Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Meme kanserine farkındalığı artırmayı amaçlayan Pinktober kampanyasının bu yılki yüzü olan Belçim Bilgin, “Bu coğrafyada kadınlar bedenlerinden uzaklaştırılıyor. Oysa erken teşhis için mememizle aramızdaki mesafeyi azaltmalıyız” diyor

Dünyadaki her 9 kadından biri meme kanseri tehdidi altında. Avrupa’da her yıl yaklaşık bir milyon kadın meme kanseri tedavisi görüyor. Dünyada her 3 dakikada bir kadın bu hastalığa yakalanıyor. Ve ne yazık ki her 11 dakikada bir kadın bu yüzden hayatını kaybediyor.

Haberin Devamı

Hastalığın tedavisinde erken teşhis çok önemli. Ancak özellikle kapalı toplumlarda kadın bedeniyle ilgili konular “ayıp” sayılıp konuşulmuyor, hatta kimi zaman kadınlar kendilerine bile açık olamıyorlar bedenleri konusunda. İşte o zamanlarda elimizden tutacak, “hadi” diyecek bir kız kardeş lazım. Bu yıl kız kardeşimiz Belçim Bilgin!

Memenize mesafeli olmayın


Hard Rock Cafe meme kanserinde küresel farkındalığı artırmak için, 16 yıldır PINKTOBER (Pembe Ekim) kampanyası yürütüyor. Bu yıl Belçim Bilgin’in sözcülüğünde kampanya ilk kez Türkiye’ye taşındı. Her yıl ekim ayı boyunca, dünya çapına yayılan PINKTOBER’ın, yerel partneri Türkiye’de meme sağlığı bilincinin geliştirilmesi, en önemli erken teşhis yöntemi olan mamografinin kalite standartlarının Avrupa Birliği normları seviyesine yükseltilmesi misyonuyla kurulmuş olan Türkiye Meme Vakfı (MEVA) ve BKM.

Hard Rock Cafe, ekim ayı boyunca hazırladıkları özel pembe “Hard Rock Cafe” logolu t-shirt’leri, pin’leri dünyada ilk kez online olarak www.pinktoberistanbul.com sitesinde satışa sunacaklar. Yine ekim boyunca Hard Rock Cafe İstanbul’da yer alacak Pembe Menüler ile Comedy Night etkinliğinin geliri MEVA’ya bağışlanacak. BKM ise desteklediği Pinktober için MEVA’ya yaptığı bağış sayesinde yüzlerce kadının ücretsiz erken teşhis imkanlarından faydalanmasını sağlayacak. Belçim Bilgin’in, kampanyayı tanıtmak için evinde verdiği geniş katılımlı davette tanıştım Emine Hanım’la...

Sohbetimiz sırasında da Belçim Bilgin’in annesi olduğunu ve kendisinin de meme kanseri tedavisi gördüğünü öğrendim. Uzun sohbetimizin getirdiği hukuk nedeniyle hastalığı ile ilgili sorduğum sorulara da cevap verdi. Kendisini akşam çayında bir kare fotoğrafa da ikna ettiğim noktada Belçim Bilgin’in annesi ile ilk kez göründüğü bir söyleşi çıktı ortaya.

Haberin Devamı

‘Bir anda geldi’

-Kampanyaya destek verme fikri nasıl oluştu?

Belçim Bilgin:Bizim hikayemizde hiç beklenmedik bir zamanda kapımızı çaldı hastalık. Daha önce ailemin herhangi bir ferdinde görülmedi bu hastalık.

Bir anda ve çok hızlı geldi. Önlenebilir bir hastalığın iki yıldır hala tedavi süreci devam ediyor. Erken teşhisin önemini kavradım bütün bu süreçte. Diğer hastalık türlerine göre çok daha umut verici bir yerde duruyor meme kanseri evet, ama yine de başına geldiğinde önceden asla öngöremeyeceğin bir süreç başlıyor. Hard Rock Cafe’nin kampanyasına, tam bu dönemde BKM ile dahil oldum. Pinktober’ın yüzü olarak meme kanserinde erken teşhise dikkat çekecek bir misyonu üstlendim...

Haberin Devamı

BKM’nin Genel Müdürü Zümrüt Hanım’ın da aile hikayesinde çok fazla meme kanseri var. Kurum olarak çok tanışık olduğumuz bir hastalık olunca böyle bir kampanya için elimizden ne gelirse yapalım istedik.

‘Utanmayı öğrettiler’

-Sizce neden bu kadar yaygın hastalık? Neler öğrendiniz bütün bu süreçte?

Belçim:Kadınlar olarak vücudumuzla aramızdaki mesafenin şaşırtıcı derece ne kadar uzak olduğunu kavradım. Bunun da aslında bu coğrafyada kadın olmakla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha ergenlikte göğüslerimiz çıktığı zaman, yürürken memelerimizin üstüne kitap bastırıp yokmuş gibi davranmaya çalıştığımız bir kültürden geliyoruz.

Babamız genç kızlığa adım attığımızı anlamasın diye kamburumuzu çıkarıp öyle yürümüyor mu binlercemiz. Hangimiz ergenlikte aynanın karşısında göğüsleriyle gurur duydu.

Emine Bilgin: Bizim coğrafyada, kadının göğsü, kendi mahremiyetiyle ilgili korkunç baskıları ve tabuları var. Batman’da göğüsleri çıkan kaç kız arkadaşımın memelerini bir bezle belinden sıkıca sarıp çekerek düzleştirdiğini bilirim.

Ben de hep kendimi kamburlaştırır, vücudumu kapatırdım yürürken. Kadın olmaktan, kendi bedeninden utanmayı öğrettiler bize. Benim gibi hastalık geçiren bir arkadaşım göğüsleri alınırken doktoruna, ‘hiç işime yaramadılar, hep korktum, çekindim onlardan’ demişti.

DOĞA rehabilite etti

- Size neler öğretti hastalık?

Emine:Her gün Belgrad Ormanı’nda 5 - 6 kilometre yürüdüm. Ağaçların sesi, yaprakların hışırtısı beni rehabilite etti. Doğaya şükrettim, hâlâ ağaçları görebiliyor olmama hamdettim. Anlamıyorum bu kavgayı o yüzden. Bu dünyada biz neyiz ki, kocaman gezegende bir küçücük parçayız. Ve o parça yerinde duramıyor yahu, birbirini yok etmekle meşgul.

Bir de eşimin hayatımın ne kadar önemli bir parçası olduğunu anladım. Onun sevgisi, şefkati. Çocuğunuz, kardeşiniz hep yanınızda ama eş başkaymış. Bu nedenle aman evlenin diyorum gençlere şimdi, hastalık var, kötü gün var. Çok hızla ileri evreye geçmişti kanserim. Buna çok üzüldüm, neden üç ay önce mamografi çektirmedim diye. Ama bazen benim türüm kontrol altında dahi teşhis edilemeyebiliyormuş. O noktada kendimi suçlamayı bıraktım. Suçluluk duygusu yaşamamak için kadınlar kontrollerini zamanında yaptırsın.

Belçim:Normalde yılda bir kez kontrol yapılıyor ya. Aile hikâyesinde hastalık varsa kesinlikle 6 ayda bir yaptırmalı. Ayna karşısında el ile mutlaka kendimizi zaman zaman kontrol etmeliyiz. Kendimize zaman ayıralım, mememizle olan bu aşırı mesafeli yolu olabildiğince azaltalım.

Doktorun şefkati çok önemli

- Emine Hanım Türkiye tedavi oldunuz değil mi?

Amerika’da yapılan neyse Türkiye’de de aynı tedavi yapılıyor. Amerika, Londra, İsveç’e de sorduk. Aynı tedaviyi önerdiler. İnanın sağlık konusunda iyi bir durumdayız. Çok iyi doktorlarımız var. Çapa Tıp’tan onkolog Yeşim Eralp ile çok güzel bir hasta-doktor ilişkisi yaşadık bu süreçte. Radyoloji onkologu Banu Atalar ile aynı şekilde. Emin ve rahattım, doktoruna güvenmek çok önemli. Şefkatleri ve sevgileri inanılmazdı. Onlara rastlayana kadar biraz kötü deneyimlerim de oldu maalesef.

Elbette ki doktorlar binlerce hasta ile karşılaşıyor ve hastalıkla çok tanışıklar. Ama karşılarındaki hastanın hayatında ilk defa kanser olduğunu unutabiliyorlar bazen. Doktorun sen benim işimsin, seninle özel bir bağ kurmayacağım duygusunu yaşatması, hastanın kendisini çok yalnız hissetmesine yol açıyor.

‘Okumaya gitti, evlenip döndü!’

- Belçim nasıl bir çocuktu?

Hep şefkatliydi, Belçim’in birisini uğurlaması dakikalar alır, sarılır, dokunur, öper. Çok pozitifti hep. Veli toplantılarından her zaman mutlu ayrılırdık. Her zaman oyuncu olmak istiyordu. Bak kızım özgürlüğünü kaybedeceksin şöhret olursan, iyi düşün derdim. Ama hep istedi, okulunu dondurup Fransa’ya oyunculuk okumaya gitti, evlenip döndü! Evimizde dünyayı sorunları konuşulurdu, Sartre, Çehov, Neruda’nın okunduğu sofralarda büyüdü Belçim. Babasıyla ilişkisi de çok sevecendir.

‘Annem içindeki gardiyanı kovdu’

-Hastalıkla karşılaşan insanların bir değişim geçirdiği söylenir. Hatta hayatı, insanı o noktadan sonra anladığı...

Belçim:Bu hastalık bir değişimi dayatıyor bence. ‘Artık kaybedecek bir şeyim yok ki, bu hastalığı yaşadım’ diyor bence insan. Daha önce hayal ettiği ama eyleme dökemediği şeyleri yapma cesareti de buluyor insan. Birisiyle sohbet ederken sıkılıyorsun. Eskiden olsa kibarlıktan saatlerce oturacakken, kusura bakma deyip kalkıyorsun. Annemde görüyorum bunu.
Aslında her birey her zaman böyle yaşamalı. Benim annem mesela, içindeki gardiyanı kovdu.

Emine:Takmamaya başlıyorsunuz saçma sapan şeyleri. Belki de bu Allah’ın bize verdiği bir uyarı, bir farkındalık. Çok takan bir insandım çünkü. Belçim’le ilgili çıkan haberlere de takardım, boşandılar, yok boşanıyorlar. Gerçeği bilmeme, öyle bir şey olmadığını bilmeme rağmen takıyordum.