Partilerin milletvekili listeleri her zamanki gibi yine tartışma ve kırgınlık yarattı. Ancak bu kez ittifaklar nedeniyle şiddeti biraz daha fazla. Çünkü AKP’de ve özellikle de CHP’de bazı illerdeki liste başları ve seçilecek yerlerdeki isimler aynı mahallenin insanları değil. O nedenle de listelere giremeyen ya da arka sıralara düşen “ana damar” partililer tepkili. Dahası, kendi içlerindeki aday tercihlerinin doğru yapılmadığı, seçmenin oylarını çekecek birçok ismin çizildiğine dönük itirazlar da var. Tabii bunlara karşı partilerin gerekçeleri ise “Tercihler daha geniş kitlelerin, yani karşı blokun da oyunu almak için yapıldı” şeklinde. Yani bu kişisel değil, tamamen partinin çıkarlarına odaklı bir hamle. Dolayısıyla da tüm hesaplar ve beklentiler kendi kemik oylarına başka partilerden oy devşirmek üzerine. Peki, bu gerçekten mümkün mü? Başka frekanstan bir ya da birkaç ismin katkılarıyla partilerin oyları patlar mı? Soruyu kamuoyu araştırmacısı
Adil Gür yanıtlıyor:
“Türkiye’de genel seçimlerde bir ilde bir partiye yüzde 3-5 oy getirecek bir aday yoktur. Hele İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde adayın sıfır etkisi var. Bugün 100 tane araştırma yapsanız, 5 tane milletvekili söyle deseniz, hangi partiden olursa olsun, İstanbul’da 90 küsur milletvekili var, 5 tane ismi kimse sayamaz. Anadolu’da küçük illerde evet aday önemli ama orada da bu oy getirmekten çok, oy götürecek isim olmamasıyla bağlantılı. Yani ilinde sevilmeyen isimde ısrar etmemek gibi. Yoksa ‘Bilmem kim aday olmuş, biz oraya verelim’ diye bir şey yoktur. Hele başka bir partiye oy verenler oluk oluk başka bir partiye gitmez.”
Yani?
“Siyasi partiler kulvar değiştirdik-lerinde örneğin AKP İzmir 1. sıraya veya Tunceli 1. sıraya CHP’li bir aday koysa bu oy getirmeyeceği gibi, CHP de muhafazakârlardan oy almak için muhafazakâr aday gösterdiğinde oy verirler demek mümkün değil. Aksine, partinin ideolojisiyle örtüşmeyen adaylar gösterdiğinizde, tabandan tepkiler gelebilir. Çünkü seçmen davranışını belirleyen genel etken lider ve partinin kurumsal imajı, kimliği. Yani insanlar genelde lidere ve partiye oy verirler.”
Liderin seçmen hareketine etkisinin de partilere göre değiştiğini belirten Gür, devam ediyor:
“Kitle partilerinde liderin etkisi çok fazla, ideolojik partilerde ise daha azdır. CHP, HDP kısmen MHP bugün AKP’den daha ideolojik partiler. Örneğin, biz Türkiye’de hep yıllarca, Allah uzun ömür versin, ‘Deniz Baykal gitsin, başka biri gelsin, CHP iktidar olur’ dedik. Deniz Bey gitti, Kemal Bey geldi, CHP’de de oy değişmedi. Yani lider önemli ama merkez partilerinde çok daha önemli. İdeoloji partilerinde liderden daha önce ideoloji geliyor. İnsan parti başkanını beğenmese bile parti aidiyetiyle beraber gidiyor, partisine oy veriyor. Bugün CHP’ye oy verenlerin yüzde 100’ü Kemal Kılıçdaroğlu’nu beğeniyor mu? Yok öyle bir şey ama parti aidiyetiyle ve ideolojik nedenlerle tercih ediyor.”
Bakalım; ittifak adı altında ana damara dönük yapılan oy devşirme aşıları bu kez tutacak mı? Yoksa götürüleri getirilerinden daha mı fazla olacak? 24 Haziran’da bunu bir kez daha test edeceğiz...