İstanbul’da terör saldırısı riskini gerekçe göstererek konsolosluk kapatan, vatandaşlarını uyaranların İsviçre (henüz tarafsız statüde) hariç tamamı NATO üyesi ülkeler. Türkiye terör örgütlerine kucak açtığı, teröristleri kolladığı için İsveç’in NATO üyeliğine karşı haklı ve kararlı bir duruş sergilerken, sözde müttefiklerden terör bahanesiyle peş peşe gelen bu kararlar ne tesadüf (!) değil mi?
Buna kargalar bile güler ama hadi kendilerine böyle bir istihbarat geldi ve paniklediler varsayalım, o zaman da yapılması gereken birbirlerinin kulağına “Ben kapatıyorum, sen de kapat” diye fısıldayıp “organize işlere” kalkışmak değil, durumu doğrudan ev sahibi ülkeye bildirmek. Var olduğunu iddia ettikleri istihbaratı paylaşmak. Çünkü o konsolosluk binalarını, oralardaki personelin canını kim koruyacak? Türkiye... Paylaştılar mı ya da ne kadarını paylaştılar? Malum, teröristleri koruyup, kollama adına yanıltıcı, eksik istihbarat verme konusunda sabıkaları hayli kabarık. Terör örgütleriyle kirli ilişkileri de. Ama hadi bu kez dürüst davrandılar ve doğru bilgi aktardılar varsayalım, böyle bir durumda da Türkiye gerekli önlemleri fazlasıyla alır zaten. Dolayısıyla, “güvenlik endişesiyle kapatma masalını” kimse yemez. Kaldı ki asıl kritik olan da şu:
NATO bir savunma paktı. En büyük mücadele alanlarından biri de terörizm. NATO’nun kuruluş ilkeleri, bölgesel ve küresel istikrar ve güvenlik için her türlü terör örgütüyle mücadeleyi gerektiriyor. Bu konuda iş birliği ve dayanışmayı şart koşuyor. NATO’nun geleneklerinde, temel dokümanlarında, çalışma esaslarında var olan bir husus bu. Nitekim NATO’nun 2030 Stratejik Konsepti’ne dönük hazırlanan taslak raporda, 2010 yılına ait Stratejik Konsept belgesi güncellenirken dikkate alınması gereken öneriler sıralamasının başlarında Rusya’nın açık tehdit durumu ve Çin’in oluşturduğu güvenlik sorunlarına vurgunun yanı sıra terörizmle mücadelenin temel görevler arasına açıkça dâhil edilmesi de vardı. Dahası, “Müttefiklerin, İttifak’ın stratejik hedefleri ile siyasi kimliğine bağlılıklarını eylem ve söylemleriyle göstermelerinin elzem olduğu” da vurgulanıyordu. Yani terörle mücadelede mutlak dayanışma ve iş birliği şartı. Dolayısıyla, Haziran 2022’de Madrid’deki zirve sonrası ortaya çıkacak yeni stratejik konsepte ilgili merak edilen detaylardan biri de şuydu:
NATO terör saldırılarını da meşhur 5. madde kapsamına alacak mı?
Malum, bu yıllardır Türkiye’nin gündeme getirdiği ama bugüne dek bir kez, o da NATO’nun patronu ABD için uygulanan bir durum. Sonrası ise herkes kendi başının çaresine baksın hesabı. Hatta tam tersi, ABD başta, NATO üyesi bazı ülkelerden terör örgütlerine destek bile söz konusu. Hal böyle olunca da NATO’nun 2030 Stratejik Konsepti’nde de terör saldırıları yine 5. madde kapsamına alınmadı. O günlerde konuştuğum (30 Haziran 2022 tarihli yazımız), Türkiye’nin eski NATO Daimi Temsilcisi Emekli Büyükelçi Onur Öymen, 2001’de New York’ta İkiz Kuleler’e ve Washington’da Pentagon’a yapılan 11 Eylül saldırılarını anımsatarak şunları söylemişti:
“ABD’ye karşı hiçbiri böyle bir saldırı beklemiyorlardı. Saldırı olunca hepsi paniğe kapıldı ve bir gecede NATO tarihinde ilk defa ve bugüne kadar son defa terörist saldırılara karşı bir 5. madde kararı alındı. Hani NATO’nun 5. madde kapsamına girmiyordu? Nasıl oldu bu iş? Ondan 10 yıl sonra, 2010 yılında Lizbon’daki NATO zirvesinde de yine bu konu gündeme geldi. Ve terörü kınayan birçok madde var metinde fakat terör saldırılarını 5. madde kapsamına yine almadılar. Şimdi de Madrid’de kabul edilen yeni stratejik konsept ama yine durum aynı. Terörü kınayan birçok madde var metinde fakat terör saldırıları yine 5. madde kapsamında değil.”
Terör bahanesiyle art arda gelen bu organize konsolosluk kapamaları üzerine dün Öymen ile bir kez daha konuştum. NATO’nun 5. maddesini anımsatan Öymen’in yanıtı yine aynıydı:
“Biz onu yıllardır söyledik, kabul etmediler fakat bir tek kere uygulandı 5. madde terör suçlarına karşı, o da ABD için. Yani büyük bir çelişki var. Şu an tekrar stratejik konsept yenileniyor, orada da almıyorlar 5. maddeyi.”
Niye almıyorlar?
“İşlerine gelmiyor. Çünkü o zaman bir ülkeye terör saldırısı olunca, o terör örgütüne karşı bütün NATO ülkelerinin mücadele etmesi lazım, bunu da göze alamıyorlar. Yeni düşman kazanırız falan diye.”
Terör örgütleriyle ilişkileri olanlar da var?
“Evet, bir de o var. Yani menfaati gerektirdiği zaman terör örgütüyle iş birliği yapmaktan çekinmiyorlar.”
Türkiye’ye niye yapıyorlar bunu?
“Çünkü menfaat uyuşmazlığı var. Bu kadar basit. Onların menfaatleri, çıkarları başka. Türkiye’nin güçlü bir bölge ülkesi olmasını istemiyorlar, çünkü ‘O bölge bizim etki alanımızdır’ diyorlar. Maalesef uluslararası ilişkilerde menfaat esas. Türkiye’nin yapacağı, çıkarlarını korumak, boyun eğmeyecek dış baskılara.”
Kısacası, dememiz o ki Türkiye yıllardır terör örgütlerinin hedefinde ve hiçbirine de pabuç bırakmıyor. Adı, sanı ne olursa olsun, her türlü terör örgütüne karşı amansız bir mücadele veriyor. Arkalarındaki devletlere karşı da. Dolayısıyla, endişesi, korkusu olanlar terörle mücadelede gerçekten samimilerse, yapmaları gereken, masalı bırakmak ve Türkiye’nin yanında durmak. Öncelikle de terör saldırılarını ABD örneğinde olduğu gibi NATO’nun 5. maddesi kapsamına almak. Yani ikili oynamayı bırakıp, terör saldırılarına karşı “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” demek.