Kılıçdaroğlu’na göre seçimin kazananı(!) CHP’de iktidar kavgası erken patlak verdi. Aslında buna kaybedenlerin koltuk savaşı demek daha doğru. Çünkü partisine 8 puan fark atan İnce, Cumhurbaşkanlığını kıl payı kaçırmış havasında, Kılıçdaroğlu ise AKP’nin düşen oy oranı yutturmacasıyla galiptir bu yolda mağlup iddiasında. Dolayısıyla da ülkeye değil, partiye iktidar olma ritüeli CHP’de yine vizyonda. Biri “Kalk, o koltuk benim hakkım” diyor, diğeri “Olmaz, önümüzde bir seçim daha var” bahanesiyle inatlaşıyor. Yani her ikisi de “Omuz omuza verelim, biz nerede hata yaptık, halktan nasıl koptuk?” deyip ortak çözüm üretmek yerine, bildik “Sen git, ben geleyim” mantığıyla hareket ediyor. Üstelik bunu Kılıçdaroğlu ve İnce’nin çevresindekiler de körüklüyor. Çünkü onların da “koltukları” söz konusu. Açıkçası, yine partiden ziyade bireysel çıkarlar daha ön planda. Dün bu durumu 1970’li yıllarda CHP’yi iktidara taşıyan hareketin öncülerinden Ali Topuz’la konuştum. Öncelikle de “CHP’nin sorunu lider mi?” diye sordum. Yanıtı şuydu:
“CHP’nin elbette ki lider sorunu da var ama öncelikli sorunu partinin hem üye hem örgüt bazında demokratikleştirilmesi ve yeniden yapılandırılması. Partinin vizyonu ve ideolojisinin yeniden açık, net hale getirilmesi lazım. Bunlar olmadığı sürece CHP’nin halkla iletişimini kurmak liderlerin değiştirilmesi suretiyle sağlanamaz. Yapılan tartışmalar aslında partiyi kurtaracak konular üzerinde değil, ‘Senden daha iyi yönetirim, aklıma ne gelirse onu yaparım’ anlayışıyla götürülüyor.”
Bugünkü görüntüde CHP’nin bölünme riski var mı?
“CHP’nin hiçbir zaman bir bölünme riski yoktur. Kimse kendisini dev aynasında görmesin. Bu partiden çok önemli insanlar hem de ideolojik tartışma yaparak ayrıldı; Turhan Feyzioğlu, Kasım Gülek, Kemal Satır gibi. Onlar da ayrıldılar, parti kurdular, kısa bir süre sonra eridiler. CHP köklü ve çok sağlam temelleri olan bir parti, o nedenle hiç kimsenin gücü partiyi bölmeye yetmez. Ecevit CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etti, DSP’yi kurdu. Ne oldu? Konjonktürel bir imkândan yararlanarak bir süre başbakanlık yaptı ama partisi bugün yerlerde sürünüyor.”
İnce’nin, yarattığı rüzgârla, sanki 1970’lerdekine benzer bir hava estirmiş gibi olduğunu belirten Topuz “Ama...” diyor ve devam ediyor:
“İnce çok değerli bir iş yapmıştır, dolayısıyla, ihmal edilecek birisi değildir ama sadece mitinglerdeki performanslarına bakarak CHP kurtarıcısını buldu demek yanlıştır. Çünkü CHP’yi bir kişi kurtaramaz, bir kadro kurtarır.”
Bu çıkıştan sonra Kılıçdaroğlu ile ince tekrar bir araya gelebilirler mi?
“Gelmelidirler, şu anda Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarılı bir performans gösterdi diye Genel Başkan’a sen çekil, ben olayım demesi doğru davranış değil. Genel Başkan kendi çekilse, ‘Gel Muharrem, seni yapalım’ dese belki işler daha kolay yapılır. O da bunu demiyor, o nedenle burada hem Kemal Bey’in hem İnce’nin kendilerini ön planda tutan yaklaşımları var. Bu ikisinin yan yana gelip çalışabilecekleri bir noktaya gelmedikçe sorun çözülemez.”
Özetle, CHP’deki koltuk savaşında sular nasıl durulur kestirmek zor ama Topuz’un dedikleri taraflar açısından tam bir ders niteliğinde. Tabii anlayana...