Türkiye-Mısır arasında 8 yıl aranın ardından gelen normalleşme adımları ve Türkiye-İsrail ilişkilerini onarma arayışları Doğu Akdeniz’de kartların yeniden karılacağının sinyalini veriyor. Aslında buna olması gerekene dönüş de denilebilir. Çünkü Türkiye aradan çıkınca Yunanistan, Mısır ve İsrail ile yakınlaştı ve stratejik anlaşmalar yaptı. Bu bağlamda son dönemde yapılan anlaşmalar, ortak tatbikatlar ve Yunanistan’ın sahte kabadayılıkları malum. Dolayısıyla bu gelişmelerden en çok Yunanistan’ın rahatsız olacağı, olduğu da açık ve net. Tabii bunu engellemek amacıyla faaliyette bulunacakları, özellikle ABD ve Fransa’yı tetikleyecekleri de. Yani Yunanistan, Türkiye karşıtlığını körüklemek ve Doğu Akdeniz’de gerginliği tırmandırmak adına her türlü çirkinliği, çılgınlığı yapacaktır. Her zaman yaptığı gibi. İşte bu noktada akla gelen soru da şu:
Yunanistan bu anlamda ne kadar başarılı olur ya da verdiği gazla ABD’yi ne kadar etkiler? Soruya İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu yanıt veriyor:
“Yunanistan’ın var olan gücü. Türkiye’nin kurmakta olduğu bu köprüyü engelleyemez. Yunanistan’ın o kadar gücü yok. ABD bu anlamda Yunanistan’ın yanında durmaz. ABD eğer böyle bir amacı olsa Mısırla telefon bağlantısıyla Mısır’ın bu adımları atmasını engeller. ABD isterse İsrail’in Türkiye’yle işbirliği kurmasını baştan engeller ama ABD istemez bunu. Çünkü bölgede ABD Türkiye’yi tamamen gözden çıkarmış durumda değil şu an itibarıyla.”
ABD’nin bilgisi dahilinde bu gelişmeler anlamında mı?
“Kesinlikle çünkü daha önceki ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Yunanistan ile Mısır arasında yapılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasında Mısır’a telefon edip ‘anlaşma yapın’ diyen kişiydi. Yani bu anlaşmanın mimarı ABD’ydi. O zaman Türkiye’ye karşı politika ama şu an itibarıyla ABD ne Mısır’la Türkiye’nin işbirliğine karşı ne de Türkiye ile İsrail arasındaki işbirliğine karşı. Ne zaman karşı olabilir? Türkiye Suriye ile işbirliğine yöneldiği anda ABD karşı çıkar. Neden? Çünkü Türkiye ile Suriye arasında iş birliği olursa PYD/PKK’ya karşı ortak mücadeleyi bildiği ve ABD’nin desteklediği PYD/PKK’ya zarar gelmemesi için. Bir de Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmaması için Türkiye ile Suriye arasındaki işbirliğini ABD hiçbir zaman arzu etmez. İsrail’de arzu etmez.”
Yani Türkiye’nin stratejik açıdan son derece olumlu, hatta geç bile kalınmış bu adımlarına karşı Yunanistan’ın yapacağı tezviratlar falan hikaye ama “sadece bunlar yetmez Mısır adımını, Suriye adımı izlemeli” görüşleri noktasında sıkıntılar var. Babüroğlu, devam ediyor:
“Evet bir tarafta Mısır, İsrail, Suudi Arabistan’la, BAE ile Türkiye ilişkiler kursun ve Rusya’dan uzaklaşsın benim tarafımda olsun diyen bir ABD var Yunanistan’a rağmen ama öbür tarafta iş Suriye ile olan ilişkilere dayandığı zaman dur diyecek, diyebilecek bir ABD’de söz konusu. Neden? Çünkü Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 25’ini şu anda aslında ABD işgal etmiş. Nasıl olmuş bu? Fırat’ın doğusunu ve Menbiç’i kastediyorum PYD/PKK terör örgütüne ABD işgal ettirmiş. Yani Mısır ve İsrail ile olumlu işbirliğini geliştiren Türkiye’ye ABD karşı çıkmazken, Suriye cephesinde Suriye yönetimiyle diplomatik bağ, işbirliği kurmaya çalışan Türkiye’yi mutlaka ABD engellemeye çalışacaktır. Doğrudan karşı çıkmayacaktır ama İdlib üzerinden, PYD/PKK terör örgütü üzerinden engellemeye çalışacaktır. İsrail’de ABD vasıtasıyla baskı yapacaktır. Çünkü ulusal çıkarları için Suriye’nin toprak bütünlüğünü istemeyen bir İsrail var..”
Ne olacak bu durumda?
“ABD istemez ama Türkiye kuramaz mı elbette kurabilir bir orta yol bulabilir. Neden? Suriye ile işbirliği kurmadan oradaki Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden terör örgütüyle tek başınıza mücadele etmeniz mümkün değil. Çünkü ABD destekliyor. Dolayısıyla Türkiye ile Suriye arasında bir işbirliğinin kurulması ve Adana Mutabakatı’nın aktif duruma getirilmesiyle iki ülke PYD/PKK terör örgütüne ya da kendi ülkelerine zarar veren terör örgütlerine karşı kendi coğrafyalarında birlikte hareket ederler. Bu ABD’nin projesine aykırı ama Türkiye’nin diplomatik gücü de var. Bunun orta yolunun bulunmasını sağlayacak diplomatlar var. Onu yapar Türkiye...”