Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Trump’un Twitter çılgınlığıyla başlayan ABD ile Rusya arasındaki son güç dalaşında fırlatılan 105 Tomahawk füzesinin siyasi açıdan mesajı açık ama askeri açıdan bakıldığında görüntü flu ve bol dezenformasyon odaklı. Hem ABD tarafında, hem de Rusya tarafında. Çünkü Trump ve Pentagon diyor ki:

Tüm hedefler vuruldu. Sınırlı, ezici ve etkileyiciydi. Daha iyisi olamazdı...

Buna karşı Rusya ve Suriye diyor ki:

105 füzeden 71’i savunma sistemiyle havada imha edildi. Vurulan yerler de zaten boşaltılmıştı...

Haberin Devamı

Yani hem iki süper güç arasındaki akıllı füzelerin üstünlüğüne dönük teknolojik rekabetin sonuçları, hem daha önce de kendi vatandaşlarına karşı kimyasal silah kullanmaktan çekinmeyen Esad’ın artık bu alçaklığı yapıp yapamayacağı flu. Kaldı ki tüm dünyayı ayağa kaldıran Duma’daki katliamın faili de hala tartışmalı. Çünkü orada da çift taraflı dezenformasyon var ve bu ABD, İngiltere, Fransa’nın araştırma yapacak olan heyetin kararını baklemeksizin vurmasıyla daha da gizemli hale gelmiş durumda. Dolayısıyla da son bir haftada yaşanan yüksek gerilimin ardından an itibariyle tek gerçek şu:

Her ne kadar Twitter fenomeni Trump “yakın zamanda Suriye’den çekileceğiz” dese de ABD’nin böyle bir niyeti yok. Aksine kalıcı olduğu çok net, bunun için de özellikle Suriye’nin parçalanmasından yana. Bu bağlamda da Fırat’ın doğusunda PKK/PYD’den oluşan bir garnizon ya da kale devlet hedefliyor. Yani Trump’un Twitter mesajları ABD’nin 1990’lardan itibaren Ortadoğu’da başlattığı stratejik yönelişini değiştiren, etkileyen bir olay değil. Dahası artık doğrudan bu oyuna dahil olan İngiltere ve Fransa da bunu istiyor.

İşte bu noktada onları en tedirgin eden de Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan ve bunun için mücadele veren Türkiye’nin kararlılığı. Bir başka deyişle terör örgütleri PKK/PYD ve DAEŞ’e destek vermek gibi her türlü kirli tezgahlarına rağmen Türkiye’nin hem sahada, hem de masadaki ağırlığı. O nedenle de 105 Tomahawk füzesinin asıl mesajı Rusya, İran ve Suriye’ye olsa da Türkiye’yi baskılama ya da sıkıştırma amaçlı olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Nasılını Emekli Tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:

Haberin Devamı

“Bugün NATO Genel Sekreteri geliyor, muhtemelen diyecektir ki; Libya’ya 2011’de nasıl NATO müdahale ettiyse, bundan sonra olası bir kimyasal gaz kullanımında Suriye’ye de müdahale kararı alalım... Eğer Türkiye bunu kabul ederse bence uygun olmaz. Çünkü NATO’nun müdahalesi demek Suriye’nin Libya olması demek. Bu da Türkiye için 1.5-2 milyon yeni sığınmacı, İdlib’de bulunan, El Kaide, El Nusra, DAEŞ motifli teröristlerin Türkiye sınırını geçmesi ve PKK/PYD’nin Suriye’de boşluktan faydalanarak daha da güçlenmesi ve bugünden daha büyük bir tehdit oluşturması demek.”

Türkiye NATO’ya ‘Bugüne kadar neredeydiniz’ demez mi?

“Ben de aynen onu söylüyorum. Türkiye ‘Ben müdahale edersem PKK/PYD güçlenir, o zaman ABD lağvetsin PKK/PYD’yi, silahları da toplasın. Gelecek sığınmacıları da sen kabul et ya da engelle’ diyecektir.”

Türkiye’ye rağmen NATO yapabilir mi?

“Hayır. Türkiye veto yetkisini kullanırsa NATO Suriye’ye müdahale edemez...”