Körfez ülkelerinde prestij projelerinin aranılan ismi haline gelen Zeynep Fadıllıoğlu tasarladığı camilerin hem ustalarını hem de malzemelerini Türkiye’den götürüyor
Son zamanlarda Katar, Bahreyn gibi Körfez ülkelerinde insanın ibadet ederken içinden çıkmak istemediği camiler yapılıyor. Bunların çoğunun mimarı da bizden bir isim üstelik. Ancak içeriye döndüğümüzde bizde cami tartışması hâlâ kubbe büyüklüğü üzerinden yapılıyor. Oysa büyüklük, teknolojinin olmadığı dönemde bir değerdi. Teknolojinin geldiği noktada büyük kubbe yapmak artık marifet değil.
Cumhuriyet’ten bugüne yapılan camilerimizin hepsi birbirine benziyor. Türkiye’nin yurtdışında en çok tanınan, dünyanın önde gelen 100 tasarımcısı arasında adı geçen Zeynep Fadıllıoğlu, “Büyük kubbe Roma’da var, Pantheon... Sonra Ayasofya geliyor.
Ondan sonra camiye geçiliyor. Sahipleniyorsak bizim minareleri sahiplenmemiz lazım. Minarelerimizin zarafetinin kaybolmaması için çabalamalıyız” diyor.
Sektör haline geldi
Mücevher kutusu şeklinde tasarladı
Golden Mosque’da nasıl bir mimari yaptınız?
Caminin dışı tamamen 24 ayar altın mozaik. Özel olarak İtalyan firmalarıyla çalıştık. Saf altın görünümlü, üst bordüründeki motifleri safir gibi görünen bir mücevher kutusu şeklinde tasarladım bu camiyi. İtalyanlarla üç ay uğraşıp böyle bir altın rengi bulduk. Bakırlığı olan altın renginde bir cami oldu. Kum fırtınalarından etkilenmemesi için cam arkası tekniği ile yapıldı. İki büyük İtalyan firması hakiki 24 ayar altın görünümünün iklimle başa çıkabilir şekilde uygulanmasına yardımcı oldu. Altından bir cam kutu gibi düşünün, gölgede tonu sadeleşiyor.
Güneşte nefis derinlikli altın, pırıl pırıl ortaya çıkıyor. Rüya gibi bir yapı oldu. İçinde bizim oymacılık tekniğinden inanılmaz bir bronz mihrap yaptık. Mermer oymacılıkla çok kıymetle yazılar koyduk içine. Dolmabahçe’nin ustalarıyla tavanda kalemişi yaptık. Bronz oymacılıkla tül perdelerle kadın kısmını ayırdık.
Mouche Arabia adıyla geçen tül kafes görüntüsünü bronzdan oluşturduk. Friday Mosque’da ise kadın bölümünü, balkon katına yaptık. Golden Mosque’da ise kadınlar bölümünü metal tül perdelerde ayırdık.
4 milyon dolarlık malzeme Türkiye'den
Kaç usta çalıştı bunun için?
40 kıymetli zanaatkar ve sanatçıyı Türkiye’den götürdük. İşlenmiş mermer, çiniler, sabit ve hareketli mobilya, tablolar, hat, kalemişleri, bronz perdeler, özel dokuma halılar Türkiye’den gitti. Umman ve Katar’daki işlerimiz için 4 milyon dolar civarında malzeme ihraç ettik.
En önemlisi Zeynep Fadıllıoğlu tasarım ekibi olarak bilgimizi, görgümüzü ve estetik anlayışımızı ihraç ettik. Bildiğiniz gibi bugün artık el işçilikleri, tasarımlar mücevher kadar kıymetli. Şakirin Camii’ine tasarladığımız, üç sanatçıya uygulattığımız avize bugün önemli bir tasarım olarak kabul ediliyor. Dünya çapında firmalar kopye ediyor.
Kadın tasarımcı olarak kadın bölümleri için daha farklı, ayrıcalıklı bölümler yapıyor musunuz?
Bizim geleneğimizde kadınlar kısmı daha ziyade balkonda oluşmuş. Benim de alışkanlığım bu yönde... Camileri çok gezen birisiyim. Bazı yörelerde kadınlar bölümünün çarşafla kapatıldığını görüyorum. Tuvaletin yakınına atılmış oluyor bazen de. Bunlar ayıp şeyler.
Ben kadınlara layık oldukları şekilde çok güzel bir balkon yaptım Şakirin Camii’nde. Önü açık, en güzel bakış açısına sahip yere koydum. Friday Camii’nde de balkon müsaitti, orada da balkonu önü açık olarak farklı bir estetik zarafette tasarladık.
Katar yönetimi bir sakınca görmedi. Ama Altın Camii’nde balkon olmadığı için ve kadınlar harem olarak ayrılmayı tercih ettiği için metal tül perde ile ayırdım. Yöresel algıları zorlamamak lazım bu konuda. Ama hak ettiği yere de koymak gerek.
‘Selçuklu ve Osmanlı bize büyük bir miras’
Bir cami ekonomisinden söz edebilir miyiz artık acaba?
Tabii ki. Ancak klasik caminin rengini değiştiriyorlar, yenilenmiş oluyor! Oysa Selçuklu ve Osmanlı mirası inanılmaz bir miras bizim için. Arap ülkelerinin çok büyük imkanları var. Yeniden yapılanıyorlar, Abu Dhabi bugün dünyanın en fazla sanat eseri alan ülkesi. Katar aynı şekilde. Bahreyn çok güzel şeyler istiyor, Dubai malüm.
Almanya’da bir sürü cami yapmışız. Köln Camii için teklif geldiğinde, gittik gezdik. Hepsi birbirinden kötü yapılmış.
Koleksiyonu dış basında haber oldu
Siz obje üretimine de girdiniz değil mi?
Evet, koleksyonumuz yurtdışında da çok ilgi gördü. Geçen hafta Financal Times koleksiyonumuza tam sayfa yer ayırdı. World of Interiors da bu ay yer verdi. Ciddi bir koleksiyon hazırladık.
Maison Objet Fuarı’nda sunduk. Amerikan tasarımcıları ilk müşterimiz oldu. Masalarımız, iskemlelerimiz, sehpalarımız, ‘Zeynep Fadıllıoğlu Design’ olarak Beymen’de ve Haaz’da satılıyor. Tasarımda artık Türkiye kimliği oluşturulmalı. Kaliteli tekstil ve halıya devlet destek vermeli. Başka türlü rekabet edemeyiz yoksa. Türk halıcılığı neredeyse ölüyor, farkında değiliz. Dışarıda bakıyorsun hep Arap desenleri. Oysaki Anadolu’da insanlarımızın çoğu işsiz. Halıcılıkla aç insanımıza iş sağlanırken kimliğimiz de korunur.
Son verdiğin yemek kadar iyi olursun!
Eşiniz Metin Fadıllıoğlu ile aynı zamanda yeme içme sektöründe çalışıyorsunuz. Yeme içme işinde kaç mekânınız var?
D.ream’le Ulus 29, Fenix, Çubuklu 29, Alaçatı 29 ortaklığımız var. Beymen Brassarie’miz var sonra. Mekanlarımızında da tasarım boyutunda çalışıyorum. Yiyecek içecek işi çok zor bir sektör. İşletmecilik hüneri lazım. Metin bu sektörün kurucularından. Çalışanlarına her sabah, ‘Son verdiğin yemek kadar iyisindir’ sözünü hatırlatır.
Servis sektörü Metin’lerden önce gayrimüslümlerin elindeydi. Gayrimüslümler gidince sektör çok bocaladı. Ulus 29 ile toparlanma başladı ve evrensel anlamda servis başladı. Şimdi D.ream bambaşka noktaya taşıyor.