Yılbaşı tatiline giren Meclis’te birkaç istisna dışında yumruksuz, kavgasız, küfürsüz bir oturum gerçekleşmiyor. Çünkü siyasetçi, tahammülsüz, eleştiriye gelmiyor, çok çabuk coşkuya kapılıyor ve aklından çok duygularını, ön yargılarını kullanıyor. Buna bir de “lidere tam biat” ve kendini gösterme eklenince pusula hepten şaşıyor. Dolayısıyla da görüşülen konu ne olursa olsun, iktidar ve muhalefet vekilleri arasında tansiyon hep dorukta. Kürsüdeki hatip konuşmaya çalışıyor, birbirlerinin yakalarına yapışan beyaz gömlekli, kravatlı koca koca adamlar, sokak kabadayılarını kıskandıran bir jargonla racon kesiyor. Sonra da yumruklar konuşuyor. Bunun son örneklerine de 2018 yılı bütçe görüşmelerinde tanık olduk. Günlerce süren oturumlarda gündem yeni yıla dönük yatırımlar, üretim ve istihdam politikaları, ülkenin gelir-gider dengesi olmasına rağmen bunlardan daha çok partisel ve kişisel çekişmeler ön plana çıktı. Yani vekiller seçim bölgelerinin, halkın ihtiyaçlarından ziyade liderleri ve partilerinin çıkarlarına odaklandı. Böyle olunca da birbirlerinin üstüne yürüdüler, kürsü önünde meydan kavgaları yaptılar. Öyle ki en sakin vekiller bile gaza geldi. Belgeler, kitaplar yırtıldı, şerefsiz, namert, alçak sözcükleri havada uçuştu. Ve utanç verici bu görüntüler en tartışmalı bütçe olarak kayda geçti. Neyse ki kazasız, belasız tamamlandı...
Evet, geçmişte de benzer tartışmalar, çekişmeler yaşandı ancak ülkenin bugün içinde bulunduğu hassas durum nedeniyle görüntü daha da endişe verici. Çünkü ülke terörle mücadele ve dış tehditler nedeniyle olağanüstü bir dönemden geçiyor. Dahası kadına, çocuğa, hayvana şiddet her geçen gün artıyor. İşte böyle bir ortamda da görevi ivedilikle bunlara çözüm bulmak ya da barış ortamı yaratmak olan siyasilerin bu çok sert ve uzlaşmaz tutumlarını sürdürmeleri ülkedeki kutuplaşmayı, şiddeti körüklüyor. En tehlikelisi de bu görüntülerin Meclis’in ritüeli haline gelmesi. Yani artık sıra dışı olmaktan çıkması. Bunun nedenlerini de 17. Dönem İstanbul Milletvekili Yılmaz Hastürk şöyle açıklıyor:
“Uzun süredir iktidarın bir takım olaylarda kendi taraftarları ve parlamenterlerini kollamış olması adeta bir hak haline geldi. Oysa bu bir hak değildir yönetimin eşit davranması gerekir. Bu eşitliğin bozulduğu kanaati var. Ayrıca üslup farklılığı, beraberinde o üsluba uygun davranışları getiriyor.
Bir de asıl neden seçim yasasının buna cevaz vermesi. Zira her parti üst yönetimi kendisine hizmet edecek listeleri parlamentoya taşıyor. Bu da kendisini göstermek ve bir daha seçilme şansını kazanmak isteyen kişilerin fevri davranmalarına, yani parlamentoya uymayan bir üslupla konuşmalarına sebebiyet veriyor.”
Tabii bu ritüeli oluşturan nedenlerin başında ise 25 yıldır konuşulmasına rağmen bir türlü çıkarılamayan Siyasi Etik Yasası var. Çünkü her vekil istiyor görünüyor ama sonradan yan çiziyor. Bu konuda da son yasa teklifini veren CHP’li Gürsel Tekin de şöyle diyor:
“Teklifi başbakanlığı döneminde Siyasi Etik Yasası önerisinde bulunan Davutoğlu’na gönderdim
ama değil imzalamak cevap bile vermedi...”