Sinan Genim

Sinan Genim

sinan@sinangenim.com

Tüm Yazıları

Metin And, “Türk Köylü Dansları” adlı kitabında “Köylerin yüz yıllar boyunca kentlerden bağımsız, kopuk oluşları sonucunda eski uygarlıklardan geçme birçok tören, dans korunabilmiştir. Gerçi bunların zamanla gerekçeleri, anlamları, amaçları unutulmuşsa da geleneğine göreneğine sıkı sıkıya bağlı Türk köylüsü bunları saklamakta titizlik göstermiştir” ifadelerine yer veriyor

1 Haziran 2024 tarihinde bu köşede yayımlanan yazımın başlığı “Dionisos ve Anadolu Köylüsü”ydü. Yazımı okuyan sevgili dostum Sabri Koz, o gün beni aradı; çok mutlu olduğunu belirtti ve şöyle dedi: “Rahmetli Metin And, bu kitapta anlattığı olaylara yakından şahit olmuş ve bu kültürel birikimin yok olmaması için çok çalışmıştı. Ancak, bize çok şey anlatan bu kitap, ne yazık ki gereken ilgiyi görmedi, diye üzülürdü. Ruhu şad olmuştur. Bu arada, şu sıralar onun bir kitabını daha yayımlamak için çalışıyorum; yakında baskıya girecek, size göndereceğim.” Kısa bir süre sonra, “Türk Köylü Dansları” adıyla yeniden basılan kitap bana ulaştı.

Haberin Devamı

Metin And’ın “Dionisos ve Anadolu Köylüsü” isimli kitabı ilk olarak 1962 yılında yayımlanır. 1964 yılında da “Türk Köylü Dansları” adlı kitabı yayımlanır. 1994 yılında emekli olduktan sonra, daha önce yayımlanan kitaplarını gözden geçirip, yılların getirdiği birikimle eksik gördüğü bölümlerini tamamlar; vefatından on altı yıl sonra, Sabri Koz’un editörlüğü ve hazırladığı önsöz eşliğinde yeniden yayımlanır.

Metin And

Metin And, 17 Haziran 1927 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelir. Galatasaray Lisesi’ni (1946) ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni (1950) bitirdikten sonra bir süreliğine İngiltere ve Almanya’da bulunur. Yurda dönüşünü takiben Kavaklıdere Şarapları’nda yöneticilik yapmaya başlar. Bu dönemde müzik, bale, opera, tiyatro ve edebiyat konusunda günlük yazılar yazar. Pazar Postası, Ulus ve Forum bu dönem yazılarını yayımladığı gazete ve dergilerdir. Rockefeller Vakfı’nın bursuyla bale, opera ve tiyatro eğitimi almak için New York’a gider. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Tiyatro Bölümü’nün açılışıyla eğitim kadrosuna katılır. Otuz yılı aşkın süre eğiticilik görevinde bulunduktan sonra, 1994 yılında emekli olur. Emeklilik döneminde yeni kitaplar yazmanın yanı sıra, daha önce yayımlanan kitaplarını gözden geçirip yeni basımlarının yapılması için emek harcar. 30 Eylül 2008 tarihinde vefat eder.

Haberin Devamı

Anadolu’nun geçmişi

Anadolu, yalnızca binlerce yıl boyunca oluşturduğu zengin birikimle değil, sahip olduğu zengin kültürel ortamla da davetkâr bir coğrafyadır. Daha sonraki dönemlerde bu coğrafyaya göç eden uluslar hem getirdikleri hem de yerleştikleri bu yeni coğrafyada karşılaştıkları gelenek ve göreneklerle uyumlu bir yaşam sürmüşlerdir.

Son zamanlarda kırsal alandan şehirlere göç eden topluluklar, hem bu gelenek ve göreneklerden uzaklaşmakta hem de binlerce yıl boyunca oluşan sözel kültürün yok olmasına neden olmaktalar. Metin And’ın 1950’li yıllarda yaptığı tespitlerin büyük bir bölümünü günümüzde gözlemlemek mümkün değil. Çoğu gelenek gibi Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde oynanan oyun ve dansların büyük bir kısmına, artık ancak kitap sayfalarında rastlayabiliyoruz.

Haberin Devamı

Kitabın içeriği

Metin And’ın kitabı dokuz bölümden oluşmakta; ilk bölümünde Türk köylü danslarına yer verilmiştir. Türk köylü dansları, yer, soy, din, imparatorluk ve batılılaşma olarak beş bölümde incelenmiştir. Batılılaşma bölümünde, “Ancak son yüz elli yıllık bir geleneğe dayanan halk dansları oldukları için üzerinde durulmaya değmez” ifadesi yer almaktadır.

“Köylerin yüz yıllar boyunca kentlerden bağımsız, kopuk oluşları sonucunda eski uygarlıklardan geçme birçok tören, dans korunabilmiştir. Gerçi bunların zamanla gerekçeleri, anlamları, amaçları unutulmuşsa da geleneğine göreneğine sıkı sıkıya bağlı Türk köylüsü bunları saklamakta titizlik göstermiştir.” (s. 21).

Son yetmiş yıldır giderek artan kente göçler ile ulaşım ve haberleşme imkânları, köylerin bağımsızlığını ortadan kaldırmıştır. Ülkemizin en uzak köşesindeki köyler bile, şehirlerin ve modern hayatın etkisiyle geçmişte sahip oldukları değerleri büyük oranda kaybetmişlerdir. Bu etkileşim, yüz yıllardır var olan gelenek ve göreneklerin de büyük ölçüde dejenere olmasına yol açmıştır.

Metin And, Konya’nın Çumra ilçesinin yakınında yer alan Çatalhöyük yerleşmesinde yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan duvar resimlerindeki toplu dans sahnelerini inceler. Burada, pars postu giymiş bazı geyik avcılarının çeşitli çalgılar eşliğinde dans ettiklerini belirtir. Geyik gibi av hayvanlarını öldürmede insana hasım olan parsın derisini giymek ve dans etmek, gelecek av mevsimlerinin bol avlı geçmesini dileyen bir bolluk şöleni olup büyüsel bir anlam ifade etmektedir. Binlerce yıldır sürmekte olan bu ritüel, Tokat’ın “Geyik Oyunu”nda karşımıza çıkmaktadır.

Bazı terimlerin açıklanması

Kitabın ikinci bölümü, günümüzde kullanılan bazı terimlerin açıklamasına ayrılmıştır. Öncelikle yazar, “Türk halk oyunları” sözünün yanlış kullanılan bir terim olduğunu belirtiyor. “Doğrusu köylü dansları ve oyunlarıdır” demektedir. Büyük kentlerde oynanan halk oyunları bu oyunlardan değişik olup daha çok seyirlik oyun özelliği taşımaktadır. Bu oyunlar çoğunlukla profesyonel oyuncular tarafından oynanmaktadır. Buna karşın köylü dansları ve oyunları hemen her ilçede, her yerleşmede farklılıklar taşıyan, yöreye özgün oyunlar olup geçmişleri yüz yılların ötesine dayanmaktadır.

“Nitekim dans yapanların yiğitsi niteliklerini gösteren her bölge oyunlarının değişik adları vardır. Bu oyunları oynayan kişilere Ege’de ‘Efe’, Karadeniz’de ‘Uşak’, Kars’ta ‘Koçak’, Erzurum’da ‘Dadaş’, Ankara’da ‘Seymen’ adı verilir. Bu isimlendirme zaman içinde öylesine yaygın hâle gelir ki, bu niteleme bölge insanın kişiliği ile birleşir. Ülkemizde hemen her insan bir başkasının kökeni ile ilgilenmeyi öncelikli görev bilir. Çoğunlukla ilk soru ‘Nerelisin?’ olur. Çoğu kişi kısa yoldan ‘Dadaş’ veya ‘Uşak’ diyerek mensubiyetini belirtir.”

Köylü dansları ve oyunları

Horon

“Bazı oyunların düşündürücü, üzerinde araştırma yapmayı gerektiren adları vardır, belki de bu dansın bu anlamla hiçbir alıp vereceği yoktur. Örneğin Ankara’da Afşar Halayı, ‘Avşar’ bir etnik topluluğun adı olmadığı zaman çevik, çabuk demektir. Kars’ın Ağır Kayda oyununda kayda kıvrak yürümek, keklik gibi seke seke yürümektir… Horon kelimesinin anlamını araştırmak da ilginç sonuçlar verebilir. Horum biçildikten sonra balya veya deste yapılmış ot, yığın, horom ise mısır saplarının beş onu bir araya getirilerek yapılan yığındır. Horon da çoğunlukla bir sıra dansı olduğuna göre anlam uygun düşmektedir.” (s. 46-50).

Sabri Koz

Kitabın yeni baskısının girişinde, sevgili Sabri Koz’un, “Türk Köylü Dansları’nın Yeni Baskısı Üzerine” başlıklı bir yazısı yer almaktadır. Yazısına “Bugünün okuru bu kitapta ‘Türk köylü dansları’, ‘Türk halk dansları’ ve ‘Türk halk oyunları’ gibi üç ayrı kavram ve adlandırma arasında gelgitler yaşadığımızı hemen fark edeceklerdir.” sözleriyle başlamaktadır. Daha sonra, bu açıklamayı gerektiren doğru olanla yaygın olan arasındaki farkı vurgulamaktadır. Kitapta rahmetli Ara Güler tarafından çekilmiş bazı fotoğrafları izlemekte mümkün oluyor.

Köylü dansları ve oyunları

Sanırım burada, ülkemizin çeşitli yörelerinde yüz yıllardır oynanmakta olan oyunları isimlendirmede yaşadığımız bir sıkıntıyı dile getiriyor. Halk oyunu nedir? Bir grup izleyici tarafından seyredilen bir gösteri midir? Yoksa, oyunu bilen herkesin herhangi bir sınırlama olmaksızın katılacağı bir oyun mudur? Dans tabiri her ne kadar bize farklı bir görüntü sunsa da iki kişinin yaptığı veya toplu olarak yapılan bir gösteri midir? Halk oyunu, halkın topluca yaptığı, seyircilerin de katılabildiği bir oyunsa, bu gösteriyi nasıl tarif etmemiz gerekir? Bence burada, üstünde durulması gereken bu ayrımı belirtecek uygun bir isimden mahrum olmamızdır. Oyun ile dans farklı eylemlerdir; sanırım Metin And da bu ayrımı belirlemede zorluk yaşamış olmalı.

Sabri Koz, yazısını, tümüyle katıldığım birkaç satırla sonlandırırken; “Günden güne yok olan ve yeterince saygısı ve sevgisi olmayanların elinde bozulup güzelliklerini yitiren danslarımız için bu küçük kitap gerçek meraklıları ve gönüllüleri isteklendirir ve yararlı olabilirse ne mutlu yazarına” demektedir.

Türk Köylü Dansları

Rahmetli Metin And’ın gerek “Dionisos ve Anadolu Köylüsü”, gerekse “Türk Köylü Dansları” adlı eserleri günümüzde kolay kolay tespit edilemeyecek bilgiler içermektedir. Daha sonra bazı araştırmacılar bu konuda çalışmış olsalar da bu iki eser, yazıldığı tarihlerden altmış yılı aşkın bir süre sonra güncelliğini koruyan değerlendirmeler sunmaktadır. Giderek artan bir hızla yok olan binlerce yıllık soyut kültürel mirası korumak ve onlardan esinlenerek gelecek oluşturmak, bu ülke insanının en önemli görevlerinden biridir. Dünya sahnesinde ülkemizin layık olduğu yeri alabilmesi için yalnızca ekonomik başarı yeterli değildir, kültürel olarak nelere malik olduğumuzun farkına varıp, bu değerleri günümüz beklentilerine cevap verecek biçimde dünyaya sunmamız gerekir.

Metin And, (Haz. Sabri Koz), Türk Köylü Dansları, İstanbul, 2024.