Belki de yıllar olmuştu, yurtiçinde seyahat etmeyeli. Ne de olsa işimiz gücümüz yurtdışıyla… Dolayısıyla yurtdışında 80’in üzerinde ülke ve 400’ün üzerinde şehir gezmişken, yurtiçinde gezdiğim yer sayısı son derece kısıtlı kaldı. İş nedeniyle hafta sonunu Çeşme yakınlarında bulunan Alaçatı’da geçireceğimizi duyunca açıkçası son derece standart bir seyahat yapacağımı düşünmüştüm. Üstelik Cumartesi öğlen yola çıkıp, Pazar akşamüzeri dönmek üzere yola çıkmışsak...
Alaçatı’da bulunma sebebimiz ise gurme lezzetler için bir basın daveti olması ve Haziran’da gerçekleşecek unutulmaz bir festivalin seyahat sponsoru olmamızdı. Unutulmaz diye şimdiden gönül rahatlığı ile bahsedebiliyorum zira Alaçatı’da geçirdiğim bir buçuk günde öyle güzel izlenimler edindim ki, Haziran’ın bir an önce gelmesini ve festivale katılmayı dört gözle bekler oldum. Türkiye’de iz bırakacak hatta yurtdışından bile yakın zamanda turist çekecek bu güzel oluşumun adı “Kaybolan Lezzetler Festivali”.
Festivalin kurgusu için aylarca Ege’deki şehirler, kasaba ve köyler gezildi, yaşı ilerlemiş anneanne, babaanne ve teyzelerden, çocukluk yıllarında yörede sık yenilen fakat günümüzde artık yapılmayan yani kaybolan lezzetlerin tarifleri alınmış. Kendisini Alaçatı’yı geliştirmek ve Ege’nin değerlerini ortaya çıkarmak misyonu edinen Celal Uysal başta olmak üzere, değerli yemek kitapları yazarı Gökçen Adar’ın da projenin içinde bulunması ile iyice renklenmiş durumda. Üstelik bu projede Alaçatı merkez olmakla birlikte, karşı yakadaki Sakız adasının da kaybolan lezzetlerinin tanıtılması festivalinin değerine değer katacak gibi gözüküyor. Hem Yunanistan’ın bizlere son derece yakın mutfağının unutulmuş lezzetleri , hem de Ege bölgesinin unutulan lezzetlerinin gün yüzüne çıkacağı bu festival 7-8 Haziran’da Alaçatı sokaklarında gerçekleşecek. İşte bu nedenle gerek Yunan halkı gerekse Türk halkı tarafından ilgiyle takip edilen yemek kitapları yazarı, Maria Ekmekçioğlu’nun da festivalin gerçekleşmesi adına sarf edeceği emekler de ortama değer katacak bir diğer unsur.
Bir buçuk günlük Alaçatı seyahatim o kadar keyifli geçti ki, ifadesi gerçekten zor. En iyisi sizlere kısaca özetlemeye çalışayım. Aslını isterseniz, ilk defa gitmek kısmet oldu Alaçatı’ya. Cumartesi günü öğlen vakti İzmir’e uçtuktan sonra, varışta Urla’ya bağlı Yağcılar köyüne doğru yol aldık. İstanbul’dan göç edip köye yerleşmiş sempatik bir çiftin, Bağevi isimli hem butik otel hem de restaurant olan mekanına vardık. Yöreye özgü lor peyniri ile yapılmış özel bir tarif, yabani otlarla beslenen ineklerin sütlerinden yapılmış olağanüstü aromatik bir yoğurt, leziz mi leziz zeytinyağı ile muhteşem bir kahvaltı ettik. Aklım hem ne zamandır yapamadığım bu denli doğal bir kahvaltıda, hem de bizlere kahvaltı boyunca Yunan ve Ege ezgilerini seslendiren, akordiyonu ile adeta tek başına bir konser veren değerli üstat Muammer Ketencoğlu’nda kaldı.
Yemeğimiz bittiğinde Yağcılar köyünün en aydın, en ileri görüşlü köylülerinden biri olan Adnan Bey’in evine, ağıllarına konuk olduk. Adnan Bey yetiştirdiği üzümleri, incir ve armutlarını Şişli organik pazarına çoktan göndermeye başlamış bile… Eşiyle birlikte son derece sempatik, dost canlısı insanlar… Hem de kendilerini, kısıtlı imkanlarla son derece iyi yetiştirmiş bir aile. Yeni doğum yapmış koyunlarını ve kuzularını hep birlikte ziyaret ediyoruz ağıllarında… Tarlasında yetiştirdiği ürünler için organik tarım sertifikalarını çoktan almış olan Adnan Erdoğan Bey kendini ve organik tarımı anlattığı web sitesini bile yayına almış. Bir güzel köy insanımızı kendisini bu kadar güzel yetiştirmesine hayran kaldığımdan, huzurlarınızda tebrik etmek isterim.
Zor da olsa sonunda ayrılık vakit gelmişti, yola koyulmalı… Ne de olsa günlerden Cumartesi ve Alaçatı’da bir sürpriz bizi beklemekte. Alaçatı’ya varışta bizi karşılayan sürpriz yüzlerce organik ürünün yer aldığı Alaçatı pazarı idi. Cibez otu, Şevketi Bostan ve Kudret Narı gibi ilginç lezzetlerle karşılaştım. Pazarda daha nice, lezzetini henüz tatmadığım Ege otlarına rastlıyorum. Alaçatı’ya gelmişken Cumartesi pazarına mutlaka uğrayın. Ardından otelimize yerleştik. Otelimiz de son yıllarda kaldığım en sempatik butik otellerden biri. İsmi İmren Han… Tipik Alaçatı usulü taş bina, masmavi panjurları ve lobisinin Alaçatı’yı ayaklarınıza seren manzarası ile son derece ilgi çekici bir butik otel. Kahvaltısı da ayrıca son derece organik ve sunumu gerçekten görülmeye değerdi.
Cumartesi gecesi Alaçatı’nın en meşhur restaurantlarından biri olan Tuval’e gittik. Basın yemeği kaybolan, unutulan lezzetler eşliğinde Prontotour sponsorluğunda gerçekleşti. Menü son derece zengin ve daha önce tatmadığım adı üstünde unutulmuş, kaybolmuş lezzetlerden özenle derlenmişti. Değerli lezzet ustası Gökçen Adar’ın rehberliğinde, Tuval restaurantın aşçıları son derece iyi bir iş çıkarmışlardı. Menüde neler mi var? Paşa meze, Taratorlu Şevketi Bostan, Tulum Peynirli ve meyveli mevsim Ege otları, Sardalya mücveri, Kırmızı biber ve lorlu zom patlıcan, Ciğer silkme, İzmir rulosu, mantarlı mini patatesli karides hoplatma, Dereotlu kaparili sütte Levrek, Pazılı Ahtapotlu pilav, koçinisto bademli-tarçınlı et, Kuzulu şevketi bostan terbiyeli et. Tatlı olarak da Lor dolaması ve Armut revanisi son derece lezizdi.
Pazar sabahı otelimiz İmren Han’da, leziz ve zengin bir köy kahvaltısı yaptık ve sonrasında Alaçatı’nın taş evlerden oluşan son derece dinlendirici sokaklarında hem yürüdük, hem de stres attık. Öğleye doğru Alaçatı’nın bir diğer önemli restaurantı olan Kuytu’ya geçtik. Kuytu’da unutulmuş lezzetler olan Lorlu kurabiye, Ispanaklı ev boyozu, Ege usulü pazı sarma ve Boşnak usülü kapama yedik. Sakız adası belediye başkanı ve bizlere keyifli bir gösteri yapan ilginç kıyafetli Yunanlı dostlarımıza da, yemeğimize şeref verdikleri için ayrıca teşekkür ederim. Kuytu restaurantın sahibi Cengiz Bey ve eşi Yaprak hanımı da değerli lezzetlerle bizi buluşturduğu, sıcak misafirperverlikleri ile bizleri ağırladıkları için teşekkür ederim. Son zamanlarda en güzel vakit geçirdiğim keyifli bir yemek deneyimini burada yaşadım.
Sonrasında Ege’nin meşhur otlarını yerinde görebileceğimiz, hatta toplayabileceğimiz Nohutalan köyüne gittik ve sağ olsun Metin Bey bize bahçesini gezdirdi. Kendi ellerimizle, cibez, şevketi bostan, enginar ve yabani çay topladık. Mor laleler de gerçekten görmeye değerdi. Teşekkürler Metin Bey.
Alaçatı’ya gitmek isterseniz, 10-13 Nisan 2014’te 5.cisi organize edilecek Ot festivalinde orada bulunmak iyi bir tercih olabilir. Ege’nin ilginç onlarca leziz otu ile bu festivalde tanışabilir, yemeklerinizi nasıl lezzetlendirebileceğinizi bu festivalde öğrenebilirsiniz. Bir diğer güzel seçenek de bu yıl ilk defa düzenlenecek olan “Kaybolan lezzetler Festivali” 07-08 Haziran’da Alaçatı sokaklarını tam anlamıyla şenlik yerine çevirecek. Üstelik Alaçatı’nın güzelliklerini yaşarken, Ege’nin kaybolmuş olağanüstü lezzetleri ile seyahatiniz fazlasıyla renkli bir hal alacaktır. www.kaybolanlezzetler.com
Keyifli ve lezzet durakları bol, güzel seyahatleriniz olsun…
Sarp Özkar - www.sarpozkar.com