Dünyayı sarsan korona-virüs ile ilgili en çok merak edilen konu, salgının ne zaman biteceği ve hayatın ne zaman normale döneceği... Buna şu an itibarıyla kimsenin vereceği net bir yanıt yok. Aşı ve ilaç konularında umut verici haberler, gelişmeler var ama bunların da belli bir zaman alacağı açık. Yani koronavirüsün kökünü kazımak uzun sürecek dünyada da ülkemizde de... O nedenle de ülkeler salgınla uğraşırken bir yandan da hızla normal yaşama geçiş planlamaları yapıyorlar. Hatta virüs dünyada yayılmaya ve can almaya devam ederken şimdiye kadar aldıkları sıkı tedbirleri gevşeteceklerini açıklayan bazı ülkeler de var. Dolayısıyla, böyle bir sürece ilişkin de farklı öngörüler söz konusu. Özellikle de virüse bağışıklığı olanların dünyada ön plana çıkacağı üzerine. Örneğin dün konuştuğum bilim ve iş dünyasından birçok ismin kesiştiği ortak nokta şuydu:
“Mesela Londra Borsası, New York Borsası açılacak mı? Burada, kim nasıl işlem yapacak? Borsalar tıkış tıkıştır, buraya kimleri alabilirsin ki. Yani bunların çalışması, ekonominin normale dönmesi için diyelim ki haziran da borsayı açıyorsun, o zaman burada çalışacak adam isterler. Bu durumda ne yapacaksın? Bir bağışıklık sertifikası vereceksin, yani bu işi atlatmış, bu kişi artık virüsü bulaştırmıyor, bağışıklığı da var, kendi de almaz belgesi. Yoksa her önüne geleni borsaya sokamazsın. Ülkeler virüsü ekarte ettikleri zaman tekrar salgın başlasın istemezler. Salgın nedeniyle sınırlarını kapatan ülkeler geliş gidişler için de böyle bir belge isteyeceklerdir. Yani örneğin kişi bağışıklık belgesi olmadan Almanya’ya gidemeyecek. Aynısı diğer ülkeler için de geçerli. Adamlar bunu geliştiriyorlar, iki ay içerisinde yürürlüğe koymak istiyorlar.”
İmmun belgeli bir dönem geliyor yani?
“Evet. Bundan sonra öyle bir dönem gözüküyor. Çünkü artık doktorların yapacağı şeyler sınırlı. Bu tıbbi bir olay olmaktan çıktı, bütünüyle ekonomik hatta politik bir olay haline geldi. Ekonomistler Trump’a önlemlerin sağladığı fayda yaptığı zarardan büyük diyor. Dolayısıyla, hastalığı atlatmış, bağışıklığı olanlar dünyada kıymetli hale gelecek. ABD’ye gidebilmek için bundan sonraki aşamada böyle bir sertifika aranacak yoksa gidemeyeceksin. Kanada bunu istiyor, İsviçre, Almanya istiyor, başladılar yani. Nasıl aşı sertifikası alıyorsun, onun gibi. Yapılan teste göre bağışıklığını kanıtlayanlar, bulaşma, bulaştırma riski olmayanlar ülkelere gidebilecek...”
ABD’de parayla dahi maske yok
Dünya ABD ve Avrupa’da maske savaşları devam ederken, Türkiye’nin koronavirüs salgınını önlemek için kritik hale gelen maske stokları ve üretimi yeterli seviyede. Dahası, bulaş riskini azaltmak amacıyla takmanın zorunlu hale geldiği günden bu yana da bedava dağıtılıyor. Mesela PTT’nin linki var, o linkten giriyorsun, ismini cismini, TC numaranı ve evde kaç kişi var yazıyorsun, kişi başı 5 tane maske kargoyla gelip teslim ediliyor. Maskeler otobüs duraklarında, marketlerde de ücretsiz. Şimdi de Sağlık Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği’nin yaptığı görüşmeler sonucunda, ücretsiz maske dağıtımının en hızlı ve güvenli şekilde eczaneler üzerinden yapılmasına karar verildi. Yani kısa bir süre öncesine kadar yüksek rakamlara satılan, örneğin daha geçen hafta bizim de eczacı tanıdık olduğu için 50’lik paketine 225 lira (normalde tanesi 5 liraymış) ödediğimiz maskeler de artık bedava.
Türkiye’de bunlar yaşanırken, ABD’de ise dünyanın birçok ülkesindeki gibi maske sıkıntısı devam ediyor. Hem yok, olan da astronomik fiyata. O nedenle de ABD’li yetkililer vatandaşlarına ev yapımı maskeler öneriyor, hatta nasıl yapılacağını da anlatıyor, gösteriyorlar. İşte halen ABD California eyaleti, San Francisco şehrinde yaşayan film yönetmeni Arsal Asal’ın dün itibarıyla tespitleri:
“Maske ve el jelleri California’da bulunamıyor. Elinden gelen insanlar genelde evlerinde dikip hastanelere ve kişilere bağışlıyor. Normal fiyatı 10’lusu 15 dolara satılan N95 maskesini ben 80 dolara alabildim. Bulunan maskeler de bireysel satılan cins maskeler. O da Google’ın online satış platformu üzerinden. El jeli kalmadığı gibi, medikal alkol de kalmadı. Alkol oranı yüzde 60’ı geçen içkiler de tükendi. Tuvalet kâğıtları stokları bitmişti. Yenilendi ama fiyatları çok arttı. Yumurta stokları da bir ara ciddi sıkıntıya girmişti. Şimdi hafta da bir veya 2 defa büyük marketlere geliyor. Bu anlattıklarım New York ve benim yaşadığım California’da geçerli. Benim müdürüm New Mexico’da idi, onlarda da maske ve el jeli sıkıntısı aynı imiş...”