Eski fabrikasının yerinde bir inşaat, bir AVM olmayan sanayici sayısının parmakla sayıldığını ifade eden İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Sanayicinin içine şeytanı kaçırmamak lazım” çıkışına imza attı.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, sanayici ile müteahhitler arasında zaman zaman yaşanan tartışmalara “şehvet” ve “şeytana uyulmamalı” ifadeleriyle yeni bir boyut kattı. İSO’nun kuruluşunun 65’inci yılı için hazırlanan iki farklı kitabı anlatmak için bir grup ekonomi gazetecisiyle Tepebaşı’ndaki ‘Mikla’da akşam yemeğinde bir araya gelen Bahçıvan, Türk ekonomisinin kalbi İstanbul’da sanayinin, bir diğer ifadeyle üretimin taşınma öyküsüyle söze başladı:
“Avrupa yakasında Haliç, Topkapı, İkitelli derken Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesine gidildi. Anadolu yakasında Erenköy, Koşuyolu, Çamlıca, Kartal derken Kocaeli’nin Gebze ilçesine uzandı. Yaşanan tüm bu taşınmalar sanayicilerin inşaat, alışveriş merkezi (AVM) şehvetine kapılmasının bir sonucu.”
‘Tapusu bizde olmasın’
“Sanayicinin içine şeytanı kaçırmamak lazım” diyen Bahçıvan, “Sanayi arsası, sanayicinin tapulu malı olmamalı. 100 yıl, 200 yıl kullanım hakkıyla verilsin. Arsa sanayicinin malı olunca, ikinci, üçüncü kuşak inşaat, AVM şehvetine kapılıyor” ifadelerini kullandı.
Türk ekonomisine yön veren, sanayiye en fazla bağlı ailelerde bile bu eğilimin ortaya çıkabildiğini kaydeden Bahçıvan, “Şehir gelişip, sanayi arsasının farklı yapılaşmalar için değeri artınca, sanayiciyi yoldan çıkaran çok oluyor” dedi.
OSB olarak adlandırılan ve üretimin, yatırımın temelini oluşturması beklenen organize sanayi bölgelerinde de durumun farklı olmadığını anlatan İSO Başkanı Bahçıvan, “OSB’lerde bile arsa rantı beklentisiyle hareket eden sanayiciler görüyoruz” diyerek hükümete çağrı yaptı:
“Gelin, sanayicinin “şeytana uymasının” önüne geçin. Doğru planlamayla sanayi bölgeleri belirlensin, arsa sanayiciye uzun vadeli kiralansın. Böylece sanayici arsadan sağlayacağı rantı düşünmek yerine üretime daha fazla odaklanır.”
‘Teşvik aklı değişmeli’
Türkiye bugüne kadar onlarca teşvik sistemini uygulamaya aldı. Bu hükümet döneminde de birçok farklı teşvik mekanizması devreye girdi. Hatta şimdilerde 22 dev projeyi kapsayacak olan süper teşvik paketi için hazırlıklarda son aşamaya gelindi.
İSO Başkanı Bahçıvan’ın, inşaat yerine üretim çıkışının ardından masadaki konu teşvik sistemine uzandı.
“Türkiye’de “teşvik aklı”nın değişmesi gerekiyor. “Pasif akıl”dan “aktif akıl”a geçilmesi gerekiyor” diyen Bahçıvan, “teşvik aklı”nın “tüccar gibi” yönetilmesi gerektiğini savunarak, “Mükemmeli ararken iyiyi kaybetmeyelim” uyarısında bulundu.
Önüne gelen yapmasın
Bahçıvan’ın bu noktadaki önerisi şöyle özetlenebilir: “İddialı ve nokta atışlı paketler hazırlayarak, konunun ilgilisi olan gruplarla masaya oturulmalı ve onların dünya rekabetinde etkili yatırımlara imza atmasının önü açılmalı. Böylece Türkiye’de, gerek iç gerek dış pazarlara iş yapacak güçlü şirketler çıkarılmalı.”
İBRAHİM BODUR
Hangisi ilk gelse koltuğu kapardı
1951 yılında kurduğumuz Bodur-Eğinlioğlu Edirnekapı Pamuk İpliği Fabrikası’nın müdürü olarak görev aldım. Fabrikanın patronları babam ve kayınpederimdi. Hangisi önce gelirse patron koltuğuna o otururdu. Ben de ikisinin arasında kalırdım.
İSO’NUN KURULUŞU: İSO’yu kurabilmek için 750 müteşebbisin imza vermesi gerekiyordu. Robert Kolej’de Rahmi Koç ile okul arkadaşıydık. Bu vesileyle tanıdığım Vehbi Koç bir gün beni çağırarak bu imzaları benim toplamamı istedi. 600 imza toplayamadık. Ama çalıştık, didindik ve bu odayı kurduk.
GÜMRÜK BİRLİĞİ: Tansu Çiller hükümetinin Türkiye’yi Gümrük Birliği’ne pazarlıksız sokması en büyük hatalardan biri oldu.
BÜLENT ECZACIBAŞI
İlaçtan çekildik bakarsın gireriz
İlaç sanayini sıkıştırarak kamuya kaynak sağlamak politikası izlendi ve bu politika ne yazık ki çok sürdü. Ve sanayi bundan büyük zarar gördü. Bizim gibi kuruluşlar bu sektöden çekildi... Bunu bir hayal kırıklığı olarak belirtebilirim. İlaç sanayinde övünç duyduğumuz kuruluşlar var. Onlara destek olunması gerekli. İlaç sanayini cezalandırmaktan vazgeçmemiz lazım. Maalesef çok değerli zamanlar harcandı. İlaç sanayine döner miyiz, neden olmasın. Bu alan bizim sevdiğimiz bir alan.
SANATIN KATKISI: Sanatın grubumuza katkısı oldu. Kurumda ortak kültür yaratmak açısından önemliydi. Toplumdaki yeri itibarı ile çok önemli. Toplum yaşamına katkıda bulunan bir kuruluş olmak ayrı bir imaj ve saygınlık sağlıyor.
RAHMİ KOÇ
Benim çok başka hayallerim vardı!
Ben tek evlat olduğum için kendimi işin içinde buldum. Yoksa benim başka hayallerim vardı. Ben böyle kumsalda gezmek, istediğim zaman denize girmek istediğim zaman çalışmak isterdim. Şimdi bunların hiçbiri elimizde değil.
DÜNYAYA AÇILMALIYIZ: Biz Türkiye için kafi derecede büyüdük, iki derece büyük geliyoruz artık. Arçelik iki puan alsa Rekabet Kurumu ‘durun’ diyor. Yeni bir şey satın alsak müsade etmiyorlar. Koç Grubu’nun böyle gidebilmesi için dünyaya açılması lazım. Artık yatırımlar yurtdışında.
ISRAR ETMEMEK LAZIM: Başardığımız işler oldu, başarasız işlerimiz oldu. Maharet zararın neresinden dönersen kar. Bazı idareciler üzerini külle örterek götürmek isterler, o çok tehlikelidir.
GÜLER SABANCI
Ankara’da durma moralin bozulur...
Otomobil konusu Sakıp Sabancı’nın ‘başaramadıklarım’ listesinde de var. Önce bir traktöre hevesleniyorlar, çünkü tarımla uğraştıkları için, onun gelişmesinden umutlanıyorlar. Sonra kamyon filan. Ama bir otomotiv hevesi var ve maalesef Ankara’yla ve Ankara’daki anlayışla bunu tam olarak gerçekleştiremiyorlar. Sakıp Bey Ankara’ya gidip gelmenin zaman zaman onu çok yorduğunu, üzdüğünü söylerdi. Hatta bana da, “Kızım çok durma Ankara’da, moralin bozulur” derdi. Çünkü yapıcı değil.
PARAYI TAŞA TOPRAĞA GÖMÜYORSUN, OLUR MU CANIM: Topluluğumuz artık bir portföy yönetiyor. Daima sanayi bulunacak. Türkiye’de emlak bir numaralı tasarruf aracı oldu. Olur mu canım, tabii ki yazık. Taşa toprağa gömüyorsun.
ASIM KİBAR
Yatırımın şifresi oğlumun yaşıydı
80’li yıllarda Hyundai, ABD’de Miami’ye gemiyle otomobil getirip satıyordu. Biz de müracat ettik. Distribütörlük anlaşması yaptık. 1994’te bir kriz geldi, o zaman Hyundai arabalarını Brezilya’ya buz gemileriyle gönderdik. 1995’te ortaklık anlaşması yaptık. Patron daha sonra geldiğinde, “Senin oğlunla benim oğlum yaşıt, iyi anlaşırlar, ortak seçerken bunu düşünmüştüm” dedi.
BABAYİĞİT OLMADIK: Yerli otoyu yapmak iyi bir şey ama onun fizibl olması ayrı bir olay. Bunu başarırlarsa niye olmasın. Hükümet bize de sordu. Hatta büyükçe bir rakam da teşvik babında 1 milyar dolar verelim dediler. Tek başımıza cesaret edemedik, ortağımıza söyledik o da enterese olmadı, üzerine gitmedik. O babayiğitlerden olmadık.
AHMET KOCABIYIK
Aman borçlu kalma!
Babam Asım Kocabıyık’ın başarısının şartı dürüst olmaktı. En önemli öğüdü, gerektiğinden fazla borçlanmamak, şirketin borç yükünü her gün hafifletmekti.
YABANCI SERMAYE: Boru fabrikamıza IFC ortaktı. Sermaye artırmak gerekmiş. Devlet o zaman izin vermek istememiş, IFC’nin sermaye artırmasına. Çünkü yabancı sermaye. Babam kalp krizi atlatmış o dönem.İşimizin yarısı sanayi, yarısı ticaret. Bu yola 20 sene önce girdik.
SANAYİCİLİK ZORLAŞTI: Türkiye’de sanayinin önemi azalıyor. Halbuki bunun tam tersi olmalı. Sanayisiz bir Türkiye düşünemiyorum. Sadece teşvik değil sorun. Sanayide para kazanmak zorlaştı. Herkes kolay yolu tercih ediyor, ticarete atılıyor.
TUNCAY ÖZİLHAN
Birbirimizi dinleyelim
Hayatta mutlak olan şeylerin başında dengeli ve ölçülü olmak geliyor. Mütevazı olmak... Babam İzzet Özilhan’dan ailemize miraz kalan öğretilerden birisi de budur. Babam ile ortağı Kamil Yazıcı’nın başarısının arkasında bu denge vardır. Bir de güven... İzzet Bey her zaman, “Güvenmeden ticaret yapılmaz” derdi. Her zaman birbirlerini dinlediler. İki Anadolu insanı, inandıkları fikir için, Türkiye için sonuna kadar mücadele ederlerdi.
İLK 10’A GİRMEK İÇİN ÜRETELİM: Türkiye’nin geleceğin en büyük ekonomileri arasında, dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alması için, teknoloji entegrasyonu ve yenilikleri alan değil, üreten ülkelerden birisi olması gerekiyor.
AHMET NAZİF ZORLU
Sanayici ırgattır sömürücü değil
Bugün sanayici bir sömürücü gibi gösteriliyor memlekette. Bugün sanayici bir ırgattır, bir mücahittir. Bugün benim 10 sene önce, 20 sene önce borcum yokken bugün evet fabrikalarım çok, karşılığı da var fazlasıyla ama borcum daha çok. Neden bu borca giriyorum ki. Sanayiciye fedakar, ülkesine faydalı olan, ülkesi için çalışan biri olarak bakılmalı. Yaptıklarına da bakacaksınız. Yaptıklarına baktığınız zaman da o sanayiciyi destekleyeceksiniz.
HAYALİM SANAYİCİ OLMAKTI: Nevresim askeriyede vardı. Başka yerde yoktu. Nevresim yapıp piyasaya sürsem diye düşündüm. Yaptım ve çok tuttu. Fason üretimden sonra hayalim sanayileşmekti. Biz inşaat işinde değiliz. Ailenin bir parası vardı, orayı bir şirket yaptık. Ama bir yerde daha inşaatımız yok bizim.