YPG/PKK’ya silah ve mühimmat yığınağı yapan ABD daha önce “eğit-donat” çerçevesinde ÖSO’ya verdiği silah ve mühimmatları da zorla toplayıp onlara veriyor. Dahası, ÖSO içindeki bazı gruplara savaşı bırakmaları konusunda baskı yapıyor. Yani “DAEŞ’i göster, YPG/PKK’yı yerleştir” formülüyle Türkiye’yi Ortadoğu coğrafyasından koparmayı amaçlayan ABD bu bağlamda ÖSO odaklı bir başka kirli tezgâhı da yürütüyor. Özellikle de Fırat Kalkanı bölgesinde. Örneğin İsrail, Mısır ve BAE’nin kullandığı Muhammed Dahlan’ın ÖSO’dan parayla YPG/PKK’ya savaşçı devşirmesi ya da CIA’nın bazı ÖSO gruplarına savaşı bırakın yolunda baskı yapması gibi...
Dün bu durumu ve yaratacağı sıkıntıları Terör ve Güvenlik Uzmanı, eski bordo bereli Abdullah Ağar’la konuştum. Öncelikle söylediği şuydu:
“Fırat Kalkanı bölgesinde çok grup olmakla beraber dört farklı kimya var. Türkiye’ye angaje olanlar, bağımsız olan ama bizimle beraber hareket edenler, istihbarat servislerinin desteklediği yapılar ve eğit-donat yapıları. Bunların arasında yer değiştirenler, satanlar, dönenler oldu, oluyor da. Temel dinamikler çok farklı ama genelde menfaat ve ikbal meselesi diye okumak lazım durumu.”
Yani fotoğraf yeni değil, harekâtın başladığı ilk andan itibaren aralıklarla yinelenen, daha doğrusu, kanıksanmış bir durum. Örneklerini Ağar veriyor:
“Fırat Kalkanı’nda ele geçirilen köyler bazı ÖSO grupları bırakıp gidince IŞİD’in kontrolüne geçti ve biz o köyleri tekrar almak zorunda kaldık. Saha böyle bir yer, bundan sonra da olacak. Çünkü hepsi çeşitli şeylere, kaynaklara angaje. Farklı ülkeler, istihbarat servisleri bu adamları destekliyor ve şöyle davranmazsan bu desteği keserim diye tehdit ediyor. O da kendi ikbaliyle ilgili bir mesele olduğu için kafasına göre karar veriyor.”
ABD’nin verdiği silahları istemesi ya da savaşmayı bırakın demesi gibi mi?
“ABD kendisini istediği yerde durmayanları baskılıyor. O da sonuçta kendi istedikleri gibi davranılmasını istiyor. Onun istediği gibi davranmayınca onların üzerindeki etkisini konuşturuyor. Bunların içerisinde verdiği silahları, parayı kesmek var, diğer destekleyenlerin desteğini kesmeye çalışmak var. Yani üzerlerinde her türlü baskı üretmek var.”
Özetle dememiz o ki Türkiye’nin desteklediği ÖSO tek parça “dost” değil. Özellikle sözde müttefik ABD’nin kirli tezgâhlarıyla saf değiştirenler var. Dolayısıyla da akla gelen soru şu:
ÖSO’ya güvenilir mi? Ya da ne kadar güvenilir? Ağar devam ediyor:
“Türkiye oradaki temel etkisini ÖSO gruplarının varlığına ve sadakatine değil kendi gücüne dayandırıyor. Ötekilerin değişen pozisyonlarına göre de tedbir alıyor. Güven skalasına yakın olanlarla işbirliği daha köklü, ötekilerle daha zayıf. Yakın olanların kimisi Türkiye’yi seviyor, kimisi bu işin ancak Türkiye ile beraber yapılabileceğini düşünüyor. Onların liderleri de Türkiye’ye yakın..”
Sıkıntı yok yani ÖSO açısından?
“Sıkıntı her zaman var. Bu adamlar paralarını, maaşlarını almadıkları zaman sıkıntı var yani. Sonuçta işbirliği dediğiniz zaman, içerisine birçok şey giriyor...”
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024