Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

17 Ağustos 1999’da yaşadığımız felaket sonrasında “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye verilen sözlerin üzerinden yıllar akıp geçti ama biz hala olası İstanbul depreminin zamanı ve büyüklüğü kadar önceden bilinip bilinmeyeceğini tartışıyoruz. Oysa bilim insanları depremleri gün saat olarak değil ama bilimsel bir öngörüyle nerelerde ve hangi periyod içerisinde 10-20 ya da 30 sene içinde gibi depremin olacağını biliyorlar. Örneğin Prof. Dr. Naci Görür, Elâzığ ve Bingöl depremlerini aylar öncesinden bildi, hem de nokta atışıyla. Yani bilim insanları aslında gereken uyarıyı yapıyor ama bunu ne yöneticiler ne de vatandaşlar yeterince anlamıyor ya da önemsemiyor. Maalesef aynı durum 20 bine yakın insanımızı yitirdiğimiz 21 yıl önceki merkez üssü Gölcük olan 7.4’lük felaket için de geçerliydi. Çünkü o zamanlarda da yıllar öncesinden İzmit-Gölcük yöresinde sismik gerilimin fazlalığını tespit eden bilim insanlarınca bu bölgede yakında büyük bir deprem beklentisi olduğuna dikkat çekilmişti. Üstelik de defalarca ve çok sayıda yerli-yabancı bilim insanınca... Prof. Dr. Görür anlatıyor:

Haberin Devamı

“1967 yılında Adapazarı Depremi olduğu zaman stres transfer hesabı bilimsel bir yöntem biliniyor, Kuzey Anadolu Fayı’nın davranış şekli de biliniyor. KAF genellikle depremleri doğudan batıya doğru taşıyor. Yani önce deprem doğudan başlıyor, fay kırıla kırıla batıya doğru geliyor enerjisini boşaltıyor. Sonra tekrar enerji birikince doğudan yine depremler başlıyor yine batıya doğru geliyor. Yani KAF üzerinde depremler doğudan batıya doğru göçüyor. Ben onu şöyle söylüyorum Kuzey Anadolu Fayı üzerinde her nerede bir deprem olursa o depremin batısındaki alan bir sonraki deprem için hedef haline geliyor. Dolayısıyla bu bilinen bilimsel bir gerçek. Bir de deprem transferi diye bir olay var. Mesela diyelim ki bir yerde deprem olduğu zaman enerjinin tümü havaya boşalıp da kaybolmuyor. Depremde oluşan enerjinin bir kısmı o fay boyunca fayın yönüne bağlı olarak iki kenara da iletiliyor.”

Yani?

“1967 Adapazarı depremi olduğu zamanda enerjinin bir kısmı batıya transfer ediliyor. Depremin olduğu Adapazarı’nın batısı da Gölcük, yani İzmit. O nedenle 1970’li yıllarda yazılan birçok makalede buna dikkat çekiliyor. Mesela özellikle MIT’te jeofizik profesörü, yani deprem konusunda uzman Prof. Dr. Nafi Toksöz 1979’da bir makale yazıyor. Yine 1997’de İstanbul Teknik Üniversitesi Zürich ETH Üniversitesiyle yaptığı Marmara isimli çalışmada İzmit, Değirmendere yani depremin olduğu yerin depreme gebe olduğunu yazmışlar, o çalışmada rahmetli Prof. Dr. Aykut Barka’ da var...Hatta Prof. Dr. Toksöz ve R. Rilinger’in 2000 yılında bir yayınları var onda da ‘İzmit depremi sürpriz değildi’ diyorlar. Yani siz deprem oldu vah vah diyorsunuz ama bu beklenen bir olaydı diye eleştirel anlamda. Çünkü gerçekten 1967 Adapazarı depreminden sonra İzmit yörelerinde deprem olabilir diye uyaran çok sayıda çalışma ve bilim insanı var.”

Haberin Devamı

1999 öncesinde de uyarılar şimdiki gibi pek önemsenmemiş yani?

“O zaman çok ısrarla uyarıldı mı bilmiyorum ama şimdiki olası depremin biraz daha ciddiye alınmasının nedeni İstanbul’u tehdit ettiği için. Önceleri Anadolu’da bir sürü deprem var. 1939 Erzincan, 1942 Niksar, Erbaa 1957 Abant, 1967’de Adapazarı depremlerinin hiç bu kadar konuşulduğunu duydunuz mu, unuttuk gitti. 1939’daki Erzincan depreminde 40 bin kişi ölüyor o zaman niye milat ilan edilmedi mesela. Yani Anadolu’da deprem olduğu zaman vah vah yazık ama ne zamanki İstanbul tehdit altında bütün Türkiye konuşuyor. Çünkü ülkenin bütün işgücü, her türlü zenginlik, ekonomi, tarihi- kültürel yapılar burada dolayısıyla İstanbul ülkenin can damarı. Onun için de bu iş artık daha ciddiye alındı...”

Haberin Devamı

Özetle; yaşanan tüm acılara rağmen bilim insanlarının uyarıları ve bunları dikkate alma konusunda dün neysek bugün de aynıyız. Yani her sallantı olduğunda depremi anımsayarak bilim insanlarını ekranlara çıkarıp, olası İstanbul depreminin zamanını sorgulamanın anlamı yok. Yaşananlardan ders almak, onların deprem olacak uyarılarını önemsemek yeterli. Bu konuda yapılması gerekenler de belli. Depremin her an olacağı gerçekliğiyle hazırlıklı olmaya odaklanmak fay hatlarındaki riskli yerleşim yerlerini hızla deprem güvenli hale getirmek. Çünkü bu konuda fazlasıyla zaman kaybettik...