Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Canlı yayınların heyecanı bir başka olur. Kanaltürk’te Berrin Şeker Civil’in “Gecenin Rengi” programına katıldık. Canlı yayın gerçekle gördüğünüzün bir karşıtı da sayılır. Aslında canlı yayınlar bir yerde televizyonun ne olduğunun göstergesidir. Siz sunucuyu heyecanlı, oradan oraya giderken görürken aslında o, görmediğiniz zaman dilimlerinde kendi gerçeğine dönmektedir.

Konukların tavrı
Konuklar için de aynı şey geçerlidir. Bir muhabbetin ekran önündeki görüntüsü ile o muhabbetin reklam aralarındaki konuşmaları farklıdır. “Ben öyle cevapladım ama yanlış anlamayın” dediğiniz bir cümle, izleyiciye “farklı” bir şekilde gider. Kanaltürk’teki yayında da öyle olmuştur.

Komut ve yayın
“Son 10 saniye” komutunun ardından başka bir dünyaya gidersiniz. O anda oyunun kuralları işlemeye başlar. Sunucuyla siz olması gereken muhabbetin, yani ekranın önündesinizdir. Kimse ondan sonrasını bilmez. İşini yapan iki taraf vardır. Konuk ve sunucu...
Reklam olur, ara verilir. Sigaralar yanar, bir önceki bölüm ya da ondan sonra ne olacağı konuşulur. İzleyici sanki böyle bir şey yaşanmamış gibi programa kaldığı yerden devam ettiğini zanneder.
Ben de aynı hisse kapılırım. Çok hararetli bir tartışmanın arasında taraflar belki de “Yahu abarttın ama” ya da “Biraz daha sakin olalım” gibi sözler söylemektedir. Canlı yayın bir illüzyondur. Kıyasıya kavgaların ardında gülüşmeler vardır.
Ama bir diğer yanda yayın olarak muhteşem bir heyecanı vardır. Kameramanlar, yayın ekibi, canlı yayın masası, bir telaş içindedir.

Canlı yayın bir emektir
Bu açıdan da büyük bir emeğin ortaya konduğunu görürsünüz. Hele ortada bir de müzik olayı varsa... Stüdyodaki sesle size ulaşan ses farklıdır. Bazen stüdyoda “Ne güzel bir ses ” diye memnun olursunuz. Halbuki izleyiciye ulaşan müzik berbattır. Bilmem izlediniz mi Berrin’in programını? Bizim sesler size nasıl ulaştı bilemiyorum.

Kabul edemiyorum
Bana bu soru soruldu. Ben ahlak zabıtası değilim. Akıl vermek, objektif olmak gibi bir derdim de yok. “Var mısın? Yok musun?”u özellikle izlemediğimi söyledim. İzlemedim derken tabii ki izledim, ama çok fazla “kader kısmet” kasması gördüm. Berrin Hanım’ın programında da söyledim, Acun Ilıcalı gerçekten iyi bir televizyoncu. Kurallarına göre oynuyor. Ama ben bu kuralların da çok fazla içinde olmadığımı söyledim. Tabii ki ticari bir formatın içinde kader kısmet her daim var. Ama biraz da naif olmasını isterim. İşte bu formatta bu yok. Para almanın telaşında olanların bu kadar çaresiz olması, beni hep rahatsız etti.

Bir ölüm
Zordur çok yakınında bir ölüm haberi almak. Komşumuz Habit Bey’i kaybettik. Dalyan gibi bir adam gitti. Dedim ya ölümü yakından görmek, haberi izlemek gibi değil...