Sinan Genim

Sinan Genim

sinan@sinangenim.com

Tüm Yazıları

Mudanya Ateşkes Antlaşması’na rağmen İngiliz işgal kuvvetleri hâlâ Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrol etmekte, İstanbul ve bazı Marmara kıyı kasabalarını işgal altında tutmaktadır. Sonunda 4 Ekim 1923 günü işgal kuvvetleri İstanbul’u terk ederler ve 6 Ekim günü kahraman birliklerimiz İstanbul’a girer. Bundan böyle “Biz bitti demeden bazı şeylerin bitmeyeceğini” herkesin öğrenmiş olması lazım

30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle yayınlanan bir televizyon programında, konuşmacılardan biri; “Birinci Dünya Savaşı, 11 Kasım 1918’de bitmedi, müttefik devletlerin bizimle olan savaşı devam etti” dedi. Birden bu konuda bildiklerimin de etkisiyle, ilkokulda, ortaokulda, lisede okutulan tarihin bizim bakış açımız ile değil, bize dayatılan görüşlerle yazıldığını düşündüm. Hakikaten gerçek neydi?

Haberin Devamı

28 Haziran 1914 günü Gavrilo Princip adında bir Sırp milliyetçisi Saraybosna’da Avusturya-Macaristan veliahdı Arşidük Franz Ferdinand’ı öldürür. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun gelişen olaylar sonucu 28 Temmuz 1914 günü Sırbistan’ı işgal etmesi üzerine Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı kabul edilmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nın görünürdeki sebebi bu suikast olmakla beraber ardında yatan temel sebep farklıdır. Birleşik Krallık, Fransa Cumhuriyeti ve Rus İmparatorluğu uzun bir süredir büyük sömürge alanlarına sahiptir. Almanya, İtalya ve Avusturya-Macaristan ise sömürge edinme konusunda oldukça geç kalmıştır. Büyük sömürge alanlarına sahip olan İtilaf Devletleri, ekonomik anlamda hızla büyürken diğer üç ülke kendi iç kaynaklarına dayanarak büyümeye çalışmakta ve sıkıntılar yaşamaktadır.

Birinci Dünya Savaşı dört yıl değil, sekiz yıl süren bir savaştır

Sonraki günlerde Almanya; Belçika, Lüksemburg ve Fransa’yı işgal eder, kısa bir süre sonra da Rusya, Almanya’ya savaş açar. 29-30 Ekim 1914 gecesi Osmanlı İmparatorluğu deniz kuvvetlerine katılan, ancak komutanları Alman olan filonun (Yavuz ve Midilli gemileri) Odessa ve Sivastopol’ü bombalaması üzerine, 30 Ekim 1914 günü İttifak Devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya) yanı sıra savaşa katılır. İtalya başlangıçta savaşa katılmaz. Daha sonra İtilaf Devletleri (Birleşik Krallık, Fransa, Sırbistan ve Rusya) ile iş birliği yaparak saf değiştirir. 1915 yılında Bulgaristan İttifak Devletleri, 1916 yılında ise Romanya İtilaf Devletleri safında savaşa katılır. 1917 yılında Çarlık yönetimi Bolşevik Devrimi sonrası yıkılınca Rusya savaştan ayrılır.

Haberin Devamı

Amerika’nın savaşa girmesi

Alman deniz filosu, özellikle de denizaltıları tarafından abluka altına alınan Avrupa kıtasına yapılan ihracatı engellemek amacıyla her tür ticari geminin batırılacağı konusundaki deklarasyon, Amerikan kamuoyunu çok rahatsız eder. 2 Nisan 1917 günü bu kez Amerika, Almanya’ya savaş ilan eder. Özellikle Batı Avrupa’da siper savaşları hâline gelmiş olan savaş tekrar kızışır ve Amerikan askeri takviyesiyle sona doğru yaklaşılır.

İtilaf Devletleriyle Bulgaristan arasında 29 Eylül 1918 günü imzalanan “Selanik Ateşkes Antlaşması”, Osmanlı İmparatorluğu’yla 30 Ekim 1918 günü imzalanan “Mondros Ateşkes Antlaşması”, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’yla 3 Kasım 1918 günü imzalanan “Villa Gusti Ateşkes Antlaşması”, Almanya’yla 11 Kasım 1918 günü imzalanan “Rethondes Ateşkes Antlaşması” ile Birinci Dünya Savaşı son bulur.

Haberin Devamı

Birinci Dünya Savaşı dört yıl değil, sekiz yıl süren bir savaştır

Kaç cephede savaştık?

Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya; batıda Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg cephelerinde, doğuda ise büyük oranda Rusya cephesinde savaşır. Kısa süren bir savaş sonrası Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Romanya’yı işgal ederse de önemli bir kayıp yaşanmaz. Buna mukabil Osmanlı İmparatorluğu 1915 Çanakkale Savaşları’nın yanı sıra Rusya ile Kafkasya cephesi, İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle Sina ve Filistin cephesi, Hicaz ve Yemen cephesi, Irak cephesi olmak üzere çok sayıda ve geniş bir coğrafyada savaşmak durumunda kalır. Bu cephelerin yanı sıra Osmanlı kuvvetleri Galiçya ve Makedonya gibi batı cephesine de asker göndermek mecburiyetiyle karşılaşır.

Boğazların önemi

Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte özellikle İngiltere, Rusya ile deniz bağlantısını sağlamak amacıyla Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinde hâkimiyet kurmak arzusundadır. Batı Avrupa’daki savaşın kitlenmesi üzerine İtilaf Devletleri 13 Mart 1915 günü Gelibolu Yarımadası kıyılarına asker çıkartmaya başlar. Türk Ordusu bu çıkartma ve Boğaz’ı geçme çabalarına sert bir direniş gösterir. Büyük bir insan kaybı ve sert direniş sonrası İtilaf kuvvetleri Çanakkale Boğazı’nı geçemeyeceklerini anlar ve 9 Ocak 1916 günü son askerlerini de tahliye ederek mağlubiyeti kabul eder.

Buna karşın Irak, Suriye, Yemen ve Arabistan cephelerinde büyük felaketler bizi beklemektedir. Bölge yöneticilerinin İngiliz ve Fransız kuvvetleri ile iş birliği yapmaları büyük kayıplara yol açar. 1912 Balkan Savaşı’ndan beri aralıksız altı yıl savaşan Osmanlı Ordusu artık savaşma gücünü kaybetmiştir. Bu kayıpların önemli bir bölümünde askerî kuvvetlere komutanlık eden Alman subaylarının beceriksizliği de önemli rol oynar.

Mondros Ateşkes Antlaşması

30 Ekim 1918 günü imzalanan “Mondros Ateşkes Antlaşması” sonrası 6 Kasım 1918 günü Gelibolu Yarımadası, daha sonra 13 Kasım 1918 günü İstanbul İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir. İmzalanan dört ateşkes antlaşması ile Birinci Dünya Savaşı son bulur. Gerçekten savaş son mu bulur? Yoksa devam mı etmektedir?

Almanya ile İtilaf Devletleri arasında 18 Ocak 1919 günü başlayan görüşmeler neticesinde, 28 Haziran 1919 günü imzalanan “Versay Barış Antlaşması”, Avusturya’yla 10 Eylül 1919 günü imzalanan “Saint-Germain Antlaşması”, Bulgaristan’la 27 Kasım 1919 günü imzalanan “Neuilly Antlaşması”, Macaristan’la 4 Haziran 1920 günü imzalanan “Trianon Antlaşması” ile yeni ülke sınırları belirlenir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılma kavgası hâlen devam etmektedir. Bu nedenle 30 Ekim 1918 günü ateşkes antlaşması imzalamasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu en sona bırakılır. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçtikten sonra, 10 Ağustos 1920 günü Fransa’nın Sevr kentinde İtilaf Devletleri temsilcileri, artık hiçbir hükmü kalmayan Osmanlı İmparatorluğu ile antlaşma yapar.

İstanbul’un işgali

13 Kasım 1918 günü gerçekleşen İstanbul’un işgali ülkede büyük bir infial doğurur. Giderek güçlenen bir karşı hareket gelişmeye başlar. Bu dönemde İtalyanlar; Antalya, Muğla, Burdur, Isparta, Aydın’ı, Fransızlar; Hatay, Urfa, Antep, Adana illeriyle Zonguldak kıyı şeridini, İngilizler Mardin’i işgal ederler. İngilizler; Samsun, Merzifon, Afyon, Eskişehir, Kütahya, Konya ve Kocaeli’nde güçlü birer garnizon oluştururlar. İngiliz yönlendirmesiyle 15 Mayıs 1919 günü Yunanistan, İzmir’e asker çıkartır ve Anadolu’yu işgal girişimini başlatır.

19 Mayıs 1919

İzmir’in işgalinin ertesi günü Mustafa Kemal Paşa bir grup silah arkadaşı ile İstanbul’dan hareketle 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıkar. Uzun bir yolculuk sonrası yapılan toplantılarla belirlenen 21-22 Haziran 1919 tarihli “Amasya Genelgesi”, 23 Temmuz-7 Ağustos tarihli “Erzurum Kongresi”, 4 -11 Eylül 1919 tarihli “Sivas Kongresi” sonrası oluşan “Türk Millî Hareketi” 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya ulaşır. Uzun zamandır oluşturulmaya çalışılan direniş hareketi artık kendine bir merkez bulmuş ve Mondros Ateşkes Antlaşması ile silahtan arındırılan ordusunu yeniden kurmaya çalışmaktadır. Bu arada her ne kadar ateşkes antlaşması imzalanmışsa da ülkenin çeşitli şehir ve bölgelerinde silahlı direniş ve düzenli olmasa da savaşlar devam etmektedir. Buna karşın Avrupa’da barış egemen olmuş ve savaştan çıkan ülkelerin imarına başlanmıştır.

Birinci Dünya Savaşı dört yıl değil, sekiz yıl süren bir savaştır

Türkiye Büyük Millet Meclisi

23 Nisan 1920 günü “Türkiye Büyük Millet Meclisi” açılır ve bundan böyle Türk ulusunu temsil yetkisine yalnızca kendisinin sahip olduğunu açıklar. Yeni bir hükûmet oluşması çalışmalarını öğrenen İngiliz Hükûmeti 16 Mart 1920 günü İstanbul’u işgal eder. Bu işgalde daha önce olduğu gibi Fransız ve İtalyan kuvvetlerinin mutabakatı istenmez. İstanbul, İngiliz işgali altındadır. Bu arada giderek güçlenen Ankara Hükûmeti, İtalyanlar ile dostluk kurmaya başlar ve kısa süre sonra 5 Temmuz 1921 günü İtalyan silahlı kuvvetleri Antalya’yı tahliye ederek Anadolu işgaline son verir. İtalya ile iyi ilişkilerin gelişmesi üzerine bu kez Fransa bazı girişimlerde bulunarak 20 Ekim 1920 günü imzalanan “Ankara Antlaşması” ile, Hatay hariç, işgal ettiği bölgelerden çekilir. Birinci Dünya Savaşı sırasında İtalya ile herhangi bir savaş olmadığını bilmekteyiz. Buna karşın Fransa ile Çanakkale başta olmak üzere pek çok cephede karşı karşıya gelinmiştir. Ankara Antlaşması yedi yıl süren bu savaşlara son verir. Ankara Hükûmetinin önünde aşılması gereken tek engel İngiliz Hükûmeti ve onun günümüz tabiriyle emaneten savaşa soktuğu Yunanistan’dır. 26 Ağustos 1922 günü başlayan “Büyük Taarruz” sonrası, 9 Ekim 1922 günü İzmir işgalden kurtarılır.

Savaş son bulur

Ankara Hükûmeti’nin dirayetli ve başarılı direnci sonrası 12 Ekim 1922 günü İtilaf Devletleri’ni temsilen İngiltere, Fransa, İtalya ve Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri arasında “Mudanya Ateşkes Antlaşması” imzalanır ve Birinci Dünya Savaşı gerçekte son bulur. Bize öğretildiği gibi Birinci Dünya Savaşı; Bulgaristan, Avusturya-Macaristan ve Almanya ile imzalanan ateşkesler ile son bulmaz, her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu ile “Mondros Ateşkes Antlaşması” imzalanmışsa da Türkler bunu yok sayıp savaşa devam ederler. Savaşın bitimi ancak “Mudanya Ateşkes Antlaşması” ile son bulur. Bu bilgilerden yola çıkarak, Birinci Dünya Savaşı dört yıl değil, sekiz yıl süren bir savaştır.

Mudanya Ateşkes Antlaşması’na rağmen İngiliz işgal kuvvetleri hâlâ Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrol etmekte, İstanbul ve bazı Marmara kıyı kasabalarını işgal altında tutmaktadır. Sonunda 4 Ekim 1923 günü işgal kuvvetleri İstanbul’u terk ederler ve 6 Ekim günü kahraman birliklerimiz İstanbul’a girer. Bundan böyle “Biz bitti demeden bazı şeylerin bitmeyeceğini” herkesin öğrenmiş olması lazım. Özellikle bu coğrafyada yaşayan insanlar bunu çok iyi bilmelidir ki; “Türk insanı sahip olduğu toprağı korumakta çok dirayetlidir, gerektiğinde kanını, canını bu yolda feda etmekten kaçınmaz.”

Tarihi çarpıtmak, kişisel görüşler doğrultusunda yeni bir tarih yazmak anlamsız bir çabadır. Gerçekler er geç günün birinde gün yüzüne çıkar…

“Halkın kendisi savaşa gitmeyi reddetmedikçe hiçbir şey savaşı bitiremez.”

Albert Einstein