Doğu Akdeniz’de Türk ticari gemisinde uluslararası hukuka, teamüllere tamamen aykırı olarak yapılan aramayı sadece alelade korsanlık, haydutluk diye nitelendirmek hafif kalır. Çünkü korsanlar bir milleti ya da orduyu temsil etmezler ve çoğunlukla amaçları ganimeti ele geçirmektir. Bu olayda ise AB ülkelerinin aldığı bir karar çerçevesinde İtalya’daki bir merkezden yönetilen harekât kapsamında Yunan komutan emir veriyor, Alman fırkateyni Türk bayraklı ticari geminin önünü kesiyor. Helikopterle gemiye inen Alman askerleri de zorbalıkla saatlerce arama yapıyor. Yani herkesin bayrağı, milleti belli, üstelik tek bir ülke de değil. Yunanistan, Almanya, İtalya ve AB’nin de işin içinde olduğu devletler eliyle yürütülen bir organize iş ya da kumpas söz konusu. Karşı oldukları geminin bayrağı da NATO’daki müttefikleri Türkiye’nin bayrağı. Ama buna rağmen hâlâ tavırları ise hukuksuzluklarına kılıf uydurmak amacıyla, hiç sıkılmadan, utanmadan yalan söylemek. Dolayısıyla, aslında şu anda NATO’nun, BM’nin çoktan olağanüstü toplanması, bütün dünyanın ayağa kalkması gerekirdi. Niyesini Deniz Kuvvetleri Komutanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Mehmet Asal anlatıyor:
“Yaptıkları korkunç, çok cüretkâr. Tamamen bir organize kumpas; amacı da Türkiye’yi AB toplantısı öncesinde zora sokup yaptırımları uygulamaya koymak. Elebaşı Yunanistan, yardakçısı Almanya ve dolaylı olarak da İtalya. Yunan komutanın ülkesinden, genelkurmayından böyle bir fırsat eline geçtiği zaman değerlendir diye direktif aldığı açık. Ama diğer ülkelerin, en başta da Alman fırkateyni komutanının itiraz etmesi, ben böyle bir göreve gidemem, NATO müttefikimiz Türk gemisi demesi gerekirdi. Ama öyle acayip bir kurgu var ki hepsi işin içinde. Türkiye’ye karşı çok ciddi bir kumpas hazırlamışlar.”
Nasıl yani?
“Nasıl olsa bir şey buluruz, yaptığımız iş usulsüz, kanunsuz da olsa sonuçta haklı olacağız diye yola çıktılar. Zaten Yunan aklı, tamamen Türk düşmanlığıyla, küstahlıkla beslenmiş. Almanlar da alet oldular. Düşünsenize, eğer o gemide bir şey çıksaydı, biz sesimizi çıkarabilecek miydik? Şu anda Türkiye ne konumdaydı? Arayamazsın, sen gemiyi durduramazsın diyebilecek miydik? Hayır... Adamlar o kadar eminler demek ki. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı amaçlıyorlardı ama yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları bir şey oldu aslında. Bir şey elde edemediler, dünyaya da rezil oldular. AB’nin bu harekâtını derhal sona erdirmesi lazım. Zaten baştan da yanlıştı. BM’nin kararlarının uygulayıcısı AB değil ki, kendi kendilerine rol biçiyor. BM’nin bir gücü yapmalı bunu.”
Almanya’nın şimdi de ilgili ülkeye haber verip, dört saat bekleme gibi bir kural arkasına sığınmaya çalıştığını belirten Asal devam ediyor:
“Evet, böyle bir kural var ama bu gemi 100 dolar, 200 dolar karşılığı verilen Liberya bayrağını değil, dünyanın G20 ülkelerinden Türkiye’nin bayrağını taşıyor, aynı zamanda da NATO’nun müttefiki. Yani dört saat beş saat önemli değil. Kaldı ki ne zaman haber vermişler de bizimkiler cevap vermemiş, olacak iş mi? Direkt gemiye çıkmışlar; bu çok açık. Tabii ki şimdi kıvıracaklar. Aramayı yarım bıraktık da diyorlar, yani devam etsek bir şeyler bulabilirdik diye kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Aslında burada acayip bir nüans var. Hâlâ acaba buradan bir şey çıkar mıydı diye intiba vermeye, kafaları bulandırmaya çalışıyorlar. Halbuki 16 saat aramışlar; bir saat, iki saat değil ki. Hadi diyelim ki 4 saatte haber alamadın, 6. saatte geldi. O an dahi gemiyi terk etmeleri lazım ama sen 16 saat gemide kalmışsın. Elbette şimdi yalanlara sığınmaya çalışacaklar. Yaptıkları çok vahim. İki gün sonra Yunan hükümeti de kıvıracak. O komutanın yaptığı bizi bağlamaz, haberimiz bile yok, AB bilmem ne çerçevesinde yapıyor diyecek. İnanacak mıyız?..”
Özetle; planlanan, amaçlanan, yapılan, hukuksuzluğun da ötesinde, neresinden bakarsan bak, her yanından pislik taşan organize bir kumpas...