Sinan Genim

Sinan Genim

sinan@sinangenim.com

Tüm Yazıları

AB ve onun lideri konumundaki Almanya’nın bir kez daha yaşayacağı sonu anlamak için Ahmet Emin Yalman’ın “Naziliğin İçyüzü” isimli kitabını okumak gerekir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yazılan bu kitap aynı zamanda günümüz politikalarını da anlamak açısından faydalı olacaktır…

Ahmet Emin Yalman 1945 yılında “Naziliğin İçyüzü” adında bir kitap yayımlar. Bu kitabının önsözünde; “Tarihin en büyük kasırgası sonuna gelmek üzeredir. Naziliğin çökeceği gün yakındır” dediğine göre henüz savaş bitmemiş, ama sonuna gelinmiştir. Yalman, dünyanın başına bunca felaket getiren, milyonlarca insanın ölmesine neden olan savaşın içyüzünü anlamanın, bir daha tekrarlanmaması için çalışmanın her aklı başında insanın vazifesi olduğunu belirtir. Vatan Gazetesi’nde bir yazı dizisine başlar, ama gazetenin süresiz olarak kapatılması üzerine bu girişimi yarım kalır. Bunun üzerine daha fazla beklememek için muhtemelen 1945 yılı başlarında kaleme aldığı bu kitabını yayımlar. Yalman, Alman okulunda eğitim görmüş, Alman kültürüne vakıf olarak yetişmiş biridir. Enver Paşa’nın yönlendirmesiyle 1915 Haziran’ında bir ay kadar Berlin’de kalır. Savaş alanlarını ziyaret eder, çok sayıda tespitte bulunur. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na katılmaz, Birinci Dünya Savaşı’nda yaşadıklarımız ve Mustafa Kemal Atatürk’ün dirayetli siyaseti bizi bu ikinci afetten uzak tutar. 

Haberin Devamı

Naziliğin içyüzü

Birinci Dünya Savaşı 

“Birinci Cihan Savaşı’nda harp muhabirliği etmiş, sonra denizlere hâkim tarafın takat ve yarışını en sonunda nasıl kazandığını yakından görmüş bir gazeteci sıfatıyla ben kesin hükmümü verdim ve 18 Eylül 1940 tarihli Vatan’da bunu büyük bir başlıkla yazdım. ‘Son treni kaçıran Hitler’ başlıklı yazımın ana düşüncesi şunlardı: ‘Hitler, yeni harbin Marne muharebesinde (Yalman; bu sözleriyle muhtemelen İngiltere’ye karşı açılan hava bombardımanından söz etmektedir) bozguna uğramış ve yıldırım usulleriyle kendisini zafere ulaştırabilecek son treni kaçırmıştır. Bundan sonra uzun vadeli bir aşındırma ve takat savaşı başlıyor ki Hitler tarafı, bunu kaybetmeye mahkumdur… Dünyayı bir istibdada, yumruğa dayanan Nazi düzeni değil, herkese müsavi (eşit) hak tanıyacak bir insanca düzen hâkim olacaktır. 16 Eylül’de Hitler’in talihi yokuş aşağı yuvarlanmaya başlamıştır. Aşağısı ise korkunç bir uçurumdur.” 

Haberin Devamı

Naziliğin içyüzü

Birinci Dünya Savaşı sonrası Belçika, Ypres

İkinci Dünya Savaşı 

Ahmet Emin Yalman kitabının ilk bölümüne bir anısıyla başlar. 28 Ağustos 1933 günü akşamı “Avrupa’nın İçyüzü” ve “Asya’nın İçyüzü” isimli iki kitabı ile ün kazanan John Gunther, Londra radyosundan dünyaya hitap eder; “Avrupa kıtası kocaman bir trene benziyor. Trenin her kapısı ve penceresi mühürlüdür. İçinde 350 milyon yolcu var. Yolcular, trenin meçhul hedeflere doğru gittiğini, uçurumlara doğru yol aldığını biliyorlar, fakat pencerelerin perdeleri inmiştir. Dışarısını göremiyorlar. Zaten içerisi de zifiri karanlıktır. Orasını da gördükleri yoktur. Treni ileri sürenleri görmek ve onlara meram anlatmak da imkânsızdır. Avrupa halkı, canını, malını, akıbetini uçurumlara doğru taşıyan treni kimin sürüdüğünün de pek farkında değildir.” (s. 11) 

Haberin Devamı

Naziliğin içyüzü

John Gunther’in konuşması 

1933 yılı ağustos ayında yapılan bu konuşma gerçekten çok yerinde bir tespittir, ama günün politikacıları bu konuşmadan hiç ders almamış ve gelecek için bir çözüm yolu araştırmamışlardır. John Gunther bu konuşmayı Hitler’in 30 Ocak 1933 tarihinde şansölye atanmasını takiben 24 Mart 1933 günü parlamentoda yapılan oylama sonucu aldığı yetkiden beş ay sonra yapar. Altı yıl sonra John Gunther’in teşhisi gerçekleşir ve 1 Eylül 1939 günü İkinci Dünya Savaşı başlar. Toplumun çeşitli gruplar olarak ayrılması ve onları birleştirici, uzlaştırıcı bir gücün olmaması tehlikeli bir serüvene yol açmaktadır. Geçmiş bize her zaman böylesi durumlarda ya devletlerin tarihe karıştığını ya da kendi gerçek güçleri ile mütenasip olmayan serüvenlere atıldıklarını göstermektedir. 

Almanya iki kez büyük ve uzun süreli bir savaşa neden olur. Bu savaşların sonucunda yaşadıklarından hiç ders almış mıdır? Yalman, “Alman hiç hesaba gelmeyen bir mahluktur. Ortaçağı kavga ve dövüşle geçirmiş, millî birliğe varamamıştır. Almanların müşterek bir dilleri, müşterek kültürleri, müşterek zevkleri var. Fakat asırlarca müddet memleketlerinin her köşesinde başka bir hanedan hüküm sürmüş, ayrılık muhitleri kurulmuş, ayrı ayrı mezheplere tapınılmış, küçük entrikalar, kıskançlıklar zihinlerde yer etmiştir… Kesif bir nüfus dar bir sahada yaşamak için karınca gibi çalışırken başka milletlerin dünyaya yayılmaları, başkalarını esir gibi çalıştırmaları, keyif ve debdebe sürmeleri Almanların ağzının suyunu akıtmıştır. Onlar gibi olmak için silahlanmak, maceralara atılmak, dünyayı hem askerî hem de iktisadi silahlarla fethetmek hevesini duymuşlar, bu ihtiyaçla dünyanın en mükemmel askerî makinasını yaratmışlardır” demektedir. (s. 13) 

Berlin Duvarı 

Bu savaş Almanya’yı ikiye böldüğü gibi, çok sayıda Doğu Avrupa ülkesinin de uzun yıllar boyunca boyunduruk altında kalmasına neden olur. 12-13 Ağustos 1961 tarihinde bir gecede yapımı biten “Berlin Duvarı” Almanya için acı bir hatıradır. Otuz yıla yakın süre sonra 13 Haziran 1990 günü yıkımına başlanır ve 13 Ekim 1990 günü duvarın yıkımı tamamlanır. Çok kısa bir süre sonra da iki Almanya (Federal Almanya ile Doğu Almanya) 30 Ekim 1990 günü birleşir. Bir maceraperestin peşine takılan ulusun, 24 Mart 1933 günü alınan kararın yol açtığı yıkımın ve özgürlük kaybının telafisi nerede ise altmış yıl sürmüştür. Ancak kendi içinde duvar macerası yaşayan Almanya, günümüzde Avrupa ile diğer ülkeler arasında aşılması zor duvarlar örmeye kalkarken, geçmişe bakmayı akıl etmemekte direnmektedir. 

Dar alanda Avrupa, geniş alanda tüm dünya için bir ulusun ve onun yönetiminde görev alanların aldıkları kararların sonuçlarının ne olacağını akılcı bir şekilde değerlendirmeleri gerekir. Ülkenin geleceğini oluşturan kararları alırken onların doğurabileceği sonuçları önceden görebilmek çok önemlidir. Geleceği akılcı bir şekilde değerlendirmekten uzak ülkelerin ve onun yönetici sınıfını oluşturan politikacıların var olan gerçekleri algılaması zordur. Kendi hayal dünyaları ve beklentileri gerçekleri görmelerini ve gerçeklere uygun politikalar oluşturmalarını ne yazık ki önlemektedir. 

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan büyük hayal kırıklığı, ekonomik güç ve en önemlisi insan kaybı ile çıkan bir ülke, kısa süre içinde kendini toparlar ve büyük bir ekonomik güç olarak dünya sahnesinde yer almaya çalışır. Ama yenilginin getirdiği kayıp onun Birleşmiş Milletler ve benzeri uluslararası kurumlarda etkinli bir yer almasına mâni olmaktadır. 

Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteği ile Avrupa’nın geleceğini garanti altına almak için kurulan ve giderek gelişen Avrupa Birliği’nin ekonomik gücü Almanya olur. Ekonomik gücü nedeniyle de bu birliğin lider ülkesi hâline gelir. Ancak aynı trende yeni bir yolculuğa başlar, bu kez silah gücünü değil, ekonomik gücünü kullanacak kadar akıllanmıştır, ama yine de bir gruba liderlik yapacak kültürden yoksundur. AB’nin uygulamakta olduğu politikaların Avrupa’da karmaşa yaratma dışında herhangi bir sonuç vermeyeceğini gören İngiltere 1973 yılında katıldığı birlikten 31 Ocak 2020 günü ayrılır. Silah gücü ile başaramadığı genişlemeyi bu kez ekonomik güç ile başaracağına güvenen Almanya’nın yine hayal kırıklığına uğrayacağı kaçınılmaz bir sondur. Çevresini görmezden gelen, çevrede olup biteni gerçekçi olarak değerlendiremeyen toplumların mukadder olan sonu, yeteneği olmadığı halde liderliğe soyunan insan veya ulusların sonunda olacağı gibi hüsrandır. 

Ticaret birliği olarak kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu, 1993 Maastricht Antlaşması ile Avrupa Birliği adıyla siyasi birliğe dönüşür. Tren yine harekete geçmiştir. Tıpkı öncekinde olduğu gibi pencereleri perdeli, kapıları kapalı, dilediği istasyonda duran, dilediği yolcuları alan tren hızla bir yerlere doğru gitmekte, ama içindekiler nereye gittiğini bilmiyor. Neyse ki bu kez en azından bir ülke nereye gittiğini anlayamadığı için trenden kendini dışarı atmış durumda. İnşallah bu yolculuğun sonu geçmişte çok kez olduğu gibi hüsran olmaz.  

AB ve onun lideri konumundaki Almanya’nın bir kez daha yaşayacağı sonu anlamak için Ahmet Emin Yalman’ın “Naziliğin İçyüzü” isimli kitabını okumak gerekir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yazılan bu kitap aynı zamanda günümüz politikalarını da anlamak açısından faydalı olacaktır… 

Ahmet Emin Yalman, Naziliğin İçyüzü, İstanbul, 2023.