Ermenistan Başbakanı Paşinyan sözleri ve eylemleriyle tam anlamıyla hem yalancı hem de arsız tanımlamasına uyan nitelikte bir görüntü veriyor. Bir taraftan Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıyor, “Karabağ Azerbaycan’ındır” diyor, diğer taraftan bu sözlerinin 180 derece tersi boyunu, posunu aşacak işlere kalkıyor. Tabii yine iplerini elinde tutan ülkelerin kışkırtması ve gazıyla… Dolayısıyla çok kullanışlı bir aparat olma durumu da devam ediyor. Paşinyan’da akıllanma emaresi falan söz konusu değil yani. Oysa normalde Moskova’da altına imza attığı metne uysaydı sorun yoktu ancak o savaşı kaybetmiş taraf olarak metni istismar etmeyi tercih etti. 2020’de 44 günlük savaşı kaybedip birtakım yükümlülükler altına girmiş olmasına rağmen Karabağ üzerindeki kirli hayallerinden vazgeçmedi. 10 bin Ermeni askerini Rus barış gücünün arkasında kalan alanlara yığdı... Silah, teçhizat mühimmat zırhlı araçlar hava savunma sistemleriyle konvansiyonel bir savaşa hazırlık yaptı. Diğer taraftan da terörist faaliyetlerle Karabağ topraklarında Azerbaycan ordusu taciz edildi... Kamikaze drone saldırıları dahi yapıldı. En son yapılan da burada sözde bir başkanlık seçimiyle Azerbaycan sınırları içerisinde bir oldu bitti yaratmak hamlesiydi... Yani gerçekte Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’ne derinden entegre olan Karabağ’daki ayrılıkçı Ermeniler vasıtasıyla Azerbaycan’ın sabrı zorlandı. Saldırıların artması üzerine de Azerbaycan beklenen cevabı verdi. Anayasal yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla başlattığı antiterör operasyonu kapsamında kararlı bir şekilde gerekeni yaptı. Önceden belirlenen hedefler nokta atışlarla tek tek imha edildi... Buna resmi literatürde operasyon deniliyor ama Azerbaycan ordusu konvansiyonel savaşın kritik hedefleri hava savunma sistemleri komuta kontrol merkezleri elektronik harp sistemleri, ateş destek vasıtalarını, zırhlı araçları vurdu aslında. Bunları yaparken de haklı davasını ve kaçınılmaz olan müdahale gerekliliğini çok net bir şekilde dünyaya duyurdu. Verdiği mesajlar da çok açık ve netti: Söz konusu terör odakları imha edilinceye ve Ermenistan buradaki gayri meşru hareketlerine, hayallerine son verinceye, bütün silahlı unsurları geri çekinceye kadar devam... Gelinen noktada ortada...
***
Azerbaycan ordusu karşısında bir kez daha bozguna uğrayan Ermenistan’ın bile bile neden hala çılgınlık peşinde olduğuna dönük farklı yorumlar söz konusu. Mesela her ne kadar Putin’in Paşinyan’a öfkesi bilinse de bir kesim ısrarla Karabağ’daki ayrılıkçı Ermenilerin Rusya’nın haberi olmadan saldırı falan gerçekleştiremeyeceğini söylüyor. Yani onlara göre, Ermenistan’ı ateşe atan Rusya. Yok, Ermenistan’a asıl gazı Güney Kafkasya’da istikrarsızlık yaratmak isteyen ABD ve Fransa verdi diyenler ise “ABD Paşinyan üzerinden kışkırtmalara başvuruyor. Paşinyan, Rusya’yı dinlemiyor” görüşünü savunuyor. Hatta bu nedenle de Rusya’nın bir kez daha Ermenistan’ın hırpalanmasını hedeflediğini öne sürüyorlar.
Öyle ya da böyle, şu anda sahada görülen tek bir gerçek var. O da Azerbaycan’ın toprakları üzerinde oldu bittilere asla izin vermeme konusundaki kararlılığı ile ordusunun bunu yapmaya yeterli imkân ve kabiliyeti. Nitekim gelen görüntüler, 24 saatte varılan sonuç ile Ermenistan’ın, Paşinyan’ın çaresizliği bunları doğrular nitelikte...
***
Kısacası dememiz o ki; 2020’de 44 günlük savaşta Karabağ’da topraklarının yüzde 76’lık kısmını işgalden kurtaran Azerbaycan şimdi de geriye kalan yüzde 24’lük kısmını teröristlerden arındırıyor. Hakkı olan topraklarını özgürlüğe kavuşturma konusunda da son derece kararlı. Ermenistan aklı varsa Azerbaycan’ın meşru, haklı beklentilerine karşılık verir…Yoksa sonunda Azerbaycan hakkı olanı kanıyla, canıyla sahada söke söke alıp, “Karabağ Azerbaycan’dır” diyerek noktayı koyuyor. Bunu yapma konusundaki imkân ve kabiliyeti de ortada. SİHA’lar, modern savunma ve taarruz sistemleriyle donanımlı kara, hava, deniz kuvvetleriyle daha da güçlenen bambaşka bir Azerbaycan ordusu var artık. Dahası, sadece askeri anlamda değil, yönetimi ve ekonomisiyle istikrar ülkesi Azerbaycan’da iktidarı, muhalefeti tüm siyasiler ve halk birlik, bütünlük içinde. Tek bir aykırı ses, hareket yok. Herkes ortak davalarının inancı ve kararlılığıyla birbirine kenetlenmiş durumda. Yani Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in tanımıyla Azerbaycan sımsıkı, demir yumruk gibi. Türkiye’nin bu alçak saldırılara hem Şuşa Beyannamesi’nden doğan ve dünyaya ilan edilen müttefiklik hem de o beyanname olmasa da kardeş Azerbaycan’a koşulsuz destek gereği seyirci kalmayacağını da dünya âlem biliyor ve çok net bir kez daha da gördü zaten...