İdlib’de çatışmalar şiddetlenecek mi, durulacak mı? Suriye rejiminin Türkiye’ye yönelik saldırısından sonra en çok tartışılan konu bu. Çünkü Suriye Ordusu’nun operasyonu sürdürmesi, Türkiye ile Suriye’yi çok ağır bir çatışma noktasına getirebilir. Nitekim Türkiye yapılacak yeni bir saldırı durumunda meşru müdafaa kapsamında yine en sert şekilde karşılık verileceğini de deklare etti. Dolayısıyla asıl merak edilen Rusya’nın tavrı ki bağlamda Ankara-Moskova hattında diplomatik temaslar yoğunlaşmış durumda. Ancak bu gelişmeleri Putin istese bir telefonla hamisi olduğu Esad’ı durdurur ama biraz daha alan kazanmasını sağlamak için zamana oynuyor diye yorumlayanlar da var. Yani Türkiye her zamanki gibi kartları açık oynuyor, Rusya ise ikircikli bir görüntü içinde. Aynısı NATO müttefikliğini hatırlayan ABD için de geçerli. O da Türkiye’nin yanındaymış havası veriyor ama “derinden” kontrolündeki “provokatör aktörleri” manipüle ediyor. Nasılını İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, anlatıyor:
“ABD Suriye’de toprak bütünlüğünün sağlanmasını istemediği için İdlib’de Esad’a karşı mücadele eden El Kaide’nin kolu Heyet Tahrir el Şam’ı destekliyor. Güdümlü tanksavar füzeleri, buna benzer silahları veriyor. Hatta şimdilerde bu yardımı açıkça yapabilmesi için HTŞ’yi terör örgütü listesinden çıkarma çabasında. Nasıl PYD-PKK’nin adı SDG olduysa HTŞ’nin de yarın öbür gün ismini değiştirir MTN ya da başka bir şey olur. Yeter ki Suriye’de toprak bütünlüğü sağlanmasın. Yani ABD PYD/PKK’ya yaptığı yardımı yıllık planında nasıl bütçelendiriyorsa bunu da o kapsama almayı planlıyor. Dolayısıyla orada HTŞ aslında ABD’nin ve İsrail’in vekili. Ve orada herkes vekiller üzerinden savaş halinde. O nedenle ateşkesi Rusya, Suriye kadar HTŞ, El Nusra da bozar. Kim söyler bozun diye? ABD söyler, İsrail, Suudi Arabistan söyler.”
ABD bu süreçte HTŞ’yi manipüle edebilir o zaman?
“Kesinlikle yapar. Örneğin oradaki gruplar vasıtasıyla provokasyon amaçlı Suriye ordusuna eylem yapar, Türk Silahlı Kuvvetleri yaptığı algısı oluşturur, Suriye buna tepki gösterir işte ABD’nin de tam istediği bu. Veya tersine ABD çeşitli istihbarat aktörleri vasıtasıyla öyle bir provoke eder ki oradaki durumu mesela Rusya’nın veya Suriye’nin bir hava aracını düşürür, bunu da Türkiye’nin düşürdüğü algısını oluşturmaya çalışır. Biliyorsunuz İsrail üç gün önce hava harekâtında Şam’da ve değişik yerlerdeki Esad varlığını vururken içinde 170 kişi bulanan yolcu uçağını kalkan olarak kullandı. Suriye az daha yolcu uçağını vuruyordu. Oradaki alan provokasyon alanıdır, terör üreten coğrafyadır.”
Yani Ankara-Moskova hattında diplomasi trafiği sürerken, ABD ve İsrail rahat durmaz. İdlib’deki provokatör aktörlerin olası bir komplosuyla Türkiye ile Suriye karşı karşıya kalabilir. Babüroğlu, devam ediyor:
“Suriye Türkiye veya Rusya ile Türkiye... ABD’nin öncelikli hedefi Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek. Nasıl getirir? Provokatörler vasıtasıyla Rusya’nın bir üssünü ya da askeri varlığını hedef alır, 4-5 zayiat verdirtir. Bunu Türkiye yaptı dedirtir.”
Komplo olduğu anlaşılmaz mı?
“Anlaşılır ama 3-4 gün sonra anlaşılıncaya kadar olan olur. Rusya’da tepki gösterirse aynı anda ne olacak? Orası çok tehlikeli bir ortam. Oranın özelliği provokatör aktörlerin her türlü provokasyonu yapabilecek durumda olmaları, vekiller üzerinden aslında ülkelerin savaş durumunda olmaları. Yani ABD ile Rusya savaş halinde vekiller üzerinden... Bu bağlamda da ABD veya İsrail HTŞ’ den bir grubu etki altına alarak, HTŞ’ye aykırı bir eylem de yapabilir. Yani terör örgütü içindeki grupları da provoke ederler. Kime karşı Türkiye’ye ya da Rusya’ya... Dolayısıyla da risk yüzdesi çok yüksek...”