Soçi zirvesi ve hemen sonrasında ABD Başkanı Trump’ın Cumhur-başkanı Erdoğan’ı arayarak artık terör örgütü YPG’ye yardımı keseceklerini bildirmesinin ardından Ortadoğu’daki dinamiklerin değişeceği çok açık. Tabii samimiyet testiyle bağlantılı olarak. Dolayısıyla ‘Trump YPG’ye silah vermeme konusundaki sözünü tutar mı, ABD Kürtleri terk eder mi, ediyor mu?’ soruları en çok konuşulan konuların başında geliyor. Nitekim bunu öngören yorumlar da söz konusu. Yani Suriye yine yeni sürprizlere gebe. Olasılıkları dün MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’le konuştum. Öncelikle de Trump’taki değişikliğin Türkiye, Rusya, İran liderlerinin birlikteliğini gösteren Soçi fotoğrafından mı kaynaklandığını sordum. Yanıtı şuydu:
“ABD zaten Soçi fotoğrafının dışında değil. Rusya Soçi’deki kararlar alınmadan önce Trump’la da konuştu, İsrail’le de konuştu. Karşılıklı ve kontrollü işbirliği gelişmelerle ortada. ABD bugün Suriye’de hava-kara üsleriyle, Kürtlerle olan ilişkileriyle önemli bir konuma sahip ve tabii ki bu pozisyonunu korumaya çalışacaktır.”
O halde Trump neden böyle bir açıklama gereği duydu?
“Türkiye ABD içinde, NATO içinde vazgeçilebilir bir ülke değil. O bakımdan şimdi Türkiye ile olan ilişkilerini gelişmelere göre bir iyileştirme arayışı mevcut. Bu Türkiye bakımından da böyle Trump için de aynı şekilde. Bu süreç başlamıştır. Soçi sürecinin Cenevre sürecine dönüşmesi Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden normale dönüşmesi durumunda bir dengeli sonuç ortaya çıkabilir. Ama şimdiden Trump’un sadece böylesine bir konuşmasını çok önemsememek gerekir.”
‘YPG’ye artık silah vermeyeceğiz’ demesi lafta mı kalır yani?
“Hayır, lafta kalacağını sanmıyorum, doğrudur ama zaten silahlandırılmış bir güç var. Ciddi bir silahlandırma yapıldı ve Suriye’de Kürtlerden müteşekkil, ağır ve modern silahlara sahip yeni bir ordu kuruldu. Bu silahların devamlılığı ya da yardımlar meselesi bundan sonraki gelişmelere bağlı.”
Ya geri alma olasılığı?
“Geri alma öyle kolay bir olay değil. Suriye’de bir anayasa yapılması, yeni bir istikrarlı Suriye yönetiminin ortaya çıkışına kadar bu silahların alınması mümkün değil. Ayrıca yeni süreç Rusya’nın, ABD’nin Suriye’ye yerleştikleri bir durumdur ve Türkiye’nin bundan sonra güneyinde yani Suriye cephesinde,Irak cephesinde Rusya ve ABD komşumuzdur. Rusya ve ABD’nin de karşılıklı çıkarları, küresel-bölgesel çıkarları çerçevesinde Türkiye daima bu çıkar çatışmaları içerisinde nasibini almaya devam edecektir.”
Öneş’in “ABD Türkiye’den de vazgeçemiyor, PYD’den de. Nasıl olacak?” sorusuna verdiği yanıt da şöyleydi:
“PYD’den hiç vazgeçemez. Suriye’deki şekillenme, PYD’nin elindeki Suriye’nin üçte birlik yerleşik sahası ve petrol bölgeleri PYD silahlı gücünün ABD bakımından önemini ön plana çıkarıyor, bundan vazgeçmesi mümkün değil. Rusya da PYD’yi ABD’nin eline bırakmak istemiyor ve temasını devam ettiriyor. Onun için Ortadoğu’daki şekillenmeler, Kürtlerle ilgili gelişmeler karşısında Türkiye’nin yeni bir süreci kendi içinde başlatması reel politiğe göre yeni çözümler, projeler üretmesi gerekiyor. Bu da ancak demokratik laik bir Türkiye’den geçer...”