Netlik Kazanmanın Önemi
Şu an bu satırları okumaya başlamadan az önce bir karar aldınız; bu yazının linkine tıklama kararı. Her ne kadar bu kararı aldığınız ilk anda yazının devamını okuyup okumayacağınızdan emin (net) olmasanızda, başlığa tıklarken kararınızdan emindiniz (nettiniz).
Peki, hayatınızda gerçekleştirmek istediğiniz hayallerinizden, ulaşmak istediğiniz hedeflerinizden veya en basit haliyle bugün ne yapmak istediğinizden ne kadar eminsiniz? Mesela, bu sayfayla işiniz bittikten sonra ne yapmak istediğinizi biliyor musunuz?
Seçeneklerin çok olduğu günümüzde, ne istediğimizden emin olmadığımızda zihnimiz bulanıklaşır, geleceği projekte ederken zorlanır.
Net olmak, herhangi bir durum içerisinde o durumdan ne istediğini tam olarak bilmektir.
Net olduğumuzda zihnimiz bulanıklıktan kurtulduğu için bize geleceği daha net bir şekilde projekte edebilir. Zihnimiz, bu resimleri daha net bir şekilde görebilmeye başladıkça da gelecekte projekte edilen resim, içerisinde bulunduğumuz mevcut resimden daha çekici bir hale gelerek zihinsel çekiş denen süreci devreye sokar ve gördüğümüz resme, yani ideal geleceğimize doğru hareket edebilmemiz kolaylaşır.
Kısacası, netlik,
Dünyada, 2015 yılında 7,2 milyar insan yaşıyor. Birbirinden bağımsız ve farklı, tamamen bambaşka anılara ve hikayelere sahip 7,2 milyar insan.
Peki, sizi diğer insanlardan farklı kılan özellikleriniz nelerdir, bunların farkında mısınız? Bu dünyadaki yerinizi, özelliklerinizi ya da potansiyelinizin limitlerini hiç düşündünüz mü?
Gerçek şu ki, biz farkında olsak da olmasak da, hayatımızı buna göre yaşasak da yaşamasak da, hepimiz özeliz. Daha önce bu dünyaya sizin ya da benim gibi birisi gelmedi ve bundan sonra da gelmeyecek. Başka bir eşimiz yok.
Eğer bizi biz yapan özelliklerimizin, potansiyelimizin farkında olmazsak içinde bulunduğumuz çevreye/sisteme nasıl katkı sağlayacağımızı da bilemediğimiz için üretemez, sadece tüketiriz. Oysa ki insana mutluluk veren, her sabah yeni bir güne başlarken yaşam enerjisini artıran en önemli faktörlerden bir tanesi üretebildiğini bilmektir. Çünkü insan üretebildiği zaman mutlu olur. Ürettikçe paylaşır, arkasından gelen nesillere bir şeyler bırakabildiğini bilir ve her şeyden önemlisi kendisini işe yarar, verimli hisseder.
Üretebilmenin en önemli etkenlerinden birisi ise öncellikle kendine odaklanmak ve güçlü yanlarının farkına varıp,
Hayatta başarılı ve mutlu olabilmenin en büyük sırlarından bir tanesi zihnimizi doğru şekilde kullanabilmektir.
Zihnimizi doğru şekilde kullanabilmek için ise öncellikle onu yakından tanımamız ve kuvvetlendirmemiz gerekir. Zihinsel olarak ne kadar kuvvetli olursak, bizleri geçmişte tutan, hayatta arzuladığımız değişimleri gerçekleştirmemize engel olan negatif durumlardan da o kadar kolaylıkla çıkabiliriz.
Zihinsel olarak kuvvetli olabilmenin en etkili yollarindan bir tanesi, zihnimizde kendimiz ile ilgili gördüğümüz resimleri daha pozitif bir hale getirebilmektir. Zihnimizde, kendimiz ile ilgili gördüğümüz resimleri daha çekici, sağlıklı hale getirmenin ise bir kaç yolu vardır;
Geçmişte Kırgınlığınız Olan Herkesi Affedin
Çoğumuz, geçmişte yaşadığımız hayal kırıklıklarından dolayı çevremizde olan kişilere karşı kırgınlık ve küskünlük gibi negatif duygular besliyor olabiliriz.
Negatif duygular beslediğimiz kişilere karşı hislerimizi açıkça ifade etmediğimiz zaman bu kişiler onlara karşı biriktirdiğimiz duyguları bilemezler. Biz ise, bu olumsuz duygular zihnimize her geldiğinde kendimizle yıkıcı bir şekilde iletişim kurarak farkında olmadan kendimize negatif yüklemeler
Kung Fu Panda, bir animasyon filmi olmanın ötesinde izleyenler için kişisel gelişim adına da sayısızca ders barındıran bir yapım. Filmdeki kahramanımız Po, Kung Fu tutkunu ve aile mesleği olan erişte satmakla meşgul sıradan, şişman bir Panda iken tamamen “tesadüf” eseri bilge kaplumbağa Oogway tarafından Ejderha Savaşçısı olmak üzere seçiliyor.
İşte bu yolculuk süresince Kung Fu Panda, yeteneklerimizi ve yaratabilme gücümüzü keşfederek kullanabilmek, karşımıza çıkan zorluklarda pes etmeden ilerleyebilmek ve içimizdeki limitsiz gücü fark edebilmek gibi konularda bizlere çok aydınlatıcı ve öğretici bilgiler veriyor.
Ben de sizlerle bu filmden kişisel gelişiminize katkı sağlayacağına inandığım bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Kendinize Özgü Yeteneklerizin Farkına Varın.
Filmin başlarında son derece sıradan bir Panda gibi gözüken Po, Kung Fu öğrenebilmek ve bu konuda ustalaşabilmek adına hiç bir ilave özelliğe sahip değilmiş izlenimi veriyor. Bilge Oogway’ın Po’yu Ejder Savaşçısı seçmesinin ardından öğretmeni Master Shifu ve takım arkadaşları Furious Five ekibi, Po’nun gerek yetenek, gerekse fiziksel olarak Ejder Savaşçısı olabilecek potansiyele sahip olmadığına
Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Çoçukken hemen hemen bulunduğumuz her ortamda bize yönlendirilen bir sorudur büyüyünce ne olmak, ne yapmak istediğimiz. Her çoçuğun kendine göre hayalleri vardır; kimi doktor olmak ister, kimi futbolcu, kimi ise bir sanatçı. Hayal gücümüz geniştir o zamanlar; ne olmak istersek olabileceğimize, ne istersek yapabileceğimize inaniriz, çünkü ne hayallerimize ulaşmamızı engelleyecek inançlarımız vardır, ne de korkularımız.
Derken zaman geçmeye, biz de büyümeye başlarız... Büyüdükçe çoçukken hayalini kurduğumuz, yapabileceğimize inandığımız ve rüyalarımızı süsleyen bütün hayallerimizden uzaklaşırız. Uzaklaştığımız sadece hayallerimiz değildir aslında, kendimizizdir.
Zaman ilerledikçe hayatın sorumlulukları ile birlikte gelen zorunlulukları yüzünden kim olmak istediğimizi bir kenera bırakır, kim olmalıyım diye düşünmeye başlarız.
Yavaş yavaş karakterimizin bir parçası olmaya başlayan bu düşünce tarzı yüzünden kendimize sınırlar koyarız. Yapmak istediklerimiz önceliklerini yitirir, yerlerine yapmak zorunda olduklarımız gelir.
Zorunluluklar bizi kendi doğamızdan uzaklaştırır ve aslında özümüzde yatan gücümüzü, potansiyelimizi ortaya
Küçüklüğümüzden itibaren bazı şeylerin “imkansız” olduğunu, yapılamayacağını duymuşuzdur. Bu “imkansız”, kimilerimiz için hayatını istediği şekilde yaşayabilmekken, kimilerimiz içinse kilo vermek gibi daha basit bir eylem olabilir.
Peki, nereden gelir bu “imkansız“, gerçekten “imkansız“ mıdır insanın hayatını arzu ettiği şekilde değiştirebilmesi? Yoksa sadece arzuladıkları değişime cesaret edemeyen, konfor alanlarının dışarısına çıkmayıp, eyleme geçmekten ziyade konuşmayı tercih eden insanların oluşturduğu bir kalıp mıdır?
“İmkansız” kelimesi sadece buna inanan insanların inanç kalıplarından doğmuştur.
“İmkansız” kelimesine inandığımızda, başarmak istediğimiz şey her ne ise onu başarabilmenin imkansız olduğunu düşünürüz ve kendimize limitler koyarız. Zihnimizde bu limitler ile yola çıktığımızda ise, karşılaştığımız zorluklara dayanabilme gücümüz azalır, kolay pes ederiz.
Oysa ki, gerçekten istediğimiz hedefe kilitlendiğimizde, onunla yatıp onunla kalkmaya başlayıp her günümüzü o hedef doğrultusunda çalışarak değerlendirmeye başladığımızda, içimizde o hedefe olan inancın kuvvetlendiğini hissetmeye başlarız. Hedeflerimiz doğrultusunda çalıştıkça beslenerek kuvvetlenen bu inanç, bir