CHP’de ay sonundaki kurultaya dönük önlem ve erteleme tartışması sürerken, gözler genel başkan adaylarında. Şu ana kadar aday adaylığı netleşen tek isim eski milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, onun dışında adı konuşulanlar da var ama onlar daha çok iddia bazında, yani henüz fiilen sahnede yoklar. Olup olmayacakları da flu. Buna karşılık, genel merkez cephesinde ise Kemal Kılıçdaroğlu’nu en yüksek imzayla aday göstermek için delegelerden imza toplama çalışmaları yapılıyor. Hedef 1362 delegenin oy kullanacağı kurultay öncesinde bir rekor rakamla mevcut ya da olası aday adaylarına gözdağı vermek ya da işi baştan bitirmek. Dolayısıyla da hem adaylık için gereken 69 imzayı bulmak hem de genel merkezin delege üzerindeki hakimiyetini kırmak açısından CHP’de delege odaklı kulis faaliyetleri tam gaz devam ediyor ve karşılıklı manifestolar havada uçuşuyor. Hatta bu faaliyetler Atıcı tarafından iller bazına da yayılmış durumda. Koronavirüs salgını nedeniyle ertelediği gezilerine devam eden Atıcı, gittiği her ilde delegelere genel başkanlığa neden talip olduğunu anlatıyor ve destek arıyor. Dün ben de aradım ve kendisine “Neden?” diye sordum. Yanıtı şuydu:
“Kemal Bey 10 yıl bizi yönetti. İyi bir kredi verildi Kemal Bey’e. 10 yıl hangi parti olursa olsun bir genel başkanın hayallerini gerçekleştirmek, partisinin oyunu yükseltmek iyi bir yere getirmek için makul bir süredir. Bu süreyi kullandı Sayın Genel Başkan. Yaptığı güzel şeyler oldu, eksiklikler oldu ama sonuç itibarıyla bilançoya baktığımız zaman 10 yıl önce 2011 yılında 25.9 oyla başladı, şu anda 22.6’ya geriledik. Yani yaptığı iyi şeyler, güzel şeyler bizim oy artışımızı daha fazla sağlayamadı ve bizi iktidara taşıyamadı; bu net. Bunun nedeni CHP içerisindeki kurulu düzeni olduğu gibi kabullenmekten geçiyor. Ben bunu, müesses nizamı kabul etmiyorum. CHP içerisinde yapılacak olan reformlarla yeni bir düzen kurmak gerekiyor ve bu yeni düzen doğrudan doğruya üyeye dayalı ve üyenin gücüne dayalı bir düzen olmak zorunda. Yani amaç Kemal Bey’i devirip yerine geçmek değil, sistemi revize etmek, sistemi değiştirmek, onun için de direksiyona geçmek.”
Yerel seçimdeki sonuçları nasıl yorumluyorsunuz?
“Evet, bir yerel seçim başarısı söz konusudur. Bu başarının sahibi kimdir? Keşke CHP olsaydı tek başına, o zaman inanın hiçbirimizin genel başkan adayı olmak için çıkmamıza gerek kalmazdı. CHP arkasına bir rüzgâr almış, öz gücüyle belediyeleri kazanmış, çarklar dönmeye başlamışken, otur oturduğun yerde, ne işin var, neden genel başkan adayı oluyorsun diye o zaman ben kendi kendime sorardım öncelikle. Ama bu başarının sahibi tek başına CHP değildir. Bu başarı Millet İttifakı bileşenleri artı HDP’ye oy veren seçmendir. HDP’li seçmenin CHP’li adaylara oy vermesidir. Bunlar olmasaydı biz İstanbul’u da Ankara’yı da Mersin, Adana ve Antalya’yı da alamazdık. Şimdi buradan bu başarı CHP’ye aittir dediğimizde, diğer bileşenlere haksızlık olur ve teşhisi yanlış koymuş oluruz. Yalnız şunu da parantez içinde söyleyeyim: Bu ittifakı başarmak önemlidir, burada Genel Başkan’ın hakkını teslim etmek gerekir. Bu ittifakı yerel seçimde başarabilmek bir marifettir, marifet de takdir, iltifat gerektirir. Bu başarıyı Genel Başkan sağlamıştır. Ancak bu başarı CHP’nin öz gücüyle olmamıştır. Peki, bu ittifakların devam edeceğinin bir garantisi var mıdır? Yoktur.”
İttifak olmaz ise CHP’nin durumunun vahim olabileceğini belirten Atıcı, devam ediyor:
“O yüzden, benim manifestomda biz öz gücümüze güveniyoruz, sadece sokak örgütlenmesi projesiyle yüzde 30’un üzerine çıkıp bir güç olduğumuzu ispat edeceğimizi ve bir miktar oy çekeceğimizi biliyoruz. Yani öz gücümüzle yüzde 30’u geçersek, yüzergezer tabir edilen bir partiye sıkı sıkıya bağlı olmayan 10-15 puanın da koşa koşa bize geleceğini biliyorum. Tıpkı AKP’de olduğu gibi. Dolayısıyla, bir kurtarıcı bekleyelim, gelsin bizi ittifakla kurtarsın... Böyle bir saçmalık olmaz. Bizim sihirli değneğimiz öz gücümüzdür.”
Bunlar aday adayı Atıcı’nın CHP’ye dönük teşhisleri ve reçeteleri ama bunu uygulamak için de yol, yöntem malum. Partide iktidar olmak, bunun için de öncelikle 69 delegenin imzasıyla adaylık vizesini alabilmek. Yani oldukça zor ve sıkıntılı bir delege ikna süreci söz konusu. Hele de Kılıçdaroğlu’nun mevcut delege yapısı üzerindeki ağırlığı dikkate alındığında. Atıcı, o konuda da şöyle diyor:
“Ben delegelere şunu söylüyorum: Partimiz İYİ Parti’ye 15 milletvekili gönderdi. Ne için? Demokrasi için. Temel Karamollaoğlu’na imza verdi, Doğu Perinçek’e bile imza verdi. Niye? Demokrasi yerine gelsin, çok adayla Cumhurbaşkanı seçimi olsun yani onlara imza verdiniz, bana mı vermeyeceksiniz diyorum. Sıkıntıya giriyorlar gerçekten. Biz onlara imza verdik, size nasıl vermeyeceğiz diyorlar ama bazıları vermiyorlar. Böyle garip bir duygulanım içerisinde bizim arkadaşlarımız ama ben bunun aşılacağını hissediyorum, görüyorum.”