayında hazirun cetveline imza vererek ya da noter önünde beyanda bulunarak kendini çok açık bir şekilde ifade etti. Bu listeler de MHP genel merkezinin elinde var. Dolayısıyla bu delegeler artık Bahçeli’nin kendilerine de tahammül etmeyeceğini ve bir daha parti kademelerinde görev verilmeyeceğini biliyorlar. Bu nedenle de yetki elimizdeyken mücadeleyi sonuçlandıralım kararlılığı içindeler.”
Özetle dememiz o ki; MHP’de ikinci raunt hayli sert ve çetin geçecek. Bakalım bu mücadelenin sonunda kim düşecek?

Haberin Devamı

Yeni fobimiz: Canlı bomba var

Haberin Devamı

Art arda gelişen terör saldırıları nedeniyle travma yaşayan toplumda “canlı bomba var” fobisi başladı. İnsanlar kalabalık yerlere gitmekten çekiniyor, gidenlerde sağına soluna endişeyle bakıyor, dahası ufacık ses duyduğunda ya da farklı bir durum gördüğünde izdiham yaşanıyor. Yani korku bir anda paniğe dönüşüyor. Bunu bayram tatilini kapsayan son 10 günde de havaalanlarında, terminallerde ve eğlence mekanlarında fazlasıyla hissettik, hatta somut örneklerine de tanık olduk. Bayram arifesinde Adana’da imama saldıran kişinin üzerinde kablo sarktığını görenler “canlı bomba” diye bağırınca camide panik çıktı. İstanbul’da biri AVM diğeri pazaryerinde olmak üzere benzer iki örnek yaşandı. Bayramın ikinci günü ise Bursa’da kavga eden üç çocuğun “canlı bomba var” şakası (!) lunaparkı birbirine kattı. Bu olayın bir benzeri de dün İstanbul Kadıköy’deki bir AVM’de oldu. Açıkçası yıllardır süren terörün etkisiyle toplumda paronaya ve buna bağlı olarak da ümitsizlik, karamsarlık duyguları had safhada. Bu durumun “kötü dünya sendromu”nun belirtileri olduğuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünya yaşanılmaz oluyor diyerek Filipinler, Avustralya ya da Kanada’ya göç eden insanlar olduğunu söylüyor.
Terörün kötü dünya sendromunu yaygınlaştırdığını ve insanların artık yeni yatırımdan, büyümekten kaçındıklarını belirten Tarhan “Böyle durumlarda savunma davranışı daha çok gelişiyor ve silah almaya itiyor insanları. Teröre karşı anti terör grupları şeklinde savaş psikolojisi oluşuyor. Şu anda Türkiye de savaş psikolojisi veya insanlarda savaş içindeyiz duygusu oluşmaya başladı. Bu çok tehlikeli bir gelişme” diyor.
Toplumdaki bu havanın dağılması için “terörle yaşamaya alışmak” gibi yanlış yönlendirmelerin de yapıldığını savunan Tarhan, şöyle devam ediyor:
“Terörle yaşamaya alış demek bir insana evinde yılan var onunla yaşamaya alış demek. Bunun psikolojideki karşılığı öğrenilmiş çaresizlik. Yani bunun çaresi yok kabullen demek.”
Peki bu durumda ne yapmak lazım ya da yapılmalı? Tarhan’ın bu soruya yanıtı da şu:
“Gerilimi artıran değil, azaltan medya ve özellikle de siyasi söylemlere ihtiyaç var. Türkiye Rusya ve İsrail’e barış elini uzatmakla bir strateji değişikliği yaptı aynı şekilde kendi içimizde de el sıkışmak ve ortak bir ses oluşturmakta fayda var. Toplumun beklentisi de bu...”