Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Omicron’un baskın varyant haline geldiği ülkemizde günlük vaka ve ölüm sayıları ürkütücü boyutta. Ama bir o kadar daha ürkütücü olan bir başka durum da infodemi, yani “yanlış bilgi salgını.” Mesela, başlarda bu daha çok maske takıp takmama üzerineydi, aşının devreye girmesinden sonra ise yaptırıp yaptırmama konusuna odaklanmış durumda. Özellikle de aşının olası yan etkilerine dönük bazı iddialar nedeniyle. Dolayısıyla, bir yanda salgından hayatını kaybedenlerin çoğunun aşısızlar olduğu gerçeği var ve hem dünyada hem ülkemizde her yetkili ısrarla aşı olun diyor; ama diğer yanda da absürt iddialarla, gerekçelerle hâlâ aşı olmamakta inat eden önemli bir kitle söz konusu. Dahası, hem rehavet hem de yine yanlış bilgilerden dolayı hatırlatma dozu aşılarını bilerek, bilmeyerek ihmal eden milyonlarca insan bulunuyor. Yani biri insanın bedeninde, diğeri zihninde yaşam bulan ve sürekli mutasyona uğrayan iki ayrı pandemi söz konusu. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü, Şubat 2020’de yaptığı açıklamada, “Biz sadece bir pandemiyle değil aynı zamanda bir infodemiyle de savaşıyoruz” demişti. Dün bu durumu Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan’a sordum. Anlattıkları şunlardı:

Haberin Devamı

“Aşıyla ilgili infodemi bilgisi çok yaygınlaştı. Denildi ki aşı sağlığımızı korumuyor, aşı olursanız şu hastalık olur, bu hastalık olur. Ama geldiğimiz noktada, baktığımızda görülüyor ki koronavirüs nedeniyle ağır geçirenlerin, hayatını kaybedenlerin çok büyük çoğunluğu yüzde 90’lara yakın bir kısmı aşısız olanlar. Tabii maalesef infodemiyi bazen hekim meslektaşlarımız veya toplumda önder olan ya da toplumda sözü geçen insanlarımız da takip edebiliyor. Burada açıkçası yeterince araştırılmamasının, hatta insanların bilimsel okumalara sahip olmadan yorum yapmasının etkili olduğunu düşürüyorum. Herhangi bir art niyet, olumsuz bir durum düşünmek istemiyorum.”

Prof. Dr. İlhan, ardından da bu anlamdaki bazı iddialara açıklık getirdi. Öncelikle de ileride görülmesi muhtemel olan Kovid kaynaklı kalp krizi, böbrek yetmezliği, kısırlık gibi hastalıklara aşı da neden olabilir mi konusuna:

Haberin Devamı

“Vücuda antikorları uyarmak için verilen, ister inaktif, ister mRNA aşıları olsun, isterse Oxford aşısı gibi farklı aşılar olsun, virüsün çok zayıflatılmış, çok küçük bir parçası. Bunların hastalık yapma kapasitesi söz konusu değil. Yani çok küçük, çok ince bir dozda verilen bir işlemden dolayı insanlar hasta olmaz. Burada kümülatif etki çok önemli. Mesela, şöyle düşünün, aynı odada bir dakikalığına koronavirüs olan bir kişiyle maskenizi çıkarıp bir araya geldiniz, bu sürede bulaş ihtimali çok düşük ama aynı odada bir saat kalsanız yüzde 90’dan fazla bulaş söz konusu olur. O yüzden çok düşük bir dozla bir kerede bulaş söz konusu olmaz. Ayrıca koronavirüs solunum yoluyla insanlara bulaşıyor, kan yoluyla geçmiyor onu da hatırlatalım vatandaşlarımıza.”

Aşı karşıtları “Aşı bulaşı engellemiyor” diyorlar?

“Aşı bulaşı doğrudan engellemiyor ama aşı olan kişilerin büyük çoğunluğu hastalığı daha hafif geçirdikleri için virüs üretimleri daha az oluyor. Dolayısıyla, çevredeki insanları da enfekte etmiyorlar. Sadece bireysel değil de toplumsal bir hastalık olarak da düşünmek, toplumsal sorumluluğu da almak gerekiyor. Özellikle de Türkiye Cumhuriyeti olarak her bireyin çok kıymetli olduğu, hiç kimsenin hayatını kaybetmesine ülke olarak tahammülümüzün olmadığı gerçeğiyle. Pandemi sürecine baktığımızda özellikle aşılanma sırası gelmiş olan, hatırlatma dozunu olmayan vatandaşlarımızın koronavirüsten daha çok etkilendiklerini görüyoruz. Bunlar içerisinde 65 yaş üstü ve kronik hasta olan vatandaşlarımız maalesef daha ağır geçiriyorlar. Özellikle de 65 yaş üstünde olan vatandaşlarımızın mutlaka en çok korumamız gereken grup olduğunu, bu nedenle de hatırlatma dozu aşısının yapılmasının çok önemli olduğunu söylememiz gerekiyor. Tabii bunun için de 65 yaş altı insanlarımızın da aşı olması kritik önemde.”

Haberin Devamı

Prof. Dr. İlhan’ın aşılanma oranı ve Omicron’un etkisinin diğer varyantlardan daha düşük olmasına rağmen ölümlerin neden yüksek olduğuna ilişkin değerlendirmeleri de şöyleydi:

Vefatlar maalesef yüksek. Şu an insanların kafası madem Omicron daha hafif geçiyor ama ölümler neden yüksek diye karışabilir, böyle düşünebilirler. Ama enfekte olan kişi sayısını düşündüğünüzde, 20 binlerden 100 binlere çıktı. Enfekte olan kişi sayısı da arttıkça haliyle bunların içerisinde antikor düzey yetersiz olan ya da hatırlatma dozunu olmamış vatandaşlarımız, kronik hasta vatandaşlarımız olacağı için özellikle yine bu gruplarda vefatlarda daha fazla olacaktır. O yüzden de ölümlerin maalesef biraz daha artması, bir süre daha böyle gitmesi söz konusu olabilecek gibi gözüyor. Tek yol aşı ve maske de çok önemli. Maskeyi de ihmal etmemek gerekiyor. Vatandaşlarımız kendilerini korurlarsa belli bir zaman dilimi içerisinde süre kestirmek güç ama çok uzak olmayan bir tarihte vaka sayısının da aşağıya doğru yönelebileceğini söylemek mümkün.”

Özetle, koronavirüsle mücadelede öncelikle doğru bilgiye itibar etmek, yani zihindeki pandemi infodemiyi yok etmek kritik önemde.