Rusya-Ukrayna savaşında birkaç hafta önce ne konuşuyorduk? Putin taktik nükleer silah kullanacak mı? Kıyamete mi gidiyoruz? Putin bir çılgınlık yapar mı, yapmaz mı noktası yani. Şimdi ne konuşuyoruz? En şiddetli çatışmalar yaşanacak denilen Herson’dan Rusya’nın çekilmesini, Rusya ve ABD arasında gizli görüşmeler olduğunu, Zelenskiy’e “Putin ile görüşmem falan deme, hele de damarına basacak saldırı yapma” gibisinden telkinler yapıldığını, dolayısıyla da ateşkes masası yakın mı, değil mi durumunu. Yani hem savaşı tezgâhladığı, desteklediği yedi düvel tarafından bilinen ABD hem de dönemsel olarak asla birbirleriyle görüşmeyeceklerini (başlarda Putin, şimdilerde Zelenskiy) söyleyen savaşın tarafları anlamında hafiften barışa dönük bir tornistan havası söz konusu. Niyesi malum: Savaşın uzaması Rusya’yı bitiriyor, orada ABD amacına ulaşıyor ama bu tarafta da savaş karşıtları artmaya başladı. Enerji krizi, hayat pahalılığı, yüksek enflasyon bir araya gelince insanların tepkisi büyüyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde grevler, protestolar aldı başını gitti. Ağırlaşacak kış koşullarıyla birlikte bunun daha da tırmanacağı belli. İnsanlar “Elbette Ukrayna çok haklı sonuna kadar destek verilmesi gerekiyor ama burada yanlış olan, bizim yaşam şartlarımız, konfor alanlarımız olumsuz etkilendi, dolayasıyla daha fazla destek verilmesini istemiyoruz” noktasındalar. Bu bağlamda da Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar konusunda ülkelerden çatlak sesler, hatta Hollanda örneğinde olduğu gibi kırılmalar bile var. Zira ülkelerin yöneticileri, siyasileri de kendilerine dönük doğuracağı sonuçlar nedeniyle endişe içindeler. Şöyle ki: Her yıl baktığınız zaman bir ya da birkaç ülkede seçim oluyor. Ülkeler de bu şartlar altında seçimlere gitmek istemiyorlar, istemeyeceklerdir. Açıkçası Avrupa diyor ki biz üzerimize düşeni yaptık, buraya kadar, bu savaş artık bizi sıkıntıya sokuyor. Hal böyle olunca da ABD bütün Avrupa’yı kaybetmemek, tansiyonu düşürmek adına sanki savaşı bitirmek istiyormuş gibi bir rüzgâr estirmeye başlamış durumda. Arka planda ABD ile Rusya arasında gizli görüşmeler olduğu söyleniyor. Bu bağlamda da ABD’nin Putin’e “Geri çekil, benim dediğim noktaya gel, savaşı sonlandırayım” dediği, aynı zamanda Zelenskiy’e de “Rusya’yı ben istediğim yere getireceğim, sen de savaşı sonlandıracaksın” talimatı verdiği gibi iddialar da gündemde. Tabii bunun doğruluğu kadar ABD açısından samimiyet durumu da tartışmalı. ABD bunu gerçekten savaş bitsin amacıyla mı yapıyor, yapar yoksa Rusya’nın bazı alanlardan çekildikten sonra Zelenskiy üzerinden Ukrayna’yı daha etkili sahaya sürme gibi bir oyun veya senaryo mu diye? Tabii bu noktada akla gelen soru da şu:
Sahada psikolojik üstünlüğü ele geçiren Zelenskiy ABD’nin masaya otur baskısını dinler mi ya da dinlemezse? Soruya uzmanlık alanı psikolojik harp ve istihbarat olan emekli Albay Coşkun Başbuğ yanıt veriyor:
“Zaten Zelenskiy başından beri ABD’nin kendi kuklası. Zelenskiy ilk günden beri ABD’nin, İsrail’in talimatıyla bu işin içinde. Zelenskiy’i Ukrayna’da koruyan ABD Özel Kuvvetleri, ABD’nin o paralı katil şirketleri. Dolayısıyla, Zelenskiy zaten başından beri ABD’nin adamı, o ne derse onu yapıyor. Yani ABD’nin talimatına Zelenskiy’in itiraz etmesi ya da başka bir şey yapması mümkün değil. Yapıyorsa da bu tiyatro gereğidir. ABD ile karşılıklı anlaşma sonucu.”
Son gelişmeler Rusya diz çöküyor anlamına da gelebilir mi?
“Kısmen gelebilir çünkü Rusya gerçekten sahada ilerleyemiyor, başarı elde edemiyor. Geri adım attığı Herson da ‘Burası artık Rus toprağı’ dediği yerlerden birisi. Rusya’nın askeri anlamda gücü de zayıfladı, elindeki bütün stokları da yedi, devam edecek durumu da yok. İran’dan drone almayla falan yürümez bu işler. ABD’de bunu bildiği için Rusya’yı her anlamda istediği gibi sıkıştırabilir. O da şu an onu oynuyor. ‘Dediğim yerleri terk et, ben de Ukrayna’yı frenleyeyim’ diyor. Ama ABD burada samimi mi, yeni bir oyunun kurucusu mu, onu zaman gösterecek.”
Putin bunları öngöremiyor mu, düşünmüyor mu?
“Çaresiz durumdaysan yapmak zorunda kalırsın. Başka şansın kalmaz. Putin’e zaten savaş ve başarısızlık nedeniyle tepki var. Putin de koltuktan olmamak için geçici de olsa böyle bir adım atmak isteyebilir. Çünkü şartlar öyle, ona da mecbur...”
Özetle, dememiz o ki ABD baştan beri direkt savaş istiyordu ve körükledi, hâlâ da gerçek niyeti öyle ama Avrupa’nın tepkisi ve Rusya’nın ABD’nin şartlarını kabul etmesi durumunda barış süreci gündeme gelebilir. Ancak tam tersi de olabilir. ABD sanki savaşı sonlandırmak istiyormuş gibi davranıp kendisi de olumlu havadan nemalanır, ardından bir oldubittiyle Rusya’yı bazı manevralara zorlayarak savaşı ikinci perdeye taşıyıp, gerilimi daha da tırmandırabilir. Bunun hangisinin geçerli olacağını da yaşayarak göreceğiz.