PKK’nın lider kadrolarına indirilen ağır darbe Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlılığının yanı sıra imkân ve kabiliyetini bir kez daha çok net ortaya koydu. Çünkü yerleri bulunamaz, hele de kendileri açısından karargâh olarak gördükleri bir yerde onlara kimse erişemez diye gizemli havaya sokulan örgütün tepe isimleri MİT ve TSK’nın iş birliğiyle tek tek etkisiz hale getirildi, getiriliyor... MİT, teröristlerin yerlerini buluyor, sonrasında İHA’larla teknik takip yapılıyor ve TSK’nın nokta atışıyla da iş bitiriliyor. Yani artık malum sondan kaçış yok, sadece sıranın gelmesini bekleme var. Dolayısıyla da son dönemde örgüt içerisinden sızan haberler daha çok panik ve çaresizlik ağırlıklı. Bunun son örneği de uzun süredir ortalarda görünmeyen terörist başı Murat Karayılan’ın bunu teyit eden PKK’nın Başkanlık ve Yürütme Konseyi’nden 18 kişinin TSK’nın operasyonlarıyla öldürüldüğüne dönük itiraflarıydı. Ancak Karayılan’ın sözlerinde çaresizliğin yanı sıra yeniden yapılanma vurgulu yeni “kalleşlik” işaretleri de vardı. Dün bu durumu Terör ve Güvenlik Uzmanı, eski bordo bereli Abdullah Ağar’a sordum. Yanıtı şuydu:
“Terör örgütleri için hiyerarşi son derece önemlidir, örgütü var eden çekirdek kadrosudur. Örgütün çekirdek kadrosunda zafiyet aldığını dolaylı yoldan itiraf ediyor, yeniden yapılanmaya gitmek gerektiğini söylüyor. Bu hem örgütün geleceği adına son derece önemli hem de örgütün angajmanları adına çok önemli. Yani aslında bunu bir fırsata da çevirmek istiyor. Örgütü yeniden yapılandırmak için ortaya çıkan etkiyi kullanma eğiliminde olduğunu görüyoruz PKK’nın. Dolayısıyla, örgüt hiyerarşisindeki bu kırılma ve parçalanmayı ortaya koyduğumuz mücadeleyi derinleştirmemiz ve örgütü bitirmemiz lazım. Bizim açımızdan çıkarmamız gereken en önemli derslerin başında bu geliyor. Örgütü işleyemez, akıl üretemez, etki üretemez hale getirmemiz gerekiyor.”
Angajman derken kastedilen nedir?
“Yeni angajmanlar geliştirmeye çalışıyor. Çünkü örgütün çekirdek kadrosundaki koymuş olduğu adamlar yani lider kadrosu onun bağlantılarıyla beraber. Bu ne demek? Örgüte yerel, bölgesel ve küresel bağlantılar çünkü örgüt bunlar üzerinden siyaset ve strateji yapıyor artık. Bir gücü, tabanı var, teröristleri var ama o teröristleri
pazarlarken o teröristler üzerinden taktik ve operasyon seviyedeki kazanımlarını stratejik bir başarıya dönüştürmeye çalışıyor. Bunları da bağlantılarıyla beraber yapabilir. Yani ABD ile AB’yle veya Rusya’yla iş birliği yapıyor. Ya da Rusya’nın, ABD’nin veya AB’nin PKK’yı kullanmasının karşılığında onları kullanarak hedeflerine yürümeye çalışıyor. O anlamda yeniden yapılanma son derece önemli...”
Örgütte sembol isimlerin tek tek etkisiz hale getirilmesinin tabanda moral motivasyon açısından büyük olumsuz etki yarattığını belirten, Ağar, PKK’nın şu andaki pozisyonunu da şöyle tanımlıyor:
“PKK, Türkiye’de silahlı terörist etkisi ve varlığı adına son derece ağır bir darbe almış durumda. Biz PKK’nın Türkiye üzerindeki silahlı etkisini kırdık, neredeyse sıfırladık muazzam bir başarı, 35 yıldır yapamamıştık. Bunu başardık ama bununla beraber siyasi varlığını bir şekilde devam ettiriyor ve Türkiye’deki siyasi ana eksenleri manipüle ediyor. Yani Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nı birbirine düşürmeyi başarmış durumda. Bir diğer tarafıyla Suriye’de son derece güçlendi; meşrulaşmaya, yani siyasallaşmaya çalışıyor, siyasi bir erke dönüşmeye çalışıyor. Burada rol sahibi olmaya çabalıyor. Bunu yaparken de Kürt kimliğini birleştirerek yapmaya çalışıyor. Bu son derece tehlikeli. Bir yandan Kürtler için tehlikeli, onları illegalleştiriyor, bir yandan da Kürtlerle Türkleri karşı karşıya getiriyor. Siyasallaşma noktasında Batı dünyasının desteğini de arkasına almış durumda. Yani son derece tehlikeli bir evredeyiz.”
Nasıl yani?
“Başarımız muazzam, 35 yıldır yapamadığımızı başarmış durumdayız, eylemleri neredeyse sıfırladık ama diğer tarafa çok dikkat etmek zorundayız. Türkiye’deki ana eksenleri kutuplaştırarak birbirine düşman etmesine çok dikkat etmek zorundayız. Yani PKK’nın oyununa gelmememiz lazım. PKK’nın şu an oyununa geliyor Türk siyaseti...”