Çatışmasızlık bölgesi denilen ama havadan, karadan bombaların yağdığı ve her gün onlarca sivilin öldüğü İdlib’de görüntü bayramda da değişmedi. Değişmesi de zor çünkü Türkiye dışında silahların susması için çaba gösteren yok. Aksine kimi yekten kimi ise gizli servisleri aracılığıyla bölgedeki terör örgütlerini kullanarak ateşi körüklüyor. Tabii bir yandan da savaşa karşıymış havası vererek. Örneğin; son olarak Trump’ın katliam olarak nitelendirdiği saldırıların durması için Rusya ve Suriye rejimine durun çağrısı yapması, hatta müdahale sinyali vermesi ama aynı ABD’nin gizli servisi CIA ve onun kan kardeşi MOSSAD aracılığıyla bölgedeki radikal örgütleri manipüle etmesi gibi. Tabii benzer çelişkili durum diğer süper güç Rusya için de geçerli. O da teröristlerle mücadele adı altında sivil hedefleri, hatta hastaneleri bile bombalayan Suriye rejimine destek verdi, veriyor, hatta vuruyor ancak ABD “ne oluyor” diye ses çıkardığında da Soçi Mutabakatı’nı hatırlayıp “İdlib’deki durum Türkiye ile çalışa-rak durduracağımız bir mesele” diyor. Yani tam anlamıyla insan hayatını hiçe sayan “derin” hesaplar söz konusu. Ve kimin kimden yana olduğu, ne düşündüğü, ne planladığı flu… Aslında net de herkes çıkarları doğrultusunda bilmiyormuş gibi davranıyor. Dolayısıyla saldırılar nedeniyle yerinden olan yarım milyon insanın Türkiye sınırına doğru hareketlendiği İdlib’de her an sürpriz gelişmelerden de söz ediliyor. Nasılını Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin anlatı-yor:
“ABD, İdlib’de Rusya’yı ve Suriye’yi sıkıştırmak istiyor… CIA da alttan alta Nusra’yı destekliyor, hare-kete geçirtiyor. Harekete geçirtince rejim güçleri oraya saldırıyor. ABD önümüzdeki günlerde de rejim şunu yapıyor diye ya da olayları daha da kızıştırmak için bir kaç tane füze atabilir Suriye güçleri-ne...”
İşler iyice karışacak o halde?
Karışık falan değil, aslında herkes ortaya çıkan fırsattan faydalanmaya çalışıyor. Fırsat ne şimdi? Tür-kiye oraya müdahale edilmesini istemiyor. Rusya müdahaleden yana ama Türkiye ile bir ilkesel ateş-kes anlaşması yapmış ve Türkiye ona uyulmasını istiyor. Bu arada ABD bundan faydalanmak suretiyle Rusya ile Türkiye’nin arasına girmeyi, Rusya’yı o bölgede sorunlarla baş etmeye zorluyor. Bunun içinde İdlib’i kullanıyor. Bir gün bakıyorsun İdlib’de olay çıkartıp Türkiye’yi zor durumda bırakıyor. Şimdi de Türkiye’nin yanındaymış gibi gözüküyor. Trump’ın sözlerinden sonra Rusya operasyon se-çeneğini çok fazla üsteleyemez. Tabii bunun bir de aması var çünkü bu çaba daha çok Rusya ile Türkiye arasındaki Soçi Mutabakatı’nı bozmaya yönelik. Ya da Astana’yı da diyelim. Yani Trump’ın ‘İd-lib’e saldırı 21. yüzyılın en büyük trajedisi olur’ gibilerinden sözleri insani, vicdani falan değil, tama-men taktiksel bir çıkış... Hem Rusya ile Türkiye’nin arasını açmayı hem de dünyanın gözünde Rus-ya’nın bir tehdit olduğunu anlatmayı hedefliyor.”
Oyun içinde oyun yani?
“Evet, maalesef öyle. Türkiye’nin dışında kimsenin aklında insanlık trajedisi falan yok. Biz bakıyoruz çünkü sonuçta vicdanen böyle bir şeye üzülüyoruz hem de bunun yükü doğrudan Türkiye’ye geliyor ve gelecek. Dahası Türkiye’nin o bölgede desteklediği gruplar da var. O gruplarla ilgili terörist olup olmadığı konusunda da Rusya ile ABD arasında, rejim arasında da anlaşmazlık var. Şu şudur bu budur diye bakılamıyor maalesef...”