Salgında normalleşme adımlarıyla birlikte ‘ikinci, hatta üçüncü dalga’ tartışması alevlenirken, umutlar dünya genelinde test aşamasındaki 165 aşı adayı çalışmasında... 40’a yakınında klinik deney sürecine geçilen bu aşılardan 6 tanesi de üçüncü evrede. Yani dördüncü evre denilen halka uygulanmasına az kaldı. Ancak bu sürecin bir de bulunacak aşıda öncelik kimde ya da hangi ülkelerde olacak boyutu var. Çünkü son olarak 3 Kasım seçimlerinden önce koronavirüs aşısının hazır olacağını söyleyen Trump, daha önceki açıklamalarında da “Aşı geliştirme için para veriyorsam öncelik Amerika’nın olur” dedi... Avrupa Birliği ise geliştirilecek aşıya tüm ülkelerin eşit erişimi olması gerektiğini savunuyor. “Aşı milliyetçiliğine” karşı uyarıda bulunan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de zengin ülkelerin Kovid-19 tedavilerini kendilerine saklamak yerine aşıları daha fakir ülkelerle paylaşması gerektiği görüşünde. Yani koronavirüs aşısı henüz ortada yok ama bulunacak ilk aşılar için müthiş bir öncelik kapışması yaşanıyor. Dolayısıyla yakında aşı piyasaya çıkacak, kovid-19 korkusu sonlanacak gibisinden beklentilerle koranavirüsle mücadelede son günlerde olduğu gibi rehavete kapılmak yanıltıcı ve üzücü sonuçlar doğurabilir. Niyesini Dünya Sağlık Örgütü’nde uzun yıllar salgın hastalıklar ve virüslerle ilgili Tanı, Sınıflandırma ve Değerlendirme Bölüm Başkanlığı (virüsleri isimlendirip, tanı kriterlerini belirliyor) görevini yürüten Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedirhan Üstün anlatıyor:
“Trump’ın söylediği bir sürü şey yalan ama diyelim doğru kasım ayında ilk aşıyı yaptı. Trump bu aşıyı önce kime verir? Kendi vatandaşına değil mi? 300 milyon nüfuslu ABD’yi aşılamaya kalksa ne kadar üretim zamanı, aşılama zamanı alır? Günde bir milyon kişiyi aşılasa ki; şu anda bir milyon kişiye test veremiyor adam. Ama diyelim günde bir milyon kişiyi aşılasa 300 gün alır mı? Etti mi bir yıl. Bir de bunun daha fazlasını üretip bunun soğuk zincirle başka ülkelere satışı, patent anlaşmaları, fiyatı var. Kaç liraya satacak? 19 dolara üretilecekmiş, 100 dolara da satacak. Kişi başına 100 dolar büyük para. Diyelim ki verdik aldık yapmaya başladık bize ürettirmeyecekler, patentini vermeyecekler, kaçırırsın bilmem ne yaparsın diye. Üstelik bunu da hangi zaman alacaksın bir sene sonra, tabii ilk sıraya giren sensen. Dolayısıyla ya biz kendimiz aşı bulacağız ya onlardan kaçak kopyalayarak yapacağız. Ama onda bile bizim 80 milyona aşı üretmemiz gerekir ve en azından günde bir milyon kişiyi aşılayabildiğimizi düşünelim o da en azından dört ay alacak.”
Çin ya da başka ülkelerde? piyasaya aşı sürerse?
“Herkes aşı üretirse toplu halde o zaman başka bir şey olur. Daha hızlı olur. Ben yanılmayı kabul ederim çok da isterim ama yeter ki aşı kızamık aşısı kadar etkili olsun. Aşının yüzde 95 etkili olması başka yüzde 60 etkili olmasa başka. Biri kar lastiği, diğeri kabak lastik gibi. Mesela grip aşısı kabak lastik gibi durmuyor. Yine de üretilsin ama umut bağlamayalım. Yani aşı gelecek diye Bodrum’da ya da başka sahil yerlerinde diskoya gidip eller havada yapmanın da alemi yok.”
Bulunacak her kovid aşısı aynı etkide olmayabilir yani?
“Kesinlikle farklı olacak. Çalışılan 4-5 çeşit aşı türü var. Çok değişik aşılar var yüzey aşılar var RNA aşıları var, canlı aşılar, ölü aşılar var. Bunların hepsi farklı. Aşıya umut bağlayalım ama gerçekçi de olalım, önlemlerimizi sıkı alalım. Yoksa gelene kadar ne yapacaksın ya gelmezse ya Trump yalan söylüyorsa... Kaldı ki bir de şöyle bir durum söz konusu. Şu anda bile kızamık aşısı yaptırmayacağım diyen anne babalar var, Türkiye’de 100 kişiden 10 kişi çocuğuna kızamık aşısı yaptırmıyor. Bu aşıda grip aşısı gibi olacak, kararsızlar, yaptırmayacağım diyenler çıkacak...”
Özetle; aşıya odaklanmak yerine, kalabalık yerlerden uzak durmaya, toplumda maskeyi usulüne uygun takmaya, diğer insanlarla sosyal mesafeyi korumaya ve el hijyenine dikkat etmeye devam...