Türkiye Menbiç ve Fırat’ın doğusuna dönük “Sınırımda terör yapılanmasına izin vermem, öyle ya da böyle gerekeni yaparım” diye çok net tavır koydu, koyuyor. Tıpkı Fırat’ın batısında olduğu gibi. O nedenle de Suriye’den çekileceğini açıklayan ve daha önce Türkiye’nin defalarca gündeme getirdiği “güvenli bölge” formülünü öneren ABD’ye ısrarla “Ben varım ama bölgedeki PYD/PKK’lı teröristleri temizlemek kaydıyla” diyor. Dolayısıyla da bu noktada daha çok merak edilen, teröristleri silahlandıran, koruyup, kollayan ABD’nin şapkadan başka ne formüller çıkaracağı. Çünkü O’nun da kafasındaki planı uygulamak için zaman kazanmaya oynadığı açık... Ve bugüne kadar Trump ile Pentagon ve CENTCOM arasında çekilme konusundaki görüş farklılıkları dâhil tüm yaşananların da bu oyunun bir parçası olduğu malum. Nasılını Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin anlatıyor:
“Güvenli bölge önerisi bana göre ABD’nin tuzağı, içerisinde ne olduğu belli değil. ABD güvenli bölge konusunu Türkiye’nin o bölgeye taarruzunu önlemek, yani kendi kurduğu düzenin bozulmasını engellemek için ortaya attı. Çünkü ABD çekilirken o bölgedeki PYD/PKK’yı hem rejime hem de Türkiye’ye karşı koruyacak bir sistem kurmaya çalışıyor. ABD’nin isteği bu.”
ABD Türkiye’yi rahatlatmaktan ziyade PKK’yı mı düşünüyor?
“İkisini de söyleyebiliriz. Çünkü Türkiye’ye ihtiyacı var ve rahatlatması gerekiyor, öbür tarafta da birtakım vaatlerde bulundu, onları da yerine getirmeye çalışıyor...”
ABD tercih durumunda kalırsa, kimden yana olur?
“Tabii ki Türkiye tarafından. ABD’nin Türkiye’yi tek başına bırakacağını ya da Türkiye’ye karşı birtakım tedbirler alacağını sanmıyorum. Türkiye’yi tatmin etmek durumunda. Ama şu da var; ABD bu tür faaliyetlerde Türkiye’yi tatmin ederken beraber çalıştığı insanları her zaman korumuş. Mesela Irak’ın kuzeyinde de aynı şeyler olmuştu. Şimdi de bu şekilde. Bölgede bir federe Kürt devleti kurmak isteyen ABD’nin kafasında bir sürü formül var ve bu formüllere uygun Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyor...”
Yani böyle bir tercih durumunda dahi ABD’nin tavrına güvenilmez, çünkü bırak geçmişi, ABD’nin bu konuda hâlâ Menbiç’teki PYD/PKK’lıları gönderme ya da verdiği silahları toplama gibi söz verip de yerine getirmediği fazlasıyla sabıkası var. O nedenle de en son gündeme gelen çekilme sürecini koordine amaçlı ortak görev gücü konusunda ABD’nin gerçek tavrının ne olacağı yine soru işareti. Pekin, devam ediyor:
“Amerikalılarla birlikte hareket edilecek, yani tamamen Türkiye’nin kontrolünde değil, ortak görev gücü olacak. Planlama için bir karargâh olması lazım. Kim nereye yerleşecek, nasıl çekilecek, böyle bir ortak görev gücü olabilir. Ama ABD için asıl amaç Türkiye’yi kontrol etmek. Ben de senin yanında olacağım diye Türkiye’yi yalnız bırakmak istemiyor ABD ve bu arada da Türkiye’nin bütün faaliyetlerini o ortak güç vasıtasıyla kontrol edecekler, amaç bu.”
ABD açısından PYD/PKK’yı korumaya dönük taktiksel bir hamleye dönüşebilir yani?
“Genelde bu tip şeyleri yaparlar; yeni yeni bir şeyler çıkartırlar. Zaman kazanıp o zaman içerisinde sizin isteklerinizi törpülerler. Bu ortak görev gücü de buna benzer bir şey. Geçmişteki Huzuru Temin Harekâtı ya da Çekiç Güç için de ortak güç, ortak karargâh vardı. Orada da bunu yaptılar ve sonuçta Barzani’yi bölgede 36. paralelin kuzeyinde geliştirdiler. Şimdi burada da aynı şey var. Bölgede PYD/YPG bölgesi yaratmaya zorluyorlar. Belki de ortak güç adı altında ABD’liler PYD/YPG’lilerin bulunduğu yerleri kontrol edecek, Türkiye’ye de Arapların bulunduğu yerleri kontrol et diyecekler. Bütün bunların altını doldurmak gerekiyor yani sadece kavramlarla hareket etmemek lazım.”