Türkiye ile ABD’nin mutabık kaldığı yol haritası uyarınca, Menbiç terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG/PYD’den arındırılacak, ABD’nin verdiği silahlar da geri alınacak. Yani olması gereken nihayet olacak. Çünkü Obama da bu konuda defalarca söz ve teminat vermişti, hatta YPG’li teröristler Menbiç’i terk ediyor gibisinden uyduruk haberler sızdırılmıştı. Sonrasında da Menbiç’te YPG/PKK’lı teröristlerle birlikte şov yapan bir ABD’li generalin “Türkiye bizi vurursa agresif karşılık veririz” sözleriyle ilişkiler hepten gerilmiş ve “Türk askeri ile ABD askeri karşı karşıya gelirse” diye endişelenmiştik. Neyse ki iş o noktaya gelmedi ve TSK’nın kararlılığını gören ABD, Türkiye ile müttefik, stratejik ortak olduğunu anımsadı. Tabii bu şu an Menbiç ile sınırlı. Evet, daha sonra Fırat’ın doğusunda da aynısı uygulanacak deniliyor ama bu noktada da ABD’nin 1990’lı yıllarda başlayan Ortadoğu’daki stratejik yönelimi istikametinde YPG/PKK’yı silahlandırarak araç olarak kullanma ısrarı dikkate alındığında kafalar karışıyor. Niyesini MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş anlatıyor:
“Menbiç’te güvenliğin Türkiye ve ABD tarafından ortak sağlanacağı, YPG/PKK unsurlarının buradan çekileceği meselesi sonuçlanabilir bir durum ama önemli olan Menbiç’in boşaltılması değil, Fırat’ın doğusundaki gelişmeler. Yani Fırat’ın doğusundaki şu anda kurtarılmış topraklar ve ABD’nin himayesinde şekillenen yapı. ABD burada zamana oynuyor. Burada silahlı YPG/PYD güçleri düzenli bir ordu haline gelme çalışmaları yapıyor.”
Yani?
“ABD, YPG’lileri Menbiç’ten çıkarıp nereye götürüyor? Hiç burnu kanamadan Fırat’ın doğusuna. Elindeki silahları alacağız diyor, alabilir, önemi var mı? Zaten ABD desteğinde ağır silahlar verilmiş 50-60 bin kişilik bir yapı oluşmuş durumda. Bugün tartışma konusu bu yapının hukuki statüsü ne olacak meselesi. ABD buna meşruiyet kazandırmak istiyor. PKK çok önemli değil. ABD Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ettiği andan itibaren PKK ismi altında devam etmeyeceğini kabul etmişti zaten. O tarihten başlayan PKK varlığını Ortadoğu’daki gelişmeler sebebiyle araçsallaştıran ve kullanan bir ABD politikasıyla karşı karşıya kaldık. Şimdi de Suriye, Irak’taki gelişmeler ve İran’a karşı yeni politikaları çerçevesinde oradaki PKK unsurlarına YPG/PYD/SDG veya kurulacak yeni bir parti adı altında nasıl statü kazandıracağının arayışını yapıyor. Yani ad değiştirerek PKK’nın fiili varlığını ortadan kaldırmak istiyor. Bunu böyle görmek lazım.”
Şu anda Fırat’ın doğusunda da böyle bir çözüm süreci yaşanacak ve sonlanacak diye bir yargıda bulunmanın mümkün olmadığını belirten Öneş, devam ediyor:
“Menbiç’e, evet, bir Türkiye-ABD ilişkilerinin iyileştirilmesi bakımından bu yol haritası uygulanabilir ama Menbiç sonrası sadece Türkiye ve ABD’nin kararıyla gerçekleşebilecek bir durum değildir. Bölgedeki temel aktörler Rusya, ABD ve İran, Suriye gibi diğer aktörlerle birlikte gelişecek ilişkilere bağlı bir olay. Ayrıca, orada yerleşik bir yapıyla ortaya çıkmış bir statüyle karşı karşıyayız.
Menbiç’teki gibi, Kobani, Rakka’daki YPG’liler gönderilemez mi?
“Fırat’ın doğusu için aynı şeyi yapamazlar...”
