Fetullahçı Terör Örgütü’ne yönelik yürütülen soruşturmalar ve açılan davalar sebebiyle yurt dışına kaçan ve haklarında yakalama kararı olan çok sayıda kişi var. Bunların hepsi de kendilerine kucak açan ülkelerin hamiliğinde Türkiye aleyhine faaliyetlere devam ediyorlar. Üstelik de Türkiye tarafından ısrarla yinelenen iade edilme taleplerine rağmen... Yani başta ABD ve Almanya olmak üzere birçok AB üyesi ülke FETÖ’cüleri yekten korumaya almış durumda. Adamlar Avrupa’da müze açıyor, konferanslar düzenliyor, kitaplar, raporlar yayınlıyorlar. Avrupa Parlamentosu’na gidip konuşmalar yapıyorlar. Dahası iade edilmemek için yaptıkları iltica talebi taktikleri de ivme kazanmış durumda... Hem FETÖ’cülerin talepleri hem de onları koruyup kollayan ülkelerin buna olumlu yaklaşımları açısından. Ki bunun son örneğini daha bir kaç gün önce Hollanda’nın da “mültecilik” taleplerine yaktığı yeşil ışıkla yaşadık… Dolayısıyla da mültecilik sıfatının terör suçlarından aranan FETÖ’cüleri korumaya yönelik organize bir kalkan operasyonu olduğu çok açık ve net. Nasılını Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski başsavcısı, emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, anlatıyor:
“Avrupa’da özellikle Almanya’da FETÖ’cü firari askerlerin, hâkim ve savcıların şu anda zaten müthiş faaliyetleri var. Arkalarındaki Alman hükümetinin ve istihbaratının desteğiyle oralarda çok etkinler. Düşünün soykırım müzesi açtılar, daha ne olacak? Bu arada firari FETÖ’cülerin iltica başvurularıyla ilgili süreçler de dolmaya başladı ve artık mülteci sıfatı kazanıyorlar, birçoğu kazandılar da... Yani bulundukları yerlerde siyasi mülteci olarak yaşamaya devam edecekler.”
Bu ne anlama geliyor?
“Bir kere iade olayı bitecek, iade etme durumu diye bir şey kalmayacak. Bir süre sonra belki o ülkelerin vatandaşlığını da kazanabilirler. Aşama aşama oluyor bu biliyorsunuz. Vatandaşlığı da alırlarsa Almanya ya da başka bir AB ülkesi bu sefer bunları hiç vermez. Mülteci sıfatıyla kaldıklarında da uluslararası hukuk tarafından korunan bir statü sahibi olacaklar. Bu önemli bir şey eskiden sıfatınız yoktu, şimdi uluslararası hukuk anlamında bir kimliğiniz oldu. Uluslararası hukukun korumasına girdiniz her yönüyle...
‘Paketleme’ falan da zorlaşır herhalde?
“Zaten paketleme işleri Avrupa Birliği ülkelerinde özellikle Almanya, İngiltere, Fransa gibi devletlerde ciddi anlamda siyasi kriz yaratır. Dolayısıyla oralarda bizim bu tür girişimlerimiz olmuyor. Mesela yerlerini benim bile bildiğim adamlar var. Yani kaldıkları adresler, yerler ve evler belli takip ediliyorlar ama böyle bir girişimde bulunmak siyasi krize neden olur. O yüzden de böyle bir girişimde bulunulmuyor.”
Peki ya Adil Öksüz, onun için getirilebilir denildi?
“O farklı bir şey onda hep Abdullah Öcalan örneğini verdiler. Yani Abdullah Öcalan’da ne oldu? İtalya’da almadık biliyorsunuz. İtalya onu sınır dışı etti, Rusya’ya gitti, Rusya’da kabul etmedi oradan Kenya’ya geçti. Sonra da orada teslim edildi. Yani hep böyle üçüncü dünya ülkeleri ya da en azından AB dışındaki ülkeler diyelim oralardan alma, kaçırma falan, yoksa problem olur.”
Bu da öyle olur anlamında mı?
“Olabilir. Açıklamalara bakıldığında da sonuna gelindi gibi...”