Cahit Kayra
Irak’ta denklem değişip, sınırlar yeniden çizilmeye doğru giderken Türkiye için bir fırsat doğduğunu düşünenler de var. Meseleye romantik bakanlar Misak-Milli sınırları içerisinde yer alan Musul üzerinde hak sahibi olduğumuzu düşünüyor. Buradaki bağlam ise 1926 tarihli Ankara Antlaşması’na göre Türkiye’nin Musul’u İngilizlere, ülkenin toprak bütünlüğünün sürmesi şartıyla bırakması...
Bugün coğrafya Şii, Sünni ve Kürt bölgesi olarak üçe bölünüp toprak bütünlüğü kalmadığından yola çıkılıyor. Bu noktada Musul petrolleri üzerinde haklarımız olduğunu öne sürenler de var.
Bu konuda belki de en yetkili ağız dönemin Maliye Bakanlığı müsteşarı Cahit Kayra... Ankara Antlaşması’nın 14. maddesi uyarınca, Musul petrollerinden elde edilen gelirin yüzde 10’unun 25 yıl süre ile Türkiye’ye ödenmesiyle ilgili görüşmeleri yürüten son isim... Kayra’ya göre, “oyun büyük”, Türkiye hiç bulaşmamalı ve de iyi ki petrolümüz yok! Bölgeyi bilen, dönemi bilen Kayra sorularımı Moda’da sokakta yaptığımız sohbette yanıtladı...
Musul ve isyanlar
Türkiye, Ankara Antlaşması’na göre Musul’dan, toprak bütünlüğünün korunması şartıyla vazgeçti...
İyi de bunun üzerinden 100 yıl geçti. Siyasi konuları değerlendirecek kademe değilim...
Irak karışıyor. Kim kiminle nasıl bir ittifak halinde, henüz bilinmese de Musul petrolleri üzerinden hak iddia edebilir miyiz?
Lozan ve Haliç Konferansı’nda Türkiye Musul’u alamadı. 1925’te Birleşmiş Milletler kararıyla İngiltere’ye bırakıldı Musul... Derken Şeyh Sait isyanı çıkarıldı. Türkiye, Musul’un İngilizlere bırakılması kararını tanıdı. İngilizlerle, 1926 tarihli Ankara Antlaşması yapıldı. Musul üzerindeki haklarımızı bıraktık, bunun karşılığında 25 yıl müddet ile Irak hükümetinin petrol üretiminden alacağı paranın yüzde 10’unu bize vermeye devam ettiler.
Anlaşma 1926’da başladı ama üretim yapıldıktan sonra ödemelere başlanacağı konusunda anlaşıldı. O zaman bütçenin gelir hesaplarını ben yapıyordum. 1952’de bize ödenen paranın bir kat artırıldığını fark ettim. Nedeni bulmak için Bağdat’a gönderildim.
O talimat hiç gelmedi
Neler oldu Bağdat’ta peki?
Nuri Said’i ziyaret ettik, bize şunu söyledi: “Oran şöyle oldu, böyle oldu, Bunlar bırakın, 50 milyon vereyim.”
Biz 100 milyon istiyorduk. Ankara’ya döndüm. Başbakan ve dışişleri bakanına ulaşamadık. Maliye Bakanı, ‘Bağdat’a dön talimat bekle’ dedi. Bağdat’a gittim. Ama o talimat hiçbir zaman gelmedi. Tekrar, Ankara’ya döndüm.
100 milyonu bütçemize koyduk! 1958 Irak ihtilaline kadar bütçemizde muhafaza ettik. İhtilalden sonra, hiçbir şey kalmadığı için bütçeden de kaldırdık. Para pazarlığı tümüyle ortadan kalktı. Konu kapanmış oldu. Musul petrolleri üzerinde mali cepheden bakıldığında hiç hakkımız yok. Anlaşma süreliydi. O süre 1950’lerde doldu.
Musul, Misak-ı Milli’deydi
Musul politikasında hata yapıldığını söyleyen, İnönü’yü suçlayan tarihçiler de var...
Bunların hepsi temelsiz iddialar... İngilizler 1925’te Şeyh Sait isyanını çıkardı. Mustafa Kemal nutkunda da söylüyor. ‘Bizim Musul’u kaybetmemizin sebeplerinden birisi de 1. Dünya Savaşı sonunda ordunun oradan çekilmesidir’ diyor.
Savaştan mağlup çıkan Türkiye, 1918’de Musul’u terk etti ve İngilizler girdi Irak’a... Mondros Ateşkes anlaşması imzalanırken Musul’da askerimiz yoktu, olsaydı kimbilir... Misak’ı Milli’nin iddiası şudur: Mondros Ateşkes anlaşmasının imzalandığı tarihte ordularımızın olduğu yerler bizimdir... Sakallı Nurettin Musul’dan orduyu çekmiş vaziyette ama. Mustafa Kemal bunu ciddi şekilde eleştiriyor. İngilizler Musul’u isterken, ‘Mondros imzalanırken ordunuz orada yoktu, Musul’a ordumuzla girdik, burası bizim” diyor.
Irak’a dönersek...
Ortaya bir tablo çıktı. Kuzey’de Kürtler var. Aşağıda Şii bir hükümet. Ortaya kama gibi bir sünni parça girdi. Ve bu göz göre göre, adeta bir tür konsensüs içinde oldu sanki. Sünni bölge kalıcı şekilde yaratılıcak mı?
Bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bütün bu kavgaların arkasında hep petrol vardır. Irak’ta aşağıda Ramadi bölgesinde büyük petrol kaynakları var. Musul bölgesinde büyük kaynaklar var. Musul’da büyük ihtimalle de az kullanılmış kaynaklar var. Kürtler, petrol boru hattını yapmaya kalkıştıklarında Maliki bir şey söyledi.
Necip Azakoğlu
Zamanı en az 20 yıl durdurmuş!
98 yaşındaki Cahit Kayra, Moda’da oturuyor. En fazla 78 yaşında gösteriyor. 1974 yılında enerji bakanlığı da yapan Kayra, maliye müfettişi kökenli.
‘Varlık Vergisi’nin uygulanmasında en genç müfettiş olarak görev yapmış. Her gün saat 17.00’de evinden çıkıyor. Akşamüstü rutinlerinde yaklaşık 30 kadar kitabının yayıncısı olan Tarihçi Kitapevi’ne uğramak da var. Kitapevindeki sohbetimizin ortasında içeri dondurulmuş pasta üreten Cakestudio’nun ortaklarından Açalya Öralay girdi. Bu sayede tarih sohbetimiz güncele dönünce, yaşam sırlarını da öğrendim. Kitapevinin sahibi Necip Azakoğlu’nun da katıldığı sohbetimizde Cahit Bey yıllardır pasta, tuzlu şeyler ve et yemediğini söyledi. Alkol de almıyor.
Her gün en az yarım saat yürüyor. Yazları yüzmeyi ihmal etmiyor. Çarşamba günleri aralarında Güngör Uras, Hasan Pulur, İlber Ortaylı’nın da olduğu dostlarıyla bir araya geliyor. Gençlerle çokça vakit geçiriyor. Aralarında ‘Yakın Doğu ve Irak Petrolleri’, ‘Eski İstanbul’un Eski Haritaları’, ‘Sevr Dosyası’, ‘38 Kuşağı’ nın da olduğu 30’u aşkın kitabı var. ‘Cumhuriyet Ekonomisi’nin Öyküsü’ adlı kitabının 3. cildi ay sonunda Tarihçi Kitapevi’nden çıkıyor.
Kavgayı Irak’a kaydırdılar Suriye tarafında çıt yok!
Maliki ne söyledi?
‘Musul bölgesinden aşağıya Basra’ya petrol hattı yaparız’ dedi. Bu durumda petrol hattı yapamaz. Bu durumda petrol hattı mecburen yine Akdeniz’e geçecek. Bu durumda hat artık Irak’tan geçmeyecek, beri taraftan Suriye’den, Türkiye’den geçecektir.
Maliki bundan mahrum kalacak. Ve bu şekilde Şii Irak bir başka taraftan da gücünü kaybedecek. Bunların hepsini spekülasyon olarak söylüyorum. Görünen o ki, emperyal sistem Şii Irak’ı hem arazi olarak hem petrol olarak hem askeri olarak zayıflatıyor.
Eğer Ortadoğu’da anlamadığınız, anlamlandıramadığınız bir şey varsa bunun altında petrol kavgasını arayacaksınız. Bakın çok ilginçtir, Suriye meselesinde çıt yok. Kavgayı, sorunu Irak’a taşıdılar.
Laikliğin kıymeti...
Türkiye bu bataklıkta ne yapmalı?
Batının, Amerika’nın ve İngilizlerin bir temel politikası var. Ortadoğu’yu, Kuzey Afrika’yı, İslam alemini devamlı olarak tedirgin tutmak. Yarın öbür gün bakarsınız IŞİD gider başka bir şey gelir. Bu adamların politikasının tecellisidir ve böyle devam edecektir.
Devamlı olarak diken üzerinde tutacaklardır. Türkiye’nin ötekilere göre şansı, ne olursa olsun 80 yıllık kırık dökük de olsa demokrasiye sahip olması. Ve ona göre bir halkın yetişmesi. Bu halk ötekilerden farklı bir halk. Türkiye biraz daha mukavemet edebilir.
Irak gibi, Mısır gibi dağılmaz. Saddam’ı yıktılar, şimdi Saddam’ın adamlarıyla Şii’leri vuruyorlar. Zayıflatmaya çalışıyorlar... Bizim Musul’dan teknik anlamda hiçbir alacağımız yok. Siyasi anlamda da hiç bulaşmamak en doğrusu. Ne olur ki petrolden! Musul’da petrol vardı, Irak zengin mi oldu! Kültürümüz, yetişmiş insanımız, teknolojimiz var. İnsanın aklına bir şey geliyor. Türkiye’de petrol bulunsaydı...
İyi ki petrol bulunmadı, çalıştık iyi kötü bir yerlere geldik. Adamların petrolü var. Türkiye’de yok ama 150 milyar dolar ihracat yapıyor bu ülke. Petrol bulunsa, o petrol yüzünden, bizim kuvvetlenmemizi önlemek için bir şekilde bize de müdahale edeceklerdi. Nasıl edeceklerdi? Misal Rusya ile anlaşacaklardı. Rusya masada Kars’ı, Ardahan’ı isteyecekti. Bilemezsiniz o dönemleri...
Siz anlatın...
1946’da Hakkari’ye gönderildim. 26 yaşındaydım. 8 - 10 tane çamurdan kulübe vardı sadece. Maliyeyi teftişe gidiyordum. Defterdarın evinden bana yemek geliyordu. Başka yemek yoktu. Van’dan Hakkari’ye iki gece, üç günde gittim. Ülke ne haldeydi, tahmin bile edemezsiniz. Böyle bir Hakkari.
Her yer böyledi. Şimdi Hakkari’de havaalanı, balık çiftliği, üniversite, özel hastane var. Ne arardı bunlar! Memleketin her yerinde böyleydi... Peki Türkiye nasıl büyüdü? Bütün bunlar Mustafa Kemal’in laik, demokratik, çağdaş seküler bir devlet kurmasının eseridir. Ne kadar şikayet etsek de Türkiye’den, eğer bugün için Türkiye’ye dokunamıyorlarsa, Mısır’a, Irak’a yaptıkları gibi yapamıyorlarsa işte bu yüzdendir.
Yurtta barış, dünyada barış... Cumhuriyet sonrasındaki Türkiye’ye bakın... Laik, seküler, demokratik Türkiye’nin kıymetini bilmeliyiz. Cumhuriyet böyle kurduğu, halk bunu desteklediği için Türkiye’ye bir şey yapamıyorlar. Türkiye bu nedenle farklı. İyi ki petrolümüz yok... Petrolümüz olsa bizi de rahat bırakmazlardı. Büyük sistem, Ortadoğu böyle istikrarsızlık içinde kalsın istiyor.