İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Leigh Turner... İstanbul’da eminim ki birçoğumuzun görmediği Altınşehir’den tutun, Urfa’ya kadar Türkiye’yi geziyor. Twitter hesabı (@LeighTurnerFCO) adeta bir seyyahın günlüğü gibi. Gittiği yerlerden kareler paylaşıyor. Konusu İstanbul’da geçen fantastik bir roman yazıyor. Mütevazı iftar sofralarına konuk oluyor. Kendisiyle ilk karşılaşmam Anish Kapoor sergisinde olmuştu. Zorlanmasına karşın Türkçe konuşmadaki ısrarı her ortamı pratik yapmak için değerlendirdiği izlenimi veriyordu.
Dil öğrenmek onun için adeta hobi. İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Ukraynaca, İspanyolca, Türkçe olmak üzere 7 dil biliyor. Hyde Park başta olmak üzere bir şehri baştanbaşa yürüyerek dolaşmayı özlüyor.
İstanbul için, “Bu şehir yükselen değer, İstanbul’un kalbini korumalısınız’ diyor. Türkiye ve İngiltere arasındaki ikili ticaret rakamı, TURKSTAT’ın verilerine göre 2013 sonu itibariyle 15 milyar dolar. Ticaretimiz artan bir ivme içinde... İngiltere Başkonsolosu ve İngiltere Ticaret ve Yatırım Ajansı (UKTI) Türkiye, Orta Asya ve Güney Kafkaslar Genel Direktörü Leigh Turner sorularımı Galatasaray’daki Pera House binasında yanıtladı.
Geçtiğimiz günlerde The Seed’de GREAT Yaratıcılık Festivali’ni yaptınız. Boğaz’daki masalar toplandığında ne kaldı geriye?
Türkiye dünyada, ekonomik büyüklük sıralamasında orta büyüklükte bir pazar. Ancak çok hızlı büyüyor. Türkiye, NATO’da çok güvenilir bir ortak hep. Dolayısıyla, Türkiye’nin başarılı, demokratik ve güçlü olmasını istiyoruz.
Festival kapsamında enerji, medya, IT ve perakende sektörlerinde 8 şirketin İngiltere’de yatırım projelerini hayata geçirmek üzere adım attığını söyleyebiliriz. GREAT son hızla devam ediyor. Şimdi Türkiye’nin genç teknoloji girişimcilerini hedefleyen ‘GREAT Startup’ yarışması yapılacak. 6 kategoride yapılacak yarışmada birinci olan şirketler, İngiltere’ye seyahat hakkı kazanacak ve iş kurmak için danışmanlık hizmeti alacaklar. Yarışma hakkında bilgi almak isteyenler internet sayfamızı ziyaret edebilir.
1453’ten AVM’ye
İstanbul’la ilgili kitabınızı yazmaya başladınız mı? Polisiye mi, mistik mi?
Henüz yazıya dökmedim. Ancak konu olarak gerilim var kafamda. Son iki görev yerimde çok iyi gerilim, korku hikayeleri yazdım. Berlin’de G8 Zirvesi’nin teröristler tarafından kuşatılmasına dair bir roman yazdım. Türkiye hakkındaki kitabım 1453’te başlıyor. Bizanslı savaşçılar şehri koruyan palladium’u (aslında bir tahta heykel) kurtarmaya çalışıyor.
Bu arada tabii ki Osmanlılar da şehre girip palladium’u almaya çalışıyor, ki böylece şehri alabilsinler. Bu karmaşada palladium kayboluyor. Derken şehir Osmanlılar tarafından ele geçiriliyor. 500 küsur yıl sonra yeni bir AVM için kazı çalışmaları yapılıyor. Bazı arkeologlar çok sıra dışı bir şey bulacaklar. Konsoloslukta çalışan bir İngilizin kız arkadaşı, ‘gelip görmeniz gereken çok ilginç bir şey var’ diye haber verecek. Kazı alanına gittiklerinde herkesin öldüğünü ve o ilginç şeyin de ortadan kaybolduğunu görecekler. Burada soru AVM’nin yapımına hızla devam etmesini isteyen inşaatçılar mı, farklı dini inanışları anlamak açısından bir sembol olan İstanbul’a zarar vermek isteyen teröristler mi acaba bunun sorumlusu.
Kahraman ve kız arkadaşı palladiumu bulmak ve İstanbul’u yerle bir edilmeden kurtarabilmek için çalışacak. Bu hikayeye çok büyük, dev gibi bir doğalgaz taşıyan tanker de dahil olabilir.
Rehinelerin durumu
Amerika ve Barış Gücü askerlerinin girdiği Irak bölünmenin eşiğinde... İngiltere, daha önce Irak konusunda elini taşın altına koymuştu...
Türk rehinelerin durumunu kaygı verici bulduğumuzu söylemeliyim. İngiltere, IŞİD tarafından rehin alınan Türkler konusunda duyduğu endişeyi ortaya koymuştur. Rehinelerin serbest bırakılmaları için yürütülen çalışmalarda Türk hükümetini destekliyoruz.
IŞİD tehdidinin durdurulması için Türkiye, diğer NATO ve AB ortaklarımız ile ortak çalışmalarımız devam etmekte.
Yürümeyi çok seviyor
En çok neyi özlüyorsunuz? Hyde Park’ı, müzikalleri?..
İstanbul’u çok seviyorum. Bir bardak iyi İngiliz birasını özlüyorum ama tabii. Londra’da iyi bir yürüyüş yapmayı özlüyorum. İstanbul’da da her hafta sonu yürüyorum.
Ama Beyoğlu’nda, Eminönü’nde yürümek oldukça zor. Çok kalabalık. Kaldırımlar çok dar. Eğer beni Twitter’da takip ederseniz, gördüklerimi siz de görebilirsiniz.
Başvuranların yüzde 91’i vize alıyor
Her şeyin dijitalleştiği bir ortamda vize alırken beyana dayalı formlara, bu kadar sıkıcı sorulara gerek var mı?
Dünya nüfusu giderek zenginleşiyor. Daha kolay seyahat etme imkanı artıyor. Bununla eş zamanlı olarak ülkeler de kendilerini koruma ihtiyacı duyuyor. Milyarlarca insan bir yerlere gidiyor. Bunu kontrol edecek bir sistem olmalı. Bu İngiltere’de de çok önemli bir konu. Hatta siyasi bir sorun aynı zamanda. Çünkü insanlar son zamanlardaki yoğun göçmen sayısından dolayı, etkin bir sınır kontrolü istiyorlar. Diğer ülkeler için de durum çok farklı değil.
İngiltere özelinde adımlar olacak mı?
Aslında son yıllarda çok kolaylaştırdık. Antalya, Gaziantep, Adana, Bursa ve İzmir’de vize başvuru merkezleri açtık. Vize başvurularının yüzde 98’i, 15 iş günü içerisinde sonuçlandırılıyor. Tüm vize başvurularının yüzde 91’i olumlu bir şekilde sonuçlanıyor.
Ayrıca, seyahatinizin aciliyeti varsa ekstra bir ödeme yaparak da çok kısa sürede alabiliyorsunuz. Profilo Alışveriş Merkezi’nin binasında yeni bir vize başvuru merkezi açtık, teleperformance ile çalışıyoruz.
3. havalimanına pike yapacaklar
Bildiğim kadarıyla 1. Boğaz Köprüsü’nün mühendisliğini İngilizler yaptı. Şu anda 3. köprü ve havaalanı yapılıyor.
Öncelikle 2. köprünün de, 1.’yi tasarlayan İngiliz mühendis tarafından tasarlandığını söylemeliyim. İki İngiliz şirketi yeni havalimanının, ana planlama ihalesini alırken diğer İngiltere firmaları da değerlendiriliyor.
Maçlara gidip taraftarı izliyor!
İstanbul’u geziyor, twitter’a sürekli fotoğraflar koyuyorsunuz karşılaştığınız, sizi şaşırtan olayları sorsam...
İstanbul’un insanı da tarihi kadar ilginç... Fenerbahçe, Galatasaray ve Kasımpaşa maçlarına gittim. Taraflar inanılmaz hatta futbolun kendisinden daha iyi olduklarını söyleyebilirim. Mesela geçenlerde birisi cep telefonunu Boğaz’a düşürdü. Elinde olta ile telefonunu yakalamaya çalışıyordu. Urfa’da gezerken bir evin kapısı açıldı. Yaşlı bir adamla göz göze geldik. ‘Susadın mı, gel avluda bir mırra iç’ dedi. Bu çok etkileyici, tanımadığınız bir insan size evini açıyor. Camilerdeki çok küçük iftar yemeklerine de gidiyorum. Çorba, mütevazı yemekler var.
‘Türkiye’nin imajı yeni filmlerde’
Son üç hafta çok iyi yağmur yağdı, Londra gibi olduk adeta...
İngiltere’de çok yağmur yağdığı aslında bir efsane. Aslında Londra’da aşağı yukarı Roma’da yağdığı kadar yağmur yağıyor. Kuzey İngiltere’de çok yağmur yağan yerler var. Sanıyorum insanların çoğunun kafasındaki o Londra havası imajı, görüntüsü Sherlock Holmes filmiyle oluştu. Ama işler çok değişti o zamandan bu zamana.
İngiltere, Sherlock Holmes’in oluşturduğu bu depresif imajı değiştirmeye yönelik bir filme destek vermez mi!
Bir ülkenin imajını değiştirmek tahmin edilenden çok daha uzun sürer. Bakın mesela biz, GREAT kampanyasını o sebeple yapıyoruz. Aslında modern Britanya’yı göstermek istiyoruz. Uzun yıllar sürecek bu kampanya...
Peki, biz ne yapalım! Bir ‘Geceyarısı Ekspresi’ çekildi ki, etkisini silmek zordan da öte...
Pek çok ülkeyi düşünelim; mesela, Fransa. 19. yy aslında orada sona erdirildi. İnsanlar Paris’e bu nedenle de gider. Rusya denince aklına hep Kazaklar ve büyük Pedro geliyor.
İspanya’yı düşündüğümüzde matadorlar, boğalar öne çıkar. Şimdi artık pek çok insanın Türkiye hakkındaki imajı, kafasındaki görüntü ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ gibi filmlerle şekilleniyor. Birleşik Krallık için de düşünürsek bu imaj aslında Harry Potter serisi ve ‘Dört Nikah Bir Cenaze’ ile şekilleniyor artık. Bu bir mücadeledir. Uzun vadeli olması gerekiyor.