New York’un en trendi bölgesinde bir anda karşınıza Türk yoğurt çorbası, mercimek çorbası, sütlaç çıkar mı? Ve siz Soho’da New Yorkluları yoğurt çorbasına, sütlacına kaşık sallarken görebilir misiniz? Görürsünüz! Soho’nun güzelim sokaklarında apple store’a giderken, beklenmedik bir anda karşıma çıkan Chobani’ye giriyorum. Greek yoğurt olarak Kuzey Amerika’da ciddi bir pazar payına sahip Chobani markasının yaratıcısı Hamdi Ulukaya’nın dükkanı... Cafe restoranda yolun karşısından dahi görülen dev bantlarda simit-peynir görselleri dikkatimi çekiyor. Markanın alamet-i farikası meyveli yoğurtlardan birisini almak için kasaya yöneliyorum. Ancak menüde ‘Turkish Yogurt’ seçeneğini görünce vazgeçip oturuyorum. Zira Hamdi Ulukaya, yoğurdu Yunan yoğurdu markası altında sattığı için çokça eleştirilerilen bir girişimci. Eleştirilere karşılık, Amerika’da Yunan yoğurdunun ciddi bir pazar payı ve tanınırlığı olduğu için bu stratejiyi uyguladığını açıklamıştı. Ulukaya, yoğurda değilse bile çorbasına Türk adını koymuş! Türk yoğurduna çorbadan girmiş. Menü’deki bildiğimiz yoğurt çorbası. Chobani, Yunan yoğurtlu, Türk yoğurt çorbası yapmış! Çorba, sade Chobani yoğurdu ile orza denen bir tür pirinç ile yapılıyor. Nanesi de var tabii, içine koşer tuz da konulmuş. Bitmedi... Mercimek çorbası da var. İçinde Halep biberi, kırmızı Türk mercimeği, havuç, soğan olduğu notu düşülmüş.
Hamdi’nin sütlacı!
Dükkanda köşelerde ufak tabureler. Yiyeceğini alan geçip oturuyor. Simit-somon ve yoğurt çorbasından oluşan mütevazı bir öğle yemeğinin ardından tatlı isterseniz bir sürpriz de orada. Bildiğiniz sütlaç da var cafede, ‘Hamdi’s Rice Pudding’ adı altında. İçinde nar, fıstık, tarçın, erbora pirinci var. Yarım kasesi 3 dolar, tamı 4 dolar.
Simit, bagel’e karşı
Cafe-restoranda, ABD’lerin ağız tadına uygun, tatlı, meyveli yoğurtlar da var, bizim acılı ezmemiz, yoğurt çorbamız, hatta cacığımız da. Mezeler arasında humus, zahter, nohut da bulunuyor. Soho Chobani esas sabah kahvaltılarına ağırlık veriyor. New York’un bageli cafe restoranda simit olmuş. Menüdeki simit-sandviç listesinin en başında labne peyniri ile Türk simidi var. Reçelli, somonlu çeşitleri de bulunuyor. Türk simidi, New York Bagel’ine karşı! Ürünü, ‘Greek yogurt’ olarak lanse ettiği için eleştirilen ABD’nin yoğurt kralı Ulukaya, gördüğüm kadarıyla, cafe restorandaki Türk usulü çorbalar ve tatlılarla hem yerel lezzetlerimizi tanıtıyor hem de gönül alıyor.
Başarı öyküsü Harvard’da ders oldu
Amerika’ya dil öğrenmeye giden Ulukaya, Amerikan rüyasını gerçeğe dönüştürenlerden. Nitekim öyküsü Harvard Üniversite’sinde okutuluyor. 2005’te kapanmak üzereyken aldığı yoğurt fabrikası 5 yılda Amerika’nın devleri arasında girdi.
Gazetede gördüğü satılık ilanının peşine düşerek, 700 bin dolara satın aldığı yoğurt fabrikası servetin de yolunu açmış kendisine. 2007’de 300 koli satışıyla başlayan işleri, 2008’de adeta patlama yaparak 20 milyon dolar satış gelirine ulaşmış.
2009’da 75 milyon dolar civarında olan cirosu, 2010’da 250 milyon dolar, 2011’de 625 milyon dolar, 2012’de ise 1 milyar dolara çıkmış. 6 kişiyle başladığı şirketinde şimdilerde binlerce insan çalışıyor. Chobani’nin öyküsü girişimciliğin risk almakla başladığını teyit eden örneklerden. Bir çoğumuz yoğurdu, Yunan yoğurdu olarak pazarladığı için ona kızsa da, iş hayatının gereğini yapıyor. Yunan yoğurdu Amerika’da çok tanınıyor. Chobani de kapıyı buradan açmış. Menüde gördüklerim Türk lezzetlerini de tanıtmaya çalıştığını gösteriyor. Kim bilir belki yakında raflara Türk yoğurdu seçeneği de eklenir.