Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İdlib’deki krizin çözümü için gözler Erdoğan-Putin zirvesinde. Ankara, Şam Rejimi’nin Soçi Mutabakatı sınırlarına çekilmesini ve ateşkes istiyor, Moskova ise sahadaki dengenin değiştiğini belirterek, Soçi Mutabakatı’nın güncellenmesi gerektiğini savunuyor. Bu tezlere dönük bugüne dek Türkiye ve Rusya heyetleri arasında yapılan ama sonuç alınamayan müzakereler sürecinde sahadaki gelişmeler de ortada. Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında Silahlı Kuvvetler Mehmetçik’e namlu doğrultan, sivillere saldıran, hâlâ da devam eden Suriye güçlerini vurdu, vuruyor. Şam rejiminin bu alçaklığına karşı ABD ve Batı ülkelerinden gelen olumlu ve doğru yöndeki açıklamalar ise eyleme dönüşmüş değil. Yani göçmenlerin kapılarına dayanmasıyla krizin doğrudan kendisini etkileyeceğini anlayan Batı ülkeleri Esad’ın zulmünden kaçan Suriyeliler için İdlib’de bir güvenli bölgenin kaçınılmaz olduğunu nihayet dillendiriyorlar ama bu sözlerin kıymet kazanabilmesi için somut adım atmıyor, yekten Ankara’nın yanında durarak, varlıklarını Rusya’ya hissettirmiyorlar. ABD’nin tavrı da malum. O da her zaman olduğu gibi destek, müttefiklik bağlamında en yüksek tondan atıp tutuyor ancak söz Türkiye’nin ihtiyacı olan hava savunma sistemi talebine geldiğinde “Şimdi olmaz, sonra belki” diyor. Açıkçası sallıyor. Dahası, Türkiye ile Rusya’yı doğrudan karşı karşıya getirme gibi kirli bir tezgâh ve ateşi körükleme durumu da söz konusu. Bunun son örneğini de her kritik gelişme öncesinde soluğu Ankara’da alan Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in mühimmat desteği içeren ama daha çok da savaşı körükleyen sözleriyle gördük. Dolayısıyla da kriz çözülecek mi yoksa daha da mı tırmanacak ikileminde gel-gitler ve ciddi endişeler söz konusu. Hele de Erdoğan-Putin görüşmesinin sadece İdlib sürecini değil, Türkiye-Rusya ilişkilerinin seyrini de belirleyeceği dikkate alındığında. Bu bağlamda da İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu’nun bugünkü zirveye dönük öngörüleri şöyle: 

Haberin Devamı

“ABD Patriot vermiyor, hava savunma sistemi tahsis etmiyor. ‘Şimdilik mühimmat desteği yapabiliriz’ diyor. Halbuki Türkiye’nin ivedi ve önemli ihtiyacı hava savunma sistemi, ikinci önemli ihtiyacı İdlib’in uçuşa yasak bölge ilan edilmesi. Onlara ABD, NATO yanaşmıyor. Rusya ile karşı karşıya kalmak istemiyor. Aslında Rusya ile güç mücadelesindeki ABD burada Türkiye’yi Rusya’yla savaşa sokmak için uğraşıyor. ABD’nin bütün maksadı ben kendim Rusya ile doğrudan karşı karşıya kalmayayım ama NATO üyesi Türkiye’ye bazı yardımlar yaparak, onu teşvik ederek Rusya ile karşı karşıya gelsin. ABD olarak da ben seyredeyim. Çünkü Rusya ile Türkiye arasında S-400, nükleer santral, Türk Akım gibi stratejik projeler var. Astana süreci, Soçi var. Dolayısıyla, bunların hepsini bitireyim derdinde.”

Haberin Devamı

Bu durumda Moskova’dan nasıl bir sonuç çıkar?

“Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasında bir orta yol bulunacağını değerlendiriyorum. Bu orta yol şöyle olacaktır. M4, M5 karayolu Türkiye ile Rusya arasında yapılacak devriye faaliyetleriyle birlikte emniyet altına alınacaktır. Orada Suriye olmayacaktır ama yol açık bulundurulacaktır. Türk gözetleme noktaları olduğu gibi kalacak fakat şu anda Suriye’nin ilerlediği yerler de muhafaza edilecek, onun batısında olan bölge de Türkiye’nin kontrol ettiği bir güvenli bölge olacak. Yani 20 ila 30 kilometre arasında derinlikteki bir bölgeyi kastediyorum.”

Haberin Devamı

Anlaşma olmazsa?

“Kriz devam eder ama hiçbir zaman Rusya ile Türkiye karşı karşıya gelmez. ABD’nin, İsrail’in hedefi bu, ama olmaz. Zaten bunu Putin de deklare etti, Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Bizim hedefimiz Rusya değil’ dedi. Rusya’nın 27 Şubat’tan bu yana TSK’yı hedef almaması da iyi niyet gösterisi Putin açısından.”

Peki ya Türk-Rus ilişkileri?

“Türk-Rus ilişkileri eskisi gibi kesinlikle olmaz. S-400 olayı kapanmıştır bana göre. Artık Türkiye’nin yörüngesi Patriot ve F-35’ler. Rusya ile ekonomik iş birliği devam eder mi? Eder.”