Cemal Kaşıkçı’nın anlık bir hadise değil, planlı bir operasyon sonucu öldürüldüğü ve emri kimin verdiği açık. Dolayısıyla da Suudi yönetimi için şu andan sonra tek çıkış yolu gereğini yapmak. Çünkü “Prens masalları” ya da meseleyi birkaç güvenlik ve istihbarat mensubunun üzerine yıkar, kapatırız gibi manevraları artık kimseye yediremez. Hele de Kaşıkçı’nın infaz anı görüntü ve ses kayıtlarının varlığı konuşulurken... Ve de tüm dünya merakla o kaydı beklerken... Yani deşifre olmanın devamı var ve Suudi yönetimi her an daha fazla köşeye sıkışabilir. Nitekim Trump da bunun farkına vardı ve ilk andaki “İkna oldum” açıklamasından çark ederek, “Suudilerin başlangıçta oluşturdukları mefhum çok kötüydü. Kötü şekilde uygulanmıştı. Üzerinin örtülmesi çabası bugüne kadarki en kötü örtbas girişimiydi. Bu fikir kimin aklına geldiyse başı büyük belada, olmalı da” sözleriyle tam aksi bir görüntü verdi. Ki bunun dozajı CIA Direktörü Gina Haspel’in Ankara temaslarından sonra vereceği rapor doğrultusunda daha da artabilir. Dolayısıyla, bu noktada kafa karıştıran kritik detay da şu:
CIA bunları baştan bilmiyor muydu? Ya da biliyordu da duyulmasını istemediği bazı bilgilerin MİT’te de olduğunu öğrenince mi Trump zorunlu olarak fikir değiştirdi? Dün bu konuyu eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’e sordum. Tabii öncelikle de var olduğu öne sürülen Kaşıkçı’nın Riyad bağlantılı infaz görüntüleri ve ses kayıtlarını... Yanıtı şuydu:
“Benim haber kaynaklarımdan ve diğer ülkelerden edindiğim bilgiler de bunu doğruluyor. Kaşıkçı, Riyad’la görüştürülüyor. Sorgulamayı ve infaz anını karşı taraf izliyor. Bundan CIA’da haberdar. O bilgiler MİT’in elinde de vardır büyük olasılıkla. Bu arada MİT’in elinde bunların CIA veya başka gizli servislerle konuşmaları da olabilir. O telaşla aradılarsa Amerikan istihbaratını...”
Teknik olarak bu mümkün mü?
“Tabii ki mümkün. Görüntülü konuşmayı çok rahatlıkla elde edebilirsiniz. Tabii bunu kimse çıkıp da konsolosluğu dinliyorum demez. Ama ABD bütün elçilikleri, konsoloslukları dinler. Bu kayıtlar da ABD istihbaratında kesin vardır. Bizim istihbaratımızın da bu konuda imkân ve kabiliyeti var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin elindeki bilgi ve belgelerin önemi konusunda dünyaya çok net mesajlar verdiğini belirten Pekin devam ediyor:
“Cumhurbaşkanı iyi bir siyasetçi olduğunu gösterdi. Birçok şeyi bildiği halde sorular sordu. Soruları sorarken de kimseyi suçlamadı ama birilerini köşeye sıkıştırmaya çalıştı. Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarından, sorularından hem Suudi Kralı hem Prens Muhammed bin Selman hem de CIA, İngilizler ve MOSSAD mesajı almıştır...”
Peki ya yerli işbirlikçi iddiaları?
“Büyük olasılıkla yerli işbirlikçi falan yok. Ceset de bütün değil. Çıkartamazlar çünkü. Evet, diplomat oldukları için gümrükte aranmıyorlar ama böyle bir riski de göze alamazlar...”