31 Mart’a dönük İYİ Parti’yle ilan edilmiş geniş bir ittifak içindeki CHP, lokal aşılarla SP ve ÖDP’yle dirsek teması, HDP’yle de örtülü bağlantı görüntüsü veriyor. Bu arada 24 Haziran seçimlerinde kendisiyle aynı safta yer alan DSP (seçime katılamadı ama Millet İttifakı’nı destekledi) ise Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar ve İstanbul Şişli’de Mustafa Sarıgül’ü aday göstererek sürpriz ataklar yaptı, dahası, özellikle CHP’de siyaset yapmış diğer isimlerle de temas halinde. Yani Cumhur İttifakı’na karşı bir blok oluşturma amacındaki Kılıçdaroğlu’nun CHP’si farklı görüşleri bir şekilde memnun edeyim derken kendi içinde kırıp, küstürdükleriyle bir anlamda aynı kulvardaki siyasi rakibini hareketlendirmiş durumda. Dolayısıyla da CHP’de hem siyaseten durduğu yere uygunluk anlamında hem de aday tespitlerindeki sıkıntılar nedeniyle teşkilatlar kaynıyor ve bu da aday tespitlerinin son gününe kadar devam edecek gibi. O nedenle de tüm eleştiri okları Kılıçdaroğlu’na yönelmiş durumda. Özellikle de aday tespit yöntemi ve sürenin uzaması açısından. Örneğin dün konuştuğum CHP’nin önde gelen bir isminin buna dönük tespiti şöyleydi:
“CHP en büyük yanlışı aday tespitindeki gecikmeyle yaptı. Çünkü bu uzayan süre içinde Parti Meclisi’nde yer alanlarla aday olmayı düşünenler arasında diyaloglar başladı. Herkes birbirine söz verdi, ondan sonra da kendi içlerinde sözleştiler; ‘Benim adayım şu, bunu destekleyin, biz de sizinkini destekleyelim’ diye. Sonra da o küçük gruplar CHP üst yönetimini orada temsil eden kişilere karşı bir birliktelik sağladılar. Dolayısıyla, bir yerden çıkan karar, diğerinde reddedildi. Buna daima sırtında Demokles’in kılıcı gibi yeni bir büyük kongreyle genel başkanlıktan edileceğini düşünen ve süreyi uzatmaya çalışan Kılıçdaroğlu’nun yumuşak siyaseti de eklenince, bu sefer parti içinde çok ciddi klikler doğdu. Bir de ileride genel başkan olması muhtemel kişilerin çevrelerine karşı içerideki üst yönetimdekiler blok halinde karşı koyuşlara başlayınca problem gittikçe arttı, bugüne gelindi.”
Yani CHP toplumun kendi dinamiklerini hesap edebilecek ayarı elinden kaçırdı. Sokak hassasiyetini, siyaseti kendileri için hedef belirlemiş bir grubun arzusuyla, hevesiyle göz ardı etti, ediyor. Dolayısıyla da son birkaç seçime kadar sağa sola ideolojik zikzaklarla daha çok kimlik arayışı görüntüsü veren ve hüsrana uğrayan CHP, bu kez de doğrudan parti yönetimindeki sağa sola çekiştirmelerle sıkıntı yaşadı, yaşıyor. Çünkü aday tespitlerinde Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresindeki hemen herkes kenarlara, köşelere kendi adamlarını yerleştirdi. Yani sokağın, seçmenin nabzını tutmak yerine kadro atamaları yapıldı. CHP açısından garanti denilen İstanbul’un bazı ilçeleri ve İzmir’de olduğu gibi. Tabii bunların sonucunda da CHP içinde kırılan, dökülen ve partiye sırtını dönenlerden bazıları da soluğu DSP’de aldı. Açıkçası, CHP yönetimi bu kırgınlıkları bile sağlıklı bir politikayla asgariye indiremedi. Ve kendi oylarının bölünmesi gibi bir riski tetikledi. Peki, bu durum gerçekten CHP’yi sıkıntıya sokar mı? Bu sorunun yanıtı da yine CHP’lilerden:
“DSP’den aday olan eski CHP’liler kazanamasalar bile kaybettirirler. Örneğin, geçen dönem İzmir-Aliağa’da böyle kaybettik. O seçimde CHP’li başkan aday gösterilmeyince partiden istifa etti ve DSP’den aday oldu. Sandıkta DSP ile CHP oyları bölüşünce de aradan MHP’li aday çıktı ve başkanlığı kazandı. Aynı risk şimdi birçok yer için geçerli...”