Omicron varyantı kaynaklı vaka ve ölüm sayıları oldukça yüksek seviyelerde devam ediyor ama bir yandan da salgının bitme olasılığını sıklıkla konuşmaya başladık. Hatta aşılama oranı yüksek bazı ülkeler maskeleri atıp tamamen normale dönüş anlamında kararlar alıyor. Ülkemizde de buna dönük sinyaller var. Gelişmelere Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşımı ise “Salgın bitmedi. Biz bitirmeye karar verdiğimiz zaman biter. Sonuç olarak bu bir ihtimal değil, tercih meselesidir” şeklinde. Yani çözüm küresel aşı eşitsizliğini gidermek ve dünyada yaşayanların büyük çoğunluğunu aşılamak...Afrika kıtasında nüfusun sadece yüzde 8’inin aşılandığına bakıldığında da bu anlamda durumun hiç iyimser olmadığı ortada. Yine bu arada tartışılan bir başka nokta da virüsün kökeni konusunda salgının başladığı andan itibaren internette ve sosyal medyada süregelen komplo teorilerini tetikleyen gelişmeler...Mesela daha geçen hafta İngiliz Daily Mail Gazetesi “Macaristan’da bilim insanlarının, Antarktika’da bulunan ve Şanghay’daki Sangon Biotech laboratuvarına gönderilen toprak örneklerinin DNA’sını incelerken korona virüsü izine rastladığını, örneklerde Çin’deki hamsterlar ve maymunlara ait genetik maddeler de bulunduğunu ve bunun da Kovid-19’un ilk olarak vahşi doğada ortaya çıkmadığı, laboratuvardan sızarak farklı hayvanlarda yeni konaklar bulup dünyaya yayıldığı yönündeki teoriyi güçlendirdiğini” yazdı. Bunlar bizde de medyaya yansıdı. Dolayısıyla daha önceki yazılarımızda bizim de gündeme getirdiğimiz Korona virüsün doğal mı yoksa insan yapımı mı olduğuna dönük kafa karışıklığı da tam anlamıyla bir gel-gite dönüşmüş durumda. Ki bu bağlamda özellikle ABD ile Çin arasındaki karşılıklı suçlama ve buna dönük CIA’nın da devrede olduğu veri arayışları da malum. O nedenle de Antarktika konusu ve orada yürütülen çalışmaların ne anlama geldiğini irdelemekte yarar var. Özellikle de son araştırmadaki iddiaların olabilirliğini. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıbbi KBRN (Kimyasal-Biyolojik-Radyoaktif-Nükleer) Tehdit Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Savunma Politikaları Geliştirme Derneği Başkanı da olan Prof. Dr. Levent Kenar anlatıyor:
“Biliyorsunuz dünya şu anda bir küresel ısınma yaşıyor. Yüzyıllar, binlerce yılar önce bakteriler, mikroorganizmalar, virüsler Antarktika ya da Kuzey Kutbu gibi bölgelerde varlıklarını sürdürürken aşırı soğuklara bağlı olarak dünyada etkili olamayacak şekilde canlılıklarını devam ettirdiler. Bunlar yaşayan canlılardı. Dünyadaki iklim değişikliğine bağlı olarak buzul çağının gelişmesi arkasından tekrar ısınmanın meydana gelmesiyle bunlar açığa çıkabilir, canlanabilir. Hatta filmlerde falan bu vardır, eksi 80’lerde tutarlar sonraki yüzyılda canlandırma teorisi gibi. O tarz bir şey yani. Tabii bunlardan bazı mikroorganizmalar çok tehlikeli bazısı daha tehlikesiz olanlar. Muhtemelen Koronavirüsün bir tipine rastlamışlardır Antarktika’da ve onu izole etmişlerdir olay budur yani. Böyle şeyler daha çok çıkacak ilerde.”
Nasıl yani?
“Biliyorsunuz kilometrelerce kare büyüklükte bir buz kitlesi yüzmeye başladı. Bilim insanları onu o bölgede izole etmiş olabilirler. İlerde yeni virüs olaylarını duyacağız, belki bildiğimiz şeyler de olabilir. 3-4 yıl önce Antarktika bayağı gözdeydi hatırlarsınız. Boşuna değildi o işler. Oraya birçok ülkenin bilim insanları gitti, bizden de küçük bir grup vardı. Ama oraya özellikle ABD ve diğer Uzakdoğu ülkelerinden büyük bir gidiş oldu bilimsel anlamda. Orada ne yapıldığı ne edildiği çok bilinmiyor. Sonuçlar, raporlar çok fazla açığa çıkmadı. Sonra araya pandemi girdi 2-3 sene sonra her şey unutuldu gitti. Aslında biz bunu dernekçe yaptığımız bir panelde de değerlendirmiştik. Yani küresel ısınmaya bağlı daha önce aktif olan virüs, bakteri veya diğer mikroorganizma tiplerinin, bu yüzyılda tekrar, hatta bazı genetik değişikliklerle canlanabileceği ve insanoğluna etki edebileceği gibi bazı varsayımları. Mesela şarbon etkeni toprakta yaşar. Rusya’da Sibirya tarafında yeni bu tür bulgulara rastlandı. Oradaki bölgenin de nispeten ısınmasına bağlı olarak böyle bazı mikroorganizmaların elde edilmesi söz konusu oldu...”
Antarktika’da bulunup Laboratuvar ortamında geliştirilmiş olabilir mi?
“Olabilir. Tabii bunların kesinliği ancak ileri düzey yapılacak devlet testleriyle çıkar. Kişisel bazda laboratuvar testleriyle bunların açıklanması, açığa kavuşturulması mümkün değil. Hayvanlarda topraktan almış olabilir. Koronavirüs salgını bittikten sonra bu tür işaretler bu tür bilgiler toplanıp bir veri tabanı oluşturulacak ve bir sonuca gidilmeye çalışılacak. İnsanlar şu anda Omicron’un bulaşması, yani işin kliniği, tedavi yöntemleriyle uğraşıyorlar. Bunlar daha çok ön planda konuşuluyor. Her şey bittikten sonra veya belli bir temel seviyeye indikten sonra defterlerin açılacağını düşünüyorum ki öyle olur. Ama hiçbir zaman kimse bunu ben yaptım demeyecektir. Hiç kimse bunun altına imza atmayacaktır.”
Kısacası; bilim insanları ağırlıkla “virüsün yapısını bildiğimiz için, yüzde 90 insan yapımı olmadığını söyleyebiliriz” görüşünde olmasına rağmen salgının bitme olasılığı kadar kökeni de de hala gizemini koruyor. Koronavirüsün doğal mı yoksa insan yapımı mı olduğuna dönük kafa karışıklığındaki gel-git durumuna devam yani.
Tabii olası yeni virüs endişelerine de...