Türkiye kendisine yönelik tehditleri bertaraf etme konusundaki kararlılığını hem sahada hem de masada çok net ortaya koydu, koyuyor. Üstelik de ABD ve Rusya’ya rağmen. Çünkü her ikisi de bir yandan Türkiye ile müttefik gibi davranıyor, diğer yandan da biri terör örgütü YPG/PYD/PKK’yı diğeri Suriye rejimini kullanarak kendi çıkarlarına dönük çalışıyor. Dahası her ikisi arasında sanki gizliden bir müttefiklik havası da var gibi. Yani görünürde çıkar çatışması içindeler ama mümkün olduğu kadar birbirlerine dokunmuyorlar. Karşılıklı hâkimiyet alanlarına girmeden bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. O alana giren olursa da onu engelliyorlar, bunun için de aralarında devir-teslim bile yapıyorlar. Örneğin; Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin Barış Pınar Harekatı’nı yaptığı bölgenin doğusunu ve batısını ABD Rusya’ya bıraktı. Aynısını Menbiç’te de yaptı… Son olarak da Kamışlı’daki devriye geriliminde yan yana dalgalanan ABD-Rus bayraklarını gördük. ABD savaş uçaklarının, Esad’a bağlı 2 noktayı vurduklarında Rusya’nın nasıl tepkisiz kaldığını da... Dolayısıyla ABD ve Rusya’nın şimdilerdeki İdlib odaklı çekişmeleri de konjonktüre göre değişen ama hep kendi çıkarları doğrultusunda gelişen bir tezgâh kokuyor. Niyesini eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin “Ne Rusya ne ABD ne de batı Türkiye’nin Suriye üzerinde daha fazla etkin olmasını istemiyorlar. Yani daha fazla ilerlemesini istemiyorlar. Biraz daha ilerlerse bu sefer hemen Türkiye’nin karşısına çıkarlar hep birlikte” diye açıklıyor. Türkiye’den neden çekiniyorlar sorusunu da şöyle yanıtlıyor:
“Çünkü hesapları şu Türkiye’nin güçlü olması bu bölgede istediklerini yaptırmaz onlara. Türkiye’nin bölgede, yani Suriye’de, Irak’ta güçlü olması demek, buraların bölünmesinin önlenmesi demek. Mesela Irak’ı üçe böldüler. Hesapları Irak’ta bir Sünni devlet daha kurmak. Suriye’yi bölüyorlar, zayıflatıyorlar. Türkiye’nin istediği ne? Bana göre Türkiye’nin isteklerinden bir tanesi kendi sınırları boyunca kendine yakın bir yönetim. Ona göre de ÖSO’yu diğer ılımlı muhalifleri destekliyor. Şimdi böyle bir şey demek bu adamların daha sonra Türkiye üzerindeki emellerinin ortadan kalkması demek. Bu adamların Ortadoğu’yu parçalamaya devam etmesinin önlenmesi demek. Bütün bunları Türkiye önlüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye’de daha da güçlü olması ne Rusya’nın, ne ABD’nin, ne batının ne de İsrail’in işine gelir...”
Her iki süper gücün amacının da Suriye’nin toprak bütünlüğü olmadığını belirten Pekin, devam ediyor:
“Onların hesabı Suriye’nin parçalanması. Rusya Suriye’yi bir ara amaç olarak, yani taktik seviyede bir yer olarak görüyor. O bölgenin kontrolünü kendisine doğu Akdeniz’in ve Hint Okyanusu’nun kontrolünü açacağını değerlendirerek böyle bir şey yapıyor. Daha büyük bir amacı var Rusya’nın, onun için en azından Halep, Şam dâhil Suriye’nin batısına hâkim olmak istiyor. Doğusunda iki tarafta Kürtlere oynuyorlar. Birisi daha farklı oynuyor YPG/PKK’yı Suriye ordusunun içine sokmaya çalışıyor. ABD’de YPG’yle ayrı bir ordu kuruyor. Yeni bütçede 10 bin kişilik bir ordu için ödenek ayırdılar, yavaş yavaş da eğitiyorlar. Birkaç sene sonra karşımıza düzenli bir YPG ordusu çıkaracaklar. Yani bu olay sadece İdlib değil...”
Türkiye’den hem çekiniyor hem de yanlarına çekmek istiyorlar yani?
“Türkiye önemli bir ülke. 21. yüzyılda küresel liderliğin kazanılmasında Türkiye kilit ülkelerden bir tanesi. Türkiye’nin yardımı olmadan hem bölgenin hem de civarındaki ülkelerin küresel liderliğini götürmeleri zor. Bir de bizim durumuz ayrı. Bütün bunlara rağmen Türkiye güçlü bir devlet. Hem halkıyla hem ordusuyla. Yani biz bir Suriye, Irak, Libya değiliz, çok farklı bir ülkeyiz. Kurucularımız bu Cumhuriyeti kurarken gerçekten güçlü kurmuşlar ve büyük bir devlet geleneğimiz var. Onu da hesaba katmamız lazım. Hatalar olsa da zaman zaman Türkiye güçlü bir devlet. Hesaba katılması gereken bir devlet...”