Yunanistan’ın ilk kadın Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu için ülkesi adına Türkiye ile ilişkileri düzeltme konusunda iyi bir fırsat denilirken, tam tersi çıktı. Hukukçu olması nedeniyle uluslararası anlaşmalara, adalet ilkelerine daha duyarlı olması beklenen Sakellaropulu her yönüyle hukuksuzluk içeren, Aydın’a bağlı Eşek Adası ziyaretiyle dostluktan ziyade daha çok hasmane tavır yanlısı olduğunu ortaya koydu. Hem işgal altındaki bir adayı Yunan toprağı sanmakla hem de uluslararası hukuk gereği silahsızlandırılması gereken bir yerde Yunan askerleri arasında verdiği fotoğraflarla. Dolayısıyla, adadaki anı defterine yazdığı “Yunanistan uzun zamandır Türkiye ile iyi komşuluk ilişkileri ve iş birliği arayışındadır. İki halkın barış içinde bir arada yaşamasına ve iş birliğine yatırım yapmaktadır” sözlerinin hiçbir inandırıcılığı yok. Çünkü baştan sona Yunan derin devletinin etkisi kokan bu ziyaretin nereden baksan tutulacak bir tarafı bulunmuyor. Dahası, tam anlamıyla kendi akıllarınca gözdağı verme hesabındaki provokatif bir küstahlık gösterisi. Niyesini Washington eski Deniz Ataşesi ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Mehmet Asal anlatıyor:
“Mart ayında Cumhurbaşkanlığına seçilmiş, ilk kez yurt dışına çıkıyor, geldiği yer de Yunanistan’ın işgal ettiği, hâlâ tartışmalı olan bir ada ve orada askerlerle gövde gösterisi yapıyor. Bunların hepsi hukuka aykırı. Kaldı ki varsayalım burası Yunanistan’a bırakılan bir ada, öyle değil ama diyelim, ki öyle olsa dahi silahsızlandırılmış olması gerekiyor. Türkiye’ye en ufak bir tehdit teşkil etmemesi gerekiyor. Ama Cumhurbaşkanı utanmadan helikopterle askerlere gidiyor, onların arasında fotoğraflar çektiriyor. Kendi aklınca Türkiye’ye resmen gözdağı veriyor. Korkunç bir tahrik var yani.”
Yunanistan’ın amacı ne? Savaş mı?
“Türkiye ile savaşmak istemiyor. Bu Yunan halkını bir arada tutmak Yunanistan’ın parçalanmasını, bölünmesini önlemek Megali İdea hayalini sürdürmek ve bu sayede varlığını ayakta tutmak için Türkiye düşmanlığını kullanmak. Ege’de gerginliği artırarak Yunan halkını gaza getiriyor. Yani 200 yıldan bu yana Megali İdea hayalleriyle yaşayan ve bunu her fırsatta da açıklamaktan çekinmeyen Yunanistan’ın bildik bir taktiği.”
Peki, bu durumda Türkiye ne yapacak ya da yapmalı? Asal, devam ediyor:
“Türkiye bunu şiddetle protesto etmeli, asla kabul edilemeyeceğini söylemeli. Ve bunu tarih bir gün düzeltecek diye mesajı vereceksin. Yunanistan’da ciddi bir karışıklık ya da dünyada bir kriz oldu mu da bunları almaktan başka çare yok. Çünkü bunların uzlaşacağı, anlaşacağı yok. Bu son ziyaret de Yunanistan’la uzlaşarak bir noktaya varmanın mümkün olmadığının en basit kanıtı. Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın davranışı ‘Biz uzlaşmak istemiyoruz’ diyor. Yani Türkiye bütün uluslararası hukuk yollarını, bütün komşuluk, iyi niyet ilişkilerini deniyor ve denemeli ama bunların bugüne kadar bir sonuç vermediği görüldüğü için, bundan sonra çıkacak siyasi ve coğrafi ilk fırsatta bu adaları eskiden olduğu gibi kendi ana toprağının bir parçası olarak tarihe kayıt düşmeli.”
Yunanistan askeri güç anlamında Türkiye’yle baş edebilir mi?
“Edebilir mi? Nüfusu 10.5 milyon, senin 83 milyon. Bıraksan, sandallara, botlara bindirsen millet tüfeklerini, domdomlarını alsa gider adaları işgal edersin. Türkiye’nin gücü karşısında ne yapacak ki? Bizi baş başa bıraksalar zaten en fazla bir hafta sürer savaş, o da onu biliyor. İşte bu ezikliği de böylece diklenerek, bir şekilde kapatmaya çalışıyor. Bu zaten Yunanistan’ın 200 yıllık politikası, değişmesini beklemek safdillik. Böyle bir şey mümkün değil, bizim uyanık olmamız lazım. Ama biz ne yapıyoruz? Bu Yunan adalarını sürekli besliyoruz.”
Nasıl yani?
“Türk turistler gidiyor, adalar ayakta kalıyor. Meis bugün Türkiye’den geçiniyor, aynı durum Midilli, Sakız için de geçerli. Halk bilinçlenip gitmese, buraları kendi kaderleriyle baş başa bıraksa zaten buralarda insan yaşamaz, kimse kalmaz. Ama şimdi bizde Yunan adalarına gitmeyin desen, bir sürü yerden kafatasçı, faşist, bilmem ne diye üstüne gelirler. Oysa onlar ne yapıyor? Kendisini besleyene de saldırıyor, gelip böyle küstahlıklar yapabiliyorlar. Yani biz besliyoruz bunları, onlar bize düşmanlık güdüyorlar...”