Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her seçim öncesinde olduğu gibi katılım oranının sonuca etkisine dönük bildik tartışma yine gündemde:

Seçmen yüksek oranda sandığa giderse iktidarın aleyhine bir sonuç çıkar ya da düşük katılım iktidara yarar...

Bu tezi savunanlara göre, sandığa gitmemek nasıl olsa bir şey değişmeyecek bağlamında umutsuzluk anlamına gelir, katılımın yüksekliği ise değişim göstergesidir. Tabii bunun tam tersi de olası. Kesinlikle kazanırız veya kazandık rehavetiyle sandığa gitmemek gibi. Dolayısıyla da bugüne kadar gerçekleşen her seçim sonrasında iktidar da muhalefet de sandık küskünlerini kendi hanesine yazdı. O nedenle de küskünlerin rengi açısından bir fluluk ya da kafa karışıklığı söz konusu. Özellikle de 16 Nisan 2017’deki referandum sonucu ve sandığa gelmeyen yüzde 15’lik oran dikkate alındığında. Çünkü aradaki fark 2.5-3 puan (51.5-48.5) gibi görünüyor ama 1.5 puan yer değiştirse sonuç hepten tersine dönüyor. Yani tam anlamıyla bıçak sırtı bir durum var ve bu kez seçime katılımın yüksekliği herkes için hayati değerde. Nitekim her iki taraftan gelen çağrılar da bu yönde. Niyesini kamuoyu araştırmacısı Adil Gür anlatıyor:

Haberin Devamı

“Kim daha fazla seçmenini motive eder, sandığa götürürse, onun lehine olacak. Yani Cumhur İttifakı’na sahip AKP ve MHP’liler mi yoksa karşı bloktaki ittifakta yer alan partiler mi? Kim sandığa seçmenini motive ederek götürürse, onlar başarılı olacak. Örneğin, İstanbul’da Kadıköy’de, Bağcılar, Güngören’de aynı olması lazım; biri birinden az çıkarsa, oralarda yüzde olarak partilerin aleyhine olacak. Çünkü 14 Haziran’da bayram var. Özellikle büyükşehirlerde insanlar çoluğunu çocuğunu alacak, Anadolu’da ailesinin yanına gidecek. Şimdi bu adamları getirmek çok önemli. Bu bir belediye seçimi değil ki otobüsler tutup getiresiniz. Türkiye genelinde bir seçim, bu da motivasyonla olur. Seçmenini iyi motive eden, sandığa yüksek oranda gelmesini teşvik edecek doğal olarak. O nedenle de katılımın yine yüzde 85’ler civarında, belki yüzde 85’in üzerinde olacağını tahmin ediyorum. Her iki taraf da yüksek oranda sandığa seçmenini katılmaya teşvik edecek ve seçmen de gidecek.”

Haberin Devamı

Peki ya katılım yüksekliği muhalefete yarar tezi?

“Önemli olan katılımın yüksek olması değil. Katılım yüksek olursa, her iki taraf da gidiyor demektir. Katılım düşük olursa, seçmenini iyi motive edenin lehine olur. Ama şöyle bir şey diyemeyiz: Katılım yüzde 70 olursa, Cumhur İttifakı kazanır, 90 olursa muhalefet kazanır; böyle değil ki. Katılım 70 olursa, o 70’in kim olduğu, sandığa kimin gittiği önemli.”

Bu seçime dönük, tartışılan bir başka konu da ilk turda biter mi? Gür’ün buna dönük öngörüsü de şöyle:

“Çok olağanüstü gelişmeler olmazsa, ilk turda biteceğini düşünüyorum. Çok aday olursa, ikinci tura kalır; tek aday olursa, birinci turda biter; bu tezlerin doğru olduğu kanaatinde değilim. Çünkü seçmen uzunca bir süredir çok kamplaştı, kutuplaştı, 15 Temmuz’dan, özellikle 16 Nisan referandumundan sonra. Dolayısıyla, seçmenin birinci turla ikinci tur arasında, tabii hukuken 2. tura kalmadığı sürece, ‘Ben birinci turda stratejik oy kullanayım, ikinci turda şöyle yaparım’ deme lüksünün olduğunu zannetmiyorum...”